Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/7868 E. 2014/803 K. 21.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7868
KARAR NO : 2014/803
KARAR TARİHİ : 21.01.2014

MAHKEMESİ : Alanya Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 03/05/2013
NUMARASI : 2013/40-2013/199

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında Y.. M.., 2422 ada 1 parsel sayılı 701,97 m² yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tesbit edilmiştir.
Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline ilişkin verilen karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle Dairenin 20.03.2012 gün 2012/2716-4150 sayılı karar ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “…davalının dayandığı tapu kaydının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve varsa krokileri, dayanak tapu kaydının revizyon gördüğü tüm parsel tutanakları, revizyon görmemiş ise neden revizyon görmediği, tapu malikleri ile davalı arasındaki akdî veya irsî ilişkiyi gösteren belgeler, komşu parsel tutanak ve dayanakları, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilmeli, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli, dayanak tapu kaydı aynı gün temyiz incelemesi yapılan ve ayrı adalarda bulunan parsellere yönelik açılan davalarda da (Mahkemenin 2010/519, 2010/513, 2010/632, 2010/531, 2010/643, 2010/491, 2010/629 ve 2010/600 Esas sayılı dosyalar) bulunduğu nazara alınarak birlikte yapılacak keşifte tapu kaydının sabit sınır oluşturan şimalen ve garben belirtilen sınırlarından başlayarak yöntemince zemine uygulanıp, 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3 maddeleri gereğince yüzölçümüne değer verilerek kapsamı belirlenmeli, dava konusu taşınmazın tapu kaydı kapsamında bulunmadığı tesbit edildiği takdirde, 2421 ve 2422 sayılı adalar bir bütün halinde 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık niteliğinde olduklarından çekişmeli taşınmaz ve çevresinin zilyetlik yolu ile kazanılamayacakları ve özel mülk olarak tescil edilemeyeceklerinden yazılı şekilde olduğu gibi davanın kabulü yönünde hüküm kurulmalı…” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, çekişmeli taşınmazın dayanılan tapu kaydının miktar fazlası olduğu, ancak zilyetlik şartlarının davalı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine ve dava konusu taşınmazın tesbit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava kadastro tesbitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 20 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 26.12.1989 tarihinde yapılan ve 08.06.1990–08.12.1990 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Daha sonra 13 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 4999 sayılı Kanuna göre yüzölçümü ve fennî hataların düzeltilmesi çalışması 29.01.2010 tarihinde yapılmış ve 02.02.2010 – 02.03.2010 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir. Mahkemece, bozma kararı uyarınca işlem yapılarak çekişmeli taşınmazın, davalı gerçek kişinin dayandığı Haziran 1935 tarih ve 16 sıra sayılı tapu kaydının miktar fazlası olduğu ve davalı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki; hükmüne uyulan bozma kararında, davalının dayandığı tapu kaydının uygulanması, çekişmeli taşınmazın miktar fazlası olduğunun saptanması halinde, dava konusu taşınmazın bulunduğu 2422 ada ile birlikte komşu 2421 adanın tamamının birlikte orman içi açıklık olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulmakla, tapu kaydının kapsamında kalmaması halinde, çekişmeli taşınmaz ile birlikte aynı ve yakın komşu adadaki taşınmazların orman içi açıklık olduğu hususunda davacı Hazine lehine usulî kazanılmış hak oluşmuştur. Taşınmaz başında yapılan keşif sonucu alınan fen bilirkişi raporuna göre davalının dayandığı Haziran 1935 tarih 16 sıra sayılı tapu kaydı sabit sınırlar ihtiva etmediğinden, 3402 sayılı Kanunun 20/C maddesi gereğince miktarı ile geçerli olup, sabit sınırlardan başlayarak yapılan uygulama sonucunda 2431 ve 2432 sayılı adalardaki taşınmazların tamamı ile 2441 ada 1 sayılı parselin tamamı ve 2442 ada 2 sayılı parselin 4808,61 m² bölümünü kapsadığının belirlendiği, çekişmeli taşınmazın bu tapu kaydının miktar fazlası olduğunun anlaşıldığı, mahkemece uyulan bozma kararında da kabul edildiği üzere 2421 ve 2422 adaların bir bütün olarak 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık niteliğinde olduğu, gerek 26.05.1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesinde gerekse 25.06.1970 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 31.05.1970 gün ve 531 sıra no’lu Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliğinin 33/3 ve 19.08.1974 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 25.07.1974 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinin 40/A ve 30.05.1984 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 30/1 ve 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/1 ve 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26/a maddesi gereğince 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaççık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıkların orman olarak sınırlandırılacağı, bu tür yerlerin 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddesi gereğince orman olarak sınırlandırılmasının gerekeceği, Dairemizin bu yoldaki kararlarının Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca da benimsendiği ve yerleşik kararlar halini aldığı [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 ve gün 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün 1997/20-808/1039, 08.02.1999 gün 1999/7-22-43, 13.10.1999 gün 1999/8-689-822, 03.04.2002 gün 2002/8-230-261 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları], tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, bu tür yerlerin zilyetlik yolu ile kazanılamayacağı ve özel mülk olarak tescil edilemeyeceğinden davanın kabulü ile taşınmazın orman niteliğiyle tesciline karar verilmesi gerekirken, dava konusu taşınmazın özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanın reddi yolunda hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 21/01/2014 günü oy birliği ile karar verildi.