YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8514
KARAR NO : 2014/126
KARAR TARİHİ : 07.01.2014
MAHKEMESİ : Ortaca 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/03/2013
NUMARASI : 2007/172-2013/202
Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı F.. K.. yaklaşık 15000 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 30 yılı aşkın bir süreden beri davacının zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu iddia ederek, davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Davalı Hazine vekili, 04.06.2003 günlü cevap dilekçelerinde taşınmazın kuzeyinde A.. … ve M.. V..’un zilyetliğinde bulunan zeytinlik ve güneyinde ise çalılık bulunduğunu, 13.08.2003 havale tarihli dilekçelerinde ise taşınmazın 3302 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davaya katılması sağlanan Orman Yönetimi vekili ise, orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin artık Orman Yönetimini ilgilendirmediğini, kayıt sahibi ile Hazineyi ilgilendirdiğini açıklayarak, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, teknik bilirkişi harita mühendisi S.. Ç..’in 19.12.2005 havale tarihli raporları ekinde sunulan krokide (A) işaretli 8819.46 m2 taşınmaz bölümü hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm, Hazine vekili ile Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 15.02.2007 gün ve 561 – 760 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece, kazanma süresi ve koşullarıyla imar ve ihya koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davalı Hazine vekili, taşınmazın güneyinde çalılık niteliğinde taşınmaz bulunduğunu, ayrıca, uyuşmazlık konusu yerin 3302 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğunu savunmuş, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ise taşınmazın güney yönünün Devlet çam ormanıyla çevrili bulunduğunu bildirmiştir. Uzman bilirkişi orman mühendisinin 20.12.2005 günlü rapor ve krokilerine göre de taşınmazın güney ve güney doğusuyla kısmen kuzey doğusunda Devlet ormanının bulunduğu belirlenmiştir. Bunun dışında uzman bilirkişi Ziraat Mühendisi N.. G.., 2.2.2006 günlü raporunda; bölgede 1996 yılında çıkan orman yangını sonucu bu alanın ve taşınmazın içinde bulunan zeytin ağaçlarının da yandığını, yapılan incelemede yanan zeytin ağaçları kökleri ve gövde çapına göre tescile konu yapılan alan üzerinde en az 40 – 45 yıldır tarım yapıldığını, yangından önce zeytin ve düz alanlarda ise hububat ve sebze yetiştiriciliğinin yapıldığını bildirmiştir. Öte yandan dosya arasında bulunan ve Ortaca Tarım İlçe Müdürlüğünce gönderilen 20.7.2005 gün ve 511 sayılı yazıları ekinde bulunan belgelere göre, 1313 doğumlu A.. D.. ve 1340 doğumlu İ.. D… ile aynı soyismi taşıyan başka şahıslara Tarım Bakanlığınca dağıtım yapıldığı belirlenmiştir. Davacı A.. D.. 1949 doğumlu ise de Tarım Bakanlığınca orman içerisinde bulunan yabani zeytinliklerin dağıtımında yer alan Duman soy isimli kişilerle miras hukuku yönünden bir bağlantılarının olup olmadığı mahkemece belirlenemediği gibi, yukarıda açıklanan hususlar üzerinde de durulmamıştır.
Taşınmaz gerçekten Hazinenin savunduğu gibi 3302 ve 2896 sayılı kanunlarla değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden ise bu gibi yerler üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi neye ulaşırsa ulaşsın 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18/2. maddesi gereğince Devlete kalan yerlerden bulunması nedeniyle kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile edinilmesi mümkün değildir. 20.06.1973 tarihinde yürürlüğe giren 1744 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 2.maddesi, 15.10.1961 tarihinden, aynı şekilde 3302 ve 2896 sayılı Kanunlarla değişik Orman Kanununun 2/B maddesi ise 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitirmiş olan yerlerden Devlete ait olanların Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılmasını öngörmüştür. Bu bakımdan 1744, 2896 ve 3302 sayılı Kanunlarla değişik 6831 sayılı Kanunun 2 ve 2/B maddeleri gereğince yapılan çalışmalara ilişkin haritalar, tutanaklar ve ekleriyle kesinleşme tarihini belirleyen tutanakların eksiksiz olarak Orman Yönetiminden; 1996 yılında taşınmazın da bulunduğu kısımda orman yangının çıktığı gözetilerek davanın açıldığı 29.05.2003 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ve yöreye ait hava fotoğrafları, topografik haritalar ile Tarım Bakanlığından dağıtıma ilişkin cetvel ile haritaların getirtilerek yeniden yapılacak keşifte zemine uygulanması, taşınmazın gerçekten 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olup olmadığı, yabani zeytinlikler nedeniyle dağıtıma tabi tutulup tutulmadığı, dağıtıma tabi tutulmuş ise davacı veya miras bırakanlarına yer verilip verilmediği, davacının 1313 doğumlu A.. D.. ve diğer soy isimli kişilerle irsen bir bağlantısının bulunup bulunmadığı üzerinde durulması, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca dağıtılan yerlerden olması halinde sözü edilen kanun hükümleri uyarınca gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, kazanma süresinin, imar ve ihya yani aşılanma işlemlerinin tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanacağının düşünülmesi, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesiyle orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden ise 3402 sayılı Kanunun 18. maddesi gereğince bu tür yerlerin kazanılamayacağının gözönünde tutulması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, zilyedlik koşullarının oluşmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK. nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17.maddeleri gereğince açılan tescil davasıdır.
