YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9320
KARAR NO : 2014/667
KARAR TARİHİ : 16.01.2014
MAHKEMESİ : Dicle Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/05/2013
NUMARASI : 2012/29-2013/99
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Orman Yönetimi ve Hazine vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği G..K.., G.. Mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, taşınmazın Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile (A) harfi ile gösterilen 81140,94 m²’lik kısmın davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Orman Yönetimi vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava, tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede genel arazi kadastrosu 1983 – 1984 yıllarında yapılmış ve 25.07.1984 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile dava tarihi arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece, temyize konu (A) harfi ile gösterilen bölümün orman sayılmayan, zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile edinme koşulları oluştuğu belirlenerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükme yeterli değildir. Şöyle ki; keşif sırasında mahkemece yapılan gözlemde taşınmazın ekili sürülü olmadığının belirtilmesi ve dosya içindeki fotoğraflardan da bu durumun anlaşılması karşısında ziraat bilirkişi (A) harfli bölümünün sürülü vaziyette olduğunu bildirmiştir. Mahkeme gözlemi ile ziraat bilirkişi raporu arasında çelişki oluşmuştur. Ziraat bilirkişi raporu taşınmazda imar – ihyanın ne zaman başlayıp ne zaman tamamlandığı hususunda da doyurucu değildir. Yine orman bilirkişi raporunda taşınmazın sadece eski tarihli (1951) memleket haritasındaki konumu üzerinde durulmuş, dava tarihinden 15-20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları ve memleket haritaları incelenmek suretiyle taşınmazın o tarihlerde hangi nitelikte olduğu tarımsal amaçlı kullanılıp kullanılmadığı araştırılmamıştır. Keşifte beyanlarına başvurulan yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları taşınmazdaki imar – ihyanın ne zaman başlayıp bitirildiği ve zilyetlik hususunda yeterli olmayıp soyut beyanlar içermektedir. Mahkemece, çekişmeli taşınmaza komşu kadastral parseller bulunmasına rağmen, bu parsellerin kadastro tutanak ve dayanak belgeleri getirtilip uygulanmamış, dava konusu taşınmazı ne olarak gösterdikleri belirlenmemiştir. Taşınmazın sınırlarında ve yakınlarında dere, baraj gibi unsurlar bulunmasına rağmen, jeolog bilirkişiden rapor alınması hususu düşünülmemiştir. Eksik inceleme ve araştırmaya, çelişkili bilirkişi raporlarına dayalı hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; mahkemece, öncelikle dava tarihinden 15 veya 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritası, topografik fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro haritaları ilgili yerlerden getirtildikten sonra önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek iki mühendis, bir ziraat mühendisi, bir jeoloji mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı, dava tarihinden 15 veya 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritası, topografik fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro haritaları ile komşu parsellere ilişkin kadastro tespit tutanak ve dayanakları çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapıları, bitki örtüsü ve çevreleri incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı belirlenmeli, çekişmeli taşınmazların miktarı ve konumuna göre 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince orman içi açıklığı niteliğinde olup olmadıkları, orman içi açıklıklarının zilyetlikle kazanılamayacağı gözetilmeli; taşınmazların dere yatağı ve baraj havzası olup olmadığı yönünden jeolog bilirkişiden, zilyetlikle kazanılacak kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmağı imar – ihyanın ne zaman tamamlandığı ne kadar süredir tarım alanı olarak kullanıldığı hususunda taş – toprak analizi de yapılmak suretiyle ziraatçı bilirkişiden rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; yakın çevrede aynı şekilde başkaca tescil davası açılıp açılmadığı araştırılarak açılmış ise dava dosyaları getirtilerek bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; dava tarihine kadar davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, (murisler) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine ve Orman Yönetimi’nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 16/01/2014 günü oy birliği ile karar verildi.