Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/9312 E. 2014/1043 K. 23.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9312
KARAR NO : 2014/1043
KARAR TARİHİ : 23.01.2014

MAHKEMESİ : Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/02/2013
NUMARASI : 2011/1067-2013/62

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar vekili, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği .. Köyünde bulunan yaklaşık 200 dönüm miktarındaki taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının müvekkilleri yararına oluştuğunu iddia ederek, taşınmazın Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre davacılar adlarına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulü ile ..Köyü sınırları içerisinde ve 93, 94, 95 ve 96 parsel sayılı taşınmazların etrafından kalan 02/11/2012 havale tarihli kadastro bilirkişisi raporunda (A) harfiyle gösterilen sınırları sarı renk ile boyalı toplam 81.528,49 m2’lik alanın yeni parsel numarası verilmek suretiyle davalılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamış, genel arazi kadastrosu işlemi ise 1984 yılında yapılarak kesinleşmiştir.
Mahkemece, davacı gerçek kişi yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulama eksik ve yetersizdir. Şöyle ki; orman bilirkişi raporunda sadece eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarına dayalı olarak rapor tanzim edilmiş olup, dava tarihinden 15-20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları ve memleket haritaları getirtilerek taşınmazın o tarihlerde nasıl göründüğü tarımsal amaçlı kullanılıp kullanılmadığı hususları irdelenmemiştir. Keşifte beyanlarına başvurulan yerel bilirkişiler dava konusu taşınmazın otuz yıldır davacılardan S..P..tarafından kullanıldığı, ondan öncesinde de başkaca şahıslar tarafından kullanıldığını belirtmişlerse de taşınmazın bulunduğu yörede 1984 yılında yapılıp kesinleşen kadastro sırasında tescil harici bırakıldığına göre, zilyedlik süresinin belirlenmesi noktasında soyut nitelikte yerel bilirkişi beyanları yetersiz olup çekişmeli taşınmazın 1984 yılına en yakın tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki konumunun da belirlenerek bu durumun tanık anlatımlarını doğrulayıp doğrulamadığının irdelenmediği görülmektedir. Ziraatçı bilirkişisi tarafından dosyaya sunulan raporda taşınmazın imar-ihyaya konu edilip edilmediği, imar-ihyanın ne zaman başlayıp ne zaman tamamlandığı hususları değerlendirilmemiştir. Eksik inceleme, araştırma ve uygulamaya dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Bu nedenlerle; mahkemece dava tarihinden 15 – 20 yıl öncesine ait iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları, ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ve bir jeoloji mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu ve yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli, eğimi eğim ölçer klizimetre ve memleket haritasındaki münhaniler yardımıyla teknik olarak ölçülmeli, eğimi % 12’den fazla olan fundalık ve makilik yerlerin 6831 sayılı Kanunun 1/j maddesi gereği toprak ve orman muhafaza karakteri taşıması nedeniyle orman sayılacağı düşünülmeli, HGK.nun 10.11.2004 tarih ve 2004/7-531 E, 2004/582 K. sayılı kararı gözetilerek kesinleşen tahdid dışında ancak 6831 sayılı Kanunun 1. ve 17/2. maddeleri kapsamında kalan yerlerin zilyedlik ile kazanılamayacağı gözetilerek, taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi kapsamında orman içi açıklığı olup olmadığı saptanmalı, keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli, yukarıda değinilen belgeler harita ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden veya orman içi açıklık olmadığı saptandığı takdirde bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; zilyedliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tesbit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde, tesbit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki giderilmeli, taşınmazların değişik bölümlerinden yeterli derinlikten toprak örnekleri alınıp incelenerek, taşınmazların imar ihyaya konu edilip edilmediği, edildi ise tarihi ve ne kadar süreyle ne şekilde zilyet edildiği, bu zilyetliğin taşınmazların ekonomik amacına uygun olup olmadığı, son yıllarda işlenip işlenmediği ve en son hangi yıllarda ekildiği, taşınmazların toprak yapısı, bitki örtüsü çevre parseller ile karşılaştırmak suretiyle belirlenmeli, dava tarihi olan 2011 yılından geriye doğru en az 15 – 20 yıl öncesine ait iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları keşifte bilirkişiler tarafından zemine uygulanmalı, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre, çekişmeli taşınmazın üzerinde neler gözüktüğü, o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı, imar ve ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı ya da taşınmazın hangi nitelikte bulunduğu, imar ve ihyasının tamamlanma tarihinin, kullanım süresinin ve ne zaman kullanılmaya başladığı, konularında uzman bilirkişilerden görüş alınmalı, yine fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı, zilyedlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, tanık ve diğer bilirkişi sözleri bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerinin başladığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyedliğin başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlenmeye çalışılmalı, çevre parseller keşifte yerine gereği gibi uygulanmalı, sözü edilen belgelerin dava konusu taşınmazı nasıl sınır gösterdiği saptanmalı, teknik bilirkişiye yerel bilirkişi sözlerini denetlemeye keşfi izleme olanağı sağlayan rapor tanzim ettirilmeli ve tesbit tarihine kadar davacı gerçek kişi yararına imar-ihya yoluyla zilyedlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı saptanmalı, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, (murisler) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Kabule göre de; davacıların davasının kabulüne karar verilmesine rağmen, dava konusu (A) harfi ile gösterilen bölümün davalılar adına tesciline karar verilmesi hüküm içinde çelişki oluşturduğundan doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 23/01/2014 günü oy birliği ile karar verildi.