Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/8048 E. 2014/206 K. 07.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8048
KARAR NO : 2014/206
KARAR TARİHİ : 07.01.2014

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı M… B.. 07.07.2008 tarihli dilekçeyle, … İlçesi, B… K.. B… Mevki 170 sayılı parselin çevrelediği 40740 m2 yüzölçümündeki bölümü 1985 yılında imar ve ihya ederek tarım alanı haline getirip, nizasız fasılasız malik sıfatıyla zilyet ettiği iddiasıyla, adına tapuya tescilini istemiş, …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/333 E. – 2009/176 K. sayılı kararı ile B… K..170 sayılı parselin dava dışı 3. kişiler adına tapuda kayıtlı olduğu, tapulu taşınmazın tapuya tescili için Hazine aleyhine dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 04.02.2010 gün ve 2009/18808 E. – 2010/1176 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ” davanın gerçek kişiler adına kayıtlı B..K…70 sayılı parsel için açılmadığı, bu parselin ortasında yer alan ve parsel dışında bulunan, tapulama sırasında çalılık olarak tapulama dışı bırakılan bölümün imar, ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tapuya tescili istemiyle dava açıldığı, davalı sıfatının tamam olduğu gözetilerek, davacının sav ve delilleri ile davalı tarafın savunma ve delillerinin sorulup toplanarak, oluşacak sonucu göre karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Bozma sonrası yukarıdaki esasa kaydı yapılan dosyada mahkemece davanın kabulü ile, dava konusu Adana İli, ……. kain 170 parsel nolu taşınmaz içerisinde kalan fen bilirkişinin 12.12.2012 tarihli krokili raporunda (A) harfi ile gösterdiği 10732,00 m2’lik yerin B… M… bulunan son parsel numarasını takip eden parsel numarası verilerek davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 2002 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması, 1963 yılında yapılmış genel arazi kadastrosu bulunmaktadır. 170 parsel sayılı 40740 m2 yüzölçümündeki taşınmaz Nisan 1950 tarih 51 ve Şubat 1942 tarih 10 sıra numaralı tapu kayıtlarıyla, Ziya ve H… B.. adına 27.07.1962 tarihinde tesbit edilmiş, 19.10.1966-18.11.1966 tarihinde ilân edilmiş, tesbiti itirazsız kesinleşerek 19.11.1966 tarihinde Z.. B…’nün payı mirasçıları R… B…ü ve arkadaşları adına kayıt edilmiştir. Dava konusu yer 170 parselin ortasında çalılık niteliği ile tapulama dışı bırakılmıştır.
Dava, … İlçesi, Boynuyoğun Köyü, Badras mevkiinde kain 40740 m2 yüzölçümlü 170 sayılı parselin ortasında yer alan tapulamada çalılık olarak tapulama dışı bırakılan bölümün Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tesciline ilişkin olup, mahkemece, davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Şöyle ki; dava, TMK.’nun 713. maddesi hükümlerine göre açılmış tescil davasıdır. Böyle bir davada TMK.’nun 713/4. maddesine göre tescile konu edilen yerin gazeteyle bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunması gerekir. Mahkemece, kanunun bu hükümlerine uyulmamıştır. Ayrıca, imar ve ihyanın ne zaman yapılıp bitirildiği hususunda keşifte yerel bilirkişi beyanına başvurulmadığı, alınan orman bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın dava tarihinden geriye doğru 20 yıl öncesi itibariyle memleket haritası, hava fotoğrafı ve amenajman plan haritasındaki konumu gösterilmediği gibi, alınan ziraat bilirkişisi raporunda çekişmeli taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı hususunda yeterince araştırma da yapılmadığı, bu hali ile mahkemece yapılan araştırmanın yetersiz olduğu anlaşılmaktadır.
Bundan başka; dava konusu taşınmaz, 1963 yılında çalılık niteliğiyle tapulama dışı bırakılan bir yerdir. Çalılık bir yer, TMK.’nun 715. maddesi hükmü uyarınca Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Böyle bir yer, eski tarihli resmî belgelerde de çalılık niteliğinde ise, eğiminin % 12’den düşük olması ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde belirtilen koşullar altında para ve emek sarfedilmek suretiyle kültür arazisi haline getirilmesi ve bu olgunun tamamlandığı tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile koşullarına uygun olarak tasarruf edilmiş olması halinde kazanılabilir.
O halde; öncelikle, TMK.’nun 713/4-5 maddesi gereğince gazete ile bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân edilmesi ve son ilân tarihinden başlayarak üç aylık itiraz süresi beklendikten sonra, dava konusu taşınmazı ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile, davanın açıldığı 07.07.2008 tarihinden 15-20 yıl önce ait hava fotoğrafları ile bu hava fotoğraflarına dayanılarak üretilen memleket haritaları, (1988-1993’lü yıllara ait, yok ise 1975 ve sonraki yıllara ait) bulunduğu yerlerden istenerek, yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve önceki bilirkişiler dışında ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile bir orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yapılacak keşifte, getirtilen belgeler dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemiş ise dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan BÖHHBÜY (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazların konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak ve klizimetre (eğimölçer) aletiyle ölçülmek ve memleket haritasındaki münhaniler de dikkate alınmak suretiyle, dava konusu taşınmazın kesin ve gerçek eğimini gösterir rapor alınmalı, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olması veya kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalması ya da orman ve arazi kadastrosunun yapılıp kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçmesi o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından, zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek çelişki giderilmeli, taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişinin imar ve ihya ile zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları, taşınmazın değişik bölümlerinden yeterli derinlikten toprak örnekleri alınıp incelenerek, taşınmazın imar ve ihyaya konu edilip edilmediği, edildi ise tarihi ve ne kadar süreyle ne şekilde zilyet edildiği, 1988-1993’lü yıllara ait hava fotoğrafları ve memleket haritasında taşınmazın o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, yine fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, çekişmeli taşınmazın fiilî durumunu da belirtir şekilde rapor alınmalı ve bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Kabule göre de, davanın mahiyeti gereğince harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması gerekirken karşı tarafa yükletilmesi de yerinde değildir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar Hazine ile Orman Yönetimi vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA temyiz harcının istek halinde Orman Yönetimine iadesine 07/01/2014 günü oy birliği ile karar verildi.