Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/8678 E. 2014/132 K. 07.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8678
KARAR NO : 2014/132
KARAR TARİHİ : 07.01.2014

MAHKEMESİ : Kahramanmaraş Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 17/04/2013
NUMARASI : 2011/346-2013/41
DAVACI : M.. D..

Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin giderden reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında Kahramanmaraş İli, A.. K..133 ada 24 parsel sayılı 3906 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ve bağ niteliği ile M.. D.. adına tesbit edilmiş ise de; Hazinenin, kadastro komisyonuna itirazı üzerine 03.11.2011 tarihli komisyon kararı ile Hazine adına tespit edilmiştir.
Davacı vekili, 3402 sayılı Kanunda açıklanan zilyetlikle kazanım koşullarının gerçekleştiği iddiasıyla, tesbitin iptali ile taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tescili istemiyle dava açmıştır. Müdahil, taşınmazın 1963 yılında murisi Ö..D…’ye satıldığı iddiasıyla davaya katılmıştır.
Mahkemece, davanın reddine, taşınmazın tesbit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Dava konusu yerde; 6831 sayılı Kanun uyarınca yapılan orman kadastrosu 22.09.1996 tarihinde, 6831 sayılı Kanunun 4999 sayılı Kanunla değişik 9. maddesi uyarınca yapılan orman kadastro düzeltme çalışmaları 03.06.2011 tarihinde kesinleşmiştir. Dava konusu taşınmaz, orman kadastro sınırı dışında kalmıştır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazda 5-7 yaşlarında bağ çubukları ve meyve ağaçları bulunduğu, zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; hükme esas alınan ziraatçı bilirkişi raporunda taşınmazın öncesinin bağlık olduğu belirtildiği halde, zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığı açıklanarak çelişki oluşturulmuş, yerel bilirkişiler tarafından bu yerin Ö..D..den kaldığı, sonradan davacı Metin’in sahiplendiği, bütün çevre önceden bağlık iken hastalık nedeniyle kuruduğu, sonradan yeniden bağ dikildiği, ancak, kimin diktiğini bilmedikleri açıklandığı halde, bu konular açıklığa kavuşturulmamış, komşu parsellere ait kadastro tutanakları ve dayanakları, davalı olanların dava dosyaları getirtilerek bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmamıştır. Eksik inceleme ve araştırmaya dayalı hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; mahkemece eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı, tesbit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 veya 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritası, topografik fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro haritaları, komşu parsellere ilişkin kadastro tesbit tutanak ve dayanakları, davalı olanların dava dosyaları ilgili yerlerden getirtildikten sonra önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir uzman orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı belirlenmeli, çekişmeli taşınmazın miktarı ve konumuna göre 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince orman içi açıklığı niteliğinde olup olmadığı, orman içi açıklıklarının zilyetlikle kazanılamayacağı gözetilmeli; ziraatçı bilirkişiden taşınmazın konumu, eğimi, bitki örtüsü, ağaçların cinsi, sayısı ve zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığını açıklayan rapor alınmalı, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin kim tarafından, ne zaman başlatıldığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettirildiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Kabule göre de, kadastro tesbiti, sonradan komisyon kararı ile değiştirildiği halde; komisyon kararı gibi Hazine adına tesbite karar verileceği yerde, hem davanın reddine, hem de tespit gibi davacı adına tescile karar verilmiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 07.01.2014 gününde oy birliği ile karar verildi.