YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9221
KARAR NO : 2014/1040
KARAR TARİHİ : 23.01.2014
MAHKEMESİ : Malatya Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 14/06/2013
NUMARASI : 2012/12-2013/27
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, 71 nolu Orman Kadastro ekibince G.. K..de yapılan çalışmalar sonucunda kendilerine ait olan yerlerin parsel III ve parsel V olarak orman sınırları dışına çıkartılarak Hazine adına tescil edildiğini, bu taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyedliğine dayanarak kendilerine ait olduğunu iddia ederek, adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır.
Dava devam ederken, 2012 yılında, yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu olan yerler hakkında, 1063 sayılı parsel olarak orman niteliğinde, 1069 – 1072 sayılı parseller ise 2/B parselleri olarak tarla niteliğinde kadastro tutanağı düzenlenmeksizin ihdasen Hazine adına tescil işlemleri yapılmıştır. Tahdit ve 2/B uygulama alanı dışında kalan 1273 sayılı parsel hakkında ise davacı H.. A..’ın zilyetliğinde tarla niteliğinde olduğu ancak eldeki dava nedeniyle davalı olduğundan bahisle malik hanesi açık şekilde kadastro tutanağı tanzim edilmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 11.04.2013 tarihli teknik bilirkişi raporunda (C) harfi ile gösterilen kısma yönelik davanın reddine, 1273 nolu parsel ile 1069 nolu parselde kaysılık olarak (B) harfi ile kırmızı renkte gösterilen kısmın H.. A.. adına tapuya kayıt ve tesciline, teknik bilirkişi raporunda 2 nolu krokide 1072 nolu parselde kırmızı renkte (A) ve (B) harfleriyle gösterilen kısmın 1072 nolu parselden ifrazı ile ayrı parsel numarasıyla, 1063 nolu parselde (C) harfi ile gösterilen 6390 m2’lik, yine (D) harfi ile yeşil renkte gösterilen 379 m2’lik kısmın 1063 nolu parselden ifrazı ile ayrı parsel numarasıyla 1/2 hisse olarak F.. A.. ve H.. A.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6 aylık askı ilân süresi içinde orman kadastrosu ve 2/B madde çalışmalarına itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde, 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanuna göre yapılıp 09/04/2009 tarihinde ilân edilen orman kadastrosu ve 2/B çalışmaları vardır.
6831 sayılı Kanunun 11/2. maddesindeki, “Hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında hasım, Orman Genel Müdürlüğü; 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak itiraz davalarında ise hasım, Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ile Orman Genel Müdürlüğüdür.” düzenleme karşısında Orman Genel Müdürlüğü’ne husumet yöneltilmemiştir. Mahkemece de Orman Genel Müdürlüğü davaya dahil edilerek husumetin yaygınlaştırılıp taraf teşkilinin sağlanması cihetine gidilmemiştir.Bir davanın görülmesi için taraf teşkili esastır. Hâkimin bu hususu re’sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. H.U.M.K.’nun 73. maddesi hükmünde çok açık şekilde vurgulanan kurala göre, mahkeme, tarafların hukukî dinlenilme hakkının gereği olarak, tarafları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usûlüne uygun olarak davet etmeden delilleri toplayıp hükmünü veremez.
Bundan ayrı, her ne kadar 1273 parsel sayılı taşınmaz hakkında eldeki dava nedeniyle davalı olduğundan bahisle malik hanesi açık şekilde kadastro tutanağı düzenlenerek mahkemeye gönderilmiş ise de; eldeki dava orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamasına itiraza ilişkin olup söz konusu parsel orman sınırları dışında kaldığına göre, dava konusu olmadığından olağan yollardan kesinleştirme işlemlerinin yapılması için kadastro müdürlüğüne gönderilmesi gerekirken taraflar arasında kesin hüküm oluşturacak şekilde parsel hakkında tescil hükmü kurulması da doğru değildir. Aynı zamanda, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma, taşınmazların öncesinin orman sayılan yerlerden olup olmadığını belirleme noktasında yeterli değildir. Şöyle ki; orman bilirkişi raporunda taşınmazın tarih belirtilmeyen en eski tarihli olduğu söylenen memleket haritasında çalılık olarak gözüktüğü belirtilmesine rağmen taşınmazın eğimi bilimsel yöntemlerle kesin olarak belirlenmemiştir. Aynı zamanda, davacılar yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyedlik koşullarının oluşup oluşmadığı yönünden yapılan araştırma da yetersizdir. Bundan ayrı; dava, altı aylık sürede gerçek kişi tarafından açılan orman kadastrosu ve 2/B madde çalışmalarına itiraz davası olduğuna göre, mahkemece orman tahdidine itiraz yönünden bir karar verilmesi, tescil talepleri yönünden ise görevsizliğe karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde tescil hükmü kurulması da usûl ve kanuna aykırıdır.
O halde, mahkemece; öncelikle, Orman Genel Müdürlüğü’ne husumet yaygınlaştırıldıktan sonra, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, getirtilen harita ve fotoğraflar, çekişmeli taşınmazlarla birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 1/6/1988 gün ve 31/13 E. K.; 14/3/1989 gün ve 35/13 E. K. ve 13/6/1989 gün ve 7/25 E. K. sayılı kararlarıyla iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; klizimetre (eğimölçer) aletiyle ölçülmek ve memleket haritasındaki münhaniler de dikkate alınmak suretiyle, dava konusu taşınmazların kesin ve gerçek eğimi belirlenmeli, keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritasıyla irtibatlı, taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ölçeğinin kadastro paftası ölçeğine (kadastro paftası yok ise, çekişmeli taşınmazların ölçekli krokisi), yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır. Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyedlik yoluyla kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu ya da en yakındaki kadastro parsellerinin tutanak ve dayanakları, komşu ya da yakında bulunup tapuda kayıtlı taşınmazların tapu kayıtları hükmen oluşmuş ise ilgili hüküm dosyaları getirtilip dayanak kayıt ve krokiler uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyedlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, (murisler) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleriyle mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3.7.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunuyla değiştirilen 14/2. maddesi gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, davacıların hak sahibi olup olmadığı tereddüde yer bırakmayacak biçimde saptanarak, temyiz edenin sıfatına göre oluşan usulî kazanılmış haklarda gözetilerek ulaşılacak sonuca göre orman kadastrosu ve 2/B madde çalışmalarına itiraz davası hakkında bir hüküm kurulmalı, tahdit ve 2/B uygulaması dışında kalan ve dava konusu olmadığı belirlenen 1273 parsel sayılı taşınmazın olağan yollardan kesinleştirme işlemlerinin yapılması için ilgili kadastro müdürlüğüne gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 23/01/2014 günü oy birliği ile karar verildi.