YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8771
KARAR NO : 2014/226
KARAR TARİHİ : 09.01.2014
MAHKEMESİ : Erdemli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/02/2013
NUMARASI : 2010/675-2013/79
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı A.. E.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
2008 yılında yapılan kadastro sırasında Ü.. K.., 103 ada 478 parsel sayılı 5472,70 m² yüzölçümündeki taşınmaz, narenciye bahçesi niteliğiyle davalı adına tesbit ve tescil edilmiştir.
Davacı Hazine, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, kayalık ve çalılık nitelikli yerlerden olduğunu, zilyedlik koşullarının oluşmadığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil davası açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı A.. E.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre orman sınırlandırması yapılmış, taşınmaz orman sınırları dışında bırakılmıştır.
Mahkemece, taşınmazın imar ve ihya edilerek doğal yapısının bozulduğu, 1987 tarihli hava fotoğrafı ve bu fotoğraflardan üretilen 1990 tarihli memleket haritasında halen çalılık olarak görüldüğü, bu nedenle, tesbit tarihine kadar 20 yıllık zilyedlik süresinin dolmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; hükme esas alınan ziraat bilirkişisi ve jeolog bilirkişi raporunda taşınmazın bir bölümünde en az 22 yıldır tarım yapıldığı ve kadim tarım arazisi olduğu belirtilmiş, keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişi ve davalı tanıkları da aynı şekilde taşınmazın öncesinde keletelere ekin ekilerek ve harnup ile zeytinler toplanarak kullanılıyorken, 1980’li yıllarda imar sonucu üzerine kayısı, limon ve zeytin fidanları dikildiğini bildirmişlerdir. Orman bilirkişisi, çekişmeli yerin orman sayılmayan yerlerden olduğunu açıklamış, ancak; raporuna 1987 tarihli hava fotoğrafını eklememiştir. Bu nedenle, 20 yıllık zilyedlik süresinin hesaplanmasında 1987 tarihli hava fotoğrafı başlangıç olarak esas alınacağından orman bilirkişisi raporu denetlenemediği gibi, mahkemece, çevre parsel tutanakları ve dayanakları getirtilmemiş, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalı ve bayiileri yönünden tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenmemiştir. Eksik inceleme ve araştırmaya dayalı hüküm kurulamaz. O halde; mahkemece, en eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ile 1987 tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritaları, varsa amenajman planı, yine taşınmaza komşu parsellere ait kadastro tutanakları ve dayanakları, davalı olanların dava dosyaları ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir uzman orman mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişileri eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalı yanında, (bayiileri) yönünden de aynı çalışma alanı içinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği ilgili tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, önceki raporlardaki bilgi ve belgeler de değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı A.. E..’in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 09/01/2014 günü oy birliği ile karar verildi.