Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/7696 E. 2014/813 K. 21.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7696
KARAR NO : 2014/813
KARAR TARİHİ : 21.01.2014

MAHKEMESİ : Alanya Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 07/05/2013
NUMARASI : 2013/49 – 2013/239

Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı H.. H.. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında Y..M.. 2419 ada 5 parsel sayılı 1922,38 m² yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tesbit edilmiştir.
Davacı H.. H.., çekişmeli taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin orman niteliği ile H.. H.. adına tapuya tesciline ilişkin verilen karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, Dairenin 20.03.2012 gün ve 2012/2683 – 4163 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “…davalının dayandığı tapu kaydının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve varsa krokileri, dayanak tapu kaydının revizyon gördüğü tüm parsel tutanakları, revizyon görmemiş ise neden revizyon görmediği, tapu malikleri ile davalı arasındaki akdî veya ırsî ilişkiyi gösteren belgeler, komşu parsel tutanak ve dayanakları, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilmeli, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli, taşınmazların bulunduğu 2419 ve 2420 nolu adaların bir bütün halinde yüzölçümleri dikkate alındığında 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde belirtilen orman içi açıklık konumunda bulunmadıkları nazara alınmalı, dayanak tapu kaydı aynı gün temyiz incelemesi yapılan ve ayrı adalarda bulunan parsellere yönelik açılan davalarda da (Mahkemenin 2010/519, 2010/513, 2010/632, 2010/531, 2010/643, 2010/491, 2010/629, 2010/600 Esas sayılı dosyalar) bulunduğu nazara alınarak birlikte yapılacak keşifte, tapu kaydının, sabit sınır oluşturan şimalen ve garben belirtilen sınırlarından başlayarak yöntemince zemine uygulanıp, 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3. maddeleri gereğince yüzölçümüne değer verilerek kapsamı belirlenmeli, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması…” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, çekişmeli taşınmazın dayanılan tapu kaydının miktar fazlası olduğu, ancak, zilyetlik şartlarının davalı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine ve dava konusu taşınmazın tesbit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı H.. H.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 20 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 26.12.1989 tarihinde yapılan ve 08.06.1990–08.12.1990 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Daha sonra 13 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 4999 sayılı Kanuna göre yüzölçümü ve fennî hataların düzeltilmesi çalışması 29.01.2010 tarihinde yapılmış ve 02.02.2010 – 02.03.2010 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece, bozma kararı uyarınca işlem yapılarak çekişmeli taşınmazın, davalı gerçek kişinin dayandığı Haziran 1935 tarih 16 sıra sayılı tapu kaydının miktar fazlası olduğu ve davalı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmüştür. Şöyle ki; taşınmaz başında 10.01.2011 günü yapılan keşif sonucu alınan ziraat mühendisi M… T… raporunda, çekişmeli taşınmazın 2004 yılı uydu fotoğraflarında çalı türleri ile kaplı olduğu, basit teraslar ile eğiminin düşürüldüğü, münferit taşlıkların bulunduğu, bunların arasındaki topraklı alanlarda buğday ekili olduğu, toprak derinliğinin az olduğu, zaman zaman çalıların temizlenerek ara boşluklarda hububat ekilmesi ile imar ihyadan bahsedilemeyeceği belirtilerek taşınmazın özel mülkiyete tâbi bulunmadığı belirtilmiş, yine aynı keşif üzerine alınan Harita Mühendisi Ü.. A.. ve Orman Mühendisi M..B..’un müşterek raporunda, imar ihya çalışmasının 2004 yılından sonra başlayarak kısmen tamamlandığı belirtilmiş, yine taşınmaz başında 10.04.2013 günü yapılan keşif üzerine alınan ziraat mühendisi G… A..tarafından düzenlenen raporda, çekişmeli taşınmazın orta taşlılıkta %34,7 doğal eğimde olduğu tespit edilmiş, aynı keşif sonucu Orman Mühendisleri T.. A.., A.. A.. ve E.. U.tarafından düzenlenen müşterek raporda çekişmeli taşınmazın, 1958 ve 1986 yılı hava fotoğraflarında kuru tarım yapılan arazilerden olduğu, teras duvarların eski olduğu ve bunun da eski tarihlerden beri kullanıldığını gösterdiği belirtilmiş ise de, teras duvarlarının tek başına zilyetliğin kesintisiz olarak sürdürüldüğüne delil oluşturmayacağı, uydu fotoğraflarına göre hava fotoğraflarında belirtilen kullanımın terk edildiği ve 2004 yılından sonra yeniden imar – ihya edilmek suretiyle zilyetliğin tekrar başladığı, bu yeniden başlayan zilyetliğin 20 yıla ulaşmadığı anlaşıldığından, davanın kabulü ile çekişmeli taşınmazın H.. H.. adına tesciline karar vermek gerekirken, yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usûl ve kanuna aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı H.. H.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 21/01/2014 günü oy birliği ile karar verildi.