YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7651
KARAR NO : 2014/2458
KARAR TARİHİ : 25.02.2014
MAHKEMESİ : Develi Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/11/2012
NUMARASI : 2011/93-2012/782
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı A.. D.. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında … Köyü 104 ada 820 parsel sayılı 15755,75 m² yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden hali arazi niteliğiyle davalı Hazine adına tesbit edilerek, 21.04.2005 tarihinde tapuya kaydedilmiştir.
Davacı A.. D.., taşınmazın murislerinden intikal ettiğini ve zilyetliklerinde bulunduğunu ileri sürerek, tapunun iptaliyle adına tescilini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne ve dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile davacı A.. D.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14/10/2010 tarih ve 2010/9268 – 12341 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: “Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; hali arazi niteliğiyle Hazine adına tesbit edilen taşınmazın güney ve kuzey sınırı 104 ada 921 ve 922 numaralı Devlet Ormanı olup, çekişmeli taşınmazın ormana bitişik olması sebebiyle orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve hukuki durumu öncesi itibariyle araştırılmamış, eski ve yeni hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan elde edilmiş memleket haritaları ile topoğrafik fotogrametri yöntemiyle düzenlenmiş kadastro paftası örneği getirtilerek uygulanıp taşınmazın niteliğiyle konumu ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı saptanmamıştır. Eksik araştırma ve incelemeye, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulamaz.
Dosya içeriğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede daha önce orman tahdidi yapılıp yapılmadığı anlaşılamamaktadır. Mahkemece, bu hususta araştırma yapılmamıştır. Bu şekildeki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı kanunlara göre çözümlenmesi gerekir.
Mahkemece, öncelikle taşınmazın bulunduğu bölgede orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, orman sınırlandırılması 4785 sayılı Kanun hükümleri nazara alınarak yapılmış ve kesinleşmiş ise, haritası uygulanmak suretiyle; sınırlandırma, 4785 sayılı Kanun hükümleri nazara alınmadan 3116 sayılı Kanuna göre yapılmış ve taşınmaz, tahdit sınırları dışında kalıyor ise veya orman sınırlaması kesinleşmemiş ya da sınırlandırma hiç yapılmamışsa, memleket haritası, eski hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip; önceki bilirkişiler dışında, yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli yer ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, bu belgelerde taşınmazın ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmelidir.
Somut olayda, mahkemece, anlatılan biçimde bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tesbit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile,yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile M.K.’nun 713. maddesine dayanılarak açılan davalarda dava tarihinden, kadastro tesbitine itiraz davalarında ise, tesbit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 – 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir rapor alınmalı, yukarıda yazılı koşulların somut olayda bulunