YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9222
KARAR NO : 2014/2591
KARAR TARİHİ : 27.02.2014
MAHKEMESİ : Malatya Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 14/06/2013
NUMARASI : 2012/15-2013/33
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 13.07.2006 tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği, .. Köyü, .. Mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetiliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Mahkemece; fen bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 9963,32 m2, (B) harfi ile gösterilen 28230,86 m2 ve (C) harfi ile gösterilen 5302,50 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar hakkındaki davanın kabulü ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 12/07/2010 tarih ve 2010/8815 – 2010/9935 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ”Dairenin iade kararı ile getirtilen belgelerden tescile konu çekişmeli taşınmazların bulunduğu .. Köyünde orman kadastrosu ve 2/B madde çalışmalarına 71 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 3302 sayılı Kanuna göre 20.04.2006 tarihinde başlandığı ve 06.12.2006 tarihinde işi bitirme tutanağı ile 19.03.2009 tarihinde de sonuçlandırma tutanağı düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, eldeki tescil davası aynı zamanda orman kadastrosuna itiraz davasına dönüşmüştür. 3373 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca orman kadastrosuna itiraz davalarının kadastro mahkemelerinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. Eldeki davanın varlığı orman kadastrosunun kesinleşmesini önler. Görev konusu kamu düzeni ilgili olup, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetilmelidir. Bu durumda, tescil davası elde tutulup orman kadastrosuna itiraz davası yönünden görevsizlik kararı verilerek dava dosyası görevli kadastro mahkemesine gönderilmeli ve bu davanın sonucu beklenmelidir.
Ayrıca, çekişmeli taşınmazların yörede 1987 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sonucu düzenlenen orijinal kadastro paftasında orman niteliğiyle tescil harici bırakıldığına göre, 6831 sayılı Kanunun 11. ve T.M.K. 713/3. maddeleri uyarınca ilgisi yönünden davanın Orman Genel Müdürlüğüne yöneltilerek taraf teşkilinin sağlanmamış olmamasının doğru olmadığı” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece; bozma kararına uyulduktan sonra tescil yönünden eldeki dava tutulup orman kadastrosuna itiraz yönünden görevsizlik kararı verilerek dosya kadastro mahkemesine gönderilmiştir. Kadastro mahkemesinde orman tahdidine itiraz davası sürerken yörede 3402 sayılı Kanunun geçici 8. maddesi gereğince yapılan kadastro sırasında 1061 ve 1063 parseller ihdasen orman parseli, 1068 parsel ihdasen 2/B parseli olarak belirlenmiş, 1307 parsel ise malik hanesi açık olarak gönderilmesi gerekirken, dava dışı gerçek kişi adına tarla niteliğiyle tesbit görmüştür. Mahkemece; davacının, 03.05.2013 tarihli teknik bilirkişi raporunda (C-1) 91,738 m2 olarak gösterilen yol boşluğuna ilişkin davasının feragat nedeni ile reddine, diğer bölümlere ilişkin davasının kabulü ile; 1068 nolu parselde (A) harfiyle 9132,69 m2, (B) harfi ile 14.678,973 m2’lik kısmın bu parselden ifrazı ile, 1307 nolu parselde (A1) ile gösterilen 194,984 m2’lik kısım bu parselden ifrazı ile, 1061 nolu parselde (A2) olarak gösterilen 272,775 m2, (A5) olarak gösterilen 1,544 m2, (B1) ile gösterilen 7845,81 m2 olan kısmın bu parselden ifrazı ile, 1063 nolu parselde (A3) ile gösterilen 97,468 m2, (A4) ile gösterilen 264,070 m2, (B2) 5705,65 m2, (C) ile gösterilen 5210,762 m2’lik kısmın bu parselden ifrazı ile ayrı parsel numarasıyla davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir
Dava, orman kadastrosu ve 2/B madde çalışmalarına itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanuna göre yapılıp 09/04/2009 tarihinde ilân edilen orman kadastrosu ve 2/B çalışmaları vardır.