Yörede 1942 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosu ile 11.07.1982 tarihinde kesinleşen 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulaması ve evvelce sınırlandırılması yapılmamış ormanların kadastrosu vardır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman sınırının dışında kaldığı ve 1958, 1978 ve 1992 tarihli resmi belgelerde orman sayılmayan yerlerden olduğu doğru olarak belirlendiği halde; 58 numaralı zeytincilik parseli olarak 12.500 m2 taşınmazın davacının dedesi A.. D.. ile onun yeğeni İlyas Duman’a tahsis edildiği, ancak, üzerindeki zeytin ağaçlarının 5-6 yaşlarında olması nedeniyle zilyedlik koşullarının oluştuğundan sözedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; bu konuda yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Şöyle ki; 1970, 1974, 1984, 1986 ve 2004 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliklerinin tümünde “3573 sayılı Kanun ile bu Kanunu değiştiren 6777 sayılı Kanuna göre Devlet Ormanlarından tefrik edilmiş, zeytinlik, sakızlık ve harnupluk sahalar için tevzi işlemleri yapılmamış ise Devlet Ormanı olarak sınırlandırılır.” hükümlerinin mevcut olduğu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27/02/2008 gün ve 2008/20-157 Esas- 2008/194 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; delice ve yabani zeytinlerin aslının orman ağacı olduğu, ancak, 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun “hükümlerine göre yetkili makamlarca zeytincilik parseli olarak tahsis edilmesi, daha sonra da imar-ihya koşullarının oluştuğu belirlenerek temlik kararı verilmesi ya da verilen bu temlik kararı uyarınca tapu kaydı oluşturulması durumunda o yerin orman sayılmayacağı (H.G.K. 2008/20-157-194), 11/6/1958 gün 1958/8-7 sayılı İ.B.K. ile deliceliklerin para ve emek harcanarak zeytinlik durumuna getirilmesinin imar ve ihya sayılacağı ve bu içtihatta öncesi orman olmayan taşınmazların sözkonusu olduğu açıktır.
Somut olayda, çekişmeli taşınmazın (B) ile işaretli 974 m2 bölümünün zamanaşımı zilyetliği yoluyla kazanmaya elverişli olmayan kızılçamlık niteğinde olduğu, ancak, (A) ile işaretli 7844 m2 bölümünde deliceye aşılı 30 – 40 yaşlarında 15 adet zeytin ağacı ile sonradan dikilmiş çok sayıda fidan bulunduğu, 1996 da taşınmazda yangın çıktığı, o tarihe kadar bakımlı zeytinlik durumunda olduğu, sonradan yananların yerine yeni ağaçlar dikildiği, dosyaya gelen zeytincilik parseli tahsis dosyasında bulunan 15.05.1970 tarihli yazıda “taşınmazın tapuya tescilinin uygun olduğunun”, yine 06.08.1970 tarihli yazıda “imar ve ihyanın tamamlandığı, ancak, eleman yetersizliğinden tescil işlemlerinin 2 yıl uzatıldığının” bildirildiği anlaşılmaktadır.
O halde; mahkemece, zeytincilik parseli olarak geçerli bir tahsis bulunduğu dikkate alınarak, 06.08.1970 tarihinden sonra taşınmazın tapuya bağlanıp bağlanmadığı, tapuya bağlanmışsa arazi kadastrosu sırasında tapunun başka yere revizyon görüp görmediği belirlenmeli, tapu kaydına bağlanmış olmasa dahi 1996 yılındaki yangına kadar imar-ihya şartlarının gerçekleştiği ve öncesi itibarıyla orman sayılmayan yerlerden olduğu düşünülerek eylemli orman durumundaki (B) harfi ile gösterilen bölümü dışında kalan yerin davacı adına tesciline karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usûl ve kanuna uygun olmayan hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 07/01/2014 günü oy birliğiyle karar verildi.
B