Mahkemece verilen karar, usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki;dava konusu 1307 parsel hakkında 2012 yılında, 3402 sayılı Kanunun geçici 8. maddesi gereğince yapılan kadastro çalışmalarında davalı olduğundan malik hanesi açık şekilde tutanak düzenlenmesi gerekirken, dava dışı M.. M.. D.. adına tarla niteliğiyle tesbiti yapılarak kesinleştirilmiş, mahkemece 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince malik hanesi açık değerlendirilmesi gereken 1307 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanak aslı getirtilip başka dosyalarda davalı olup olmadığı hususu araştırılmamış, tesbit maliki olarak ismi geçen M.. M.. D.. davaya dahil edilerek husumet yaygınlaştırılmamıştır. Bundan ayrı mahkemece yapılan inceleme ve araştırma taşınmazların öncesinin orman sayılan yerlerden olup olmadığını belirleme noktasında yeterli değildir. Şöyle ki, orman bilirkişi raporunda taşınmazın tarih belirtilmeyen en eski tarihli olduğu söylenen memleket haritasında çalılık olarak gözüktüğü belirtilmesine rağmen taşınmazın eğimi bilimsel yöntemlerle kesin olarak belirlenmemiştir. Aynı zamanda davacı yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığı yönünden yapılan araştırma da yetersizdir. Bundan ayrı, dava, davacı gerçek kişi tarafından ilk olarak genel mahkemede tapuda kayıtlı olmayan taşınmazların tescili davası olarak açılmış, genel mahkemece (A), (B) ve (C) harfleri ile gösterilen taşınmazların davacı adına tesciline karar verilmiş, davalı Hazinenin temyizi üzerine Dairenin; ”yörede orman kadastosu ve 2/B çalışmaları başladığından eldeki davanın orman kadastrosu ve 2/B madde çalışmalarına itiraz davasına dönüştüğü bu nedenle tescil davası elde tutularak orman kadastrosuna itiraz davası yönünden görevsizlik kararı verilmesi” yönündeki bozma kararı doğrultusunda genel mahkemece tescil davası elde tutularak orman kadastrosu ve 2/B çalışmalarına itiraz davası yönünden görevsizlikle dosya gönderildiğine göre, mahkemece, 2012 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında ihdasen orman ve 2/B parseli olarak tescil bildirimi yapılan dava konusu 1061, 1063 ve 1068 parsellere yönelik olarak sadece orman tahdidine itiraz yönünden bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde tescil hüküm kurulması da usûl ve kanuna aykırıdır. Bu şekilde eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulamaz.
O halde; mahkemece, öncelikle dava konusu 1307 parselin tesbit maliki olarak gözüken M.. M.. D.. davaya dahil edilerek husumet yaygınlaştırıldıktan sonra, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte getirtilen harita ve fotoğraflar çekişmeli taşınmazlarla birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 1/6/1988 tarih ve 31/13 E. K.; 14/3/1989 tarih ve 35/13 E. K. ve 13/6/1989 tarih ve 7/25 E. K. sayılı kararlarıyla iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3/3/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; klizimetre (eğimölçer) aletiyle ölçülmek ve memleket haritasındaki münhaniler de dikkate alınmak suretiyle, dava konusu taşınmazların kesin ve gerçek eğimi belirlenmeli, keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritasıyla irtibatlı, taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ölçeğinin kadastro paftası ölçeğine (kadastro paftası yok ise, çekişmeli taşınmazların ölçekli krokisi), yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyedlik yoluyla kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu ya da en yakındaki kadastro parsellerinin tutanak ve dayanakları, komşu ya da yakında bulunup tapuda kayıtlı taşınmazların tapu kayıtları hükmen oluşmuş ise ilgili hüküm dosyaları getirtilip dayanak kayıt ve krokiler uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, (murisler) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleriyle mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3.7.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunuyla değiştirilen 14/2. maddesi gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, davacıların hak sahibi olup olmadığı tereddüde yer bırakmayacak biçimde saptanarak, 1307 parsel açısından 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi hükmü de gözönünde bulundurularak oluşacak sonuca göre, 1061, 1063 ve 1068 parseller açısından ise orman kadastrosu ve 2/B madde çalışmalarına itiraz davası hakkında bir hüküm kurulmalıdır.
Kabule göre ise; dava,1307 parsel açısından kadastro tesbitine itiraz davası niteliğinde olup, çekişmeli taşınmaz, 17330,18 m² yüzölçümüyle tesbit edilmiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın 194,984 m² kısmına yönelik hüküm kurulması, kalan kısmı yönünden hüküm kurulmaması usûl ve kanuna aykırıdır
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 27/02/2014 günü oy birliği ile karar verildi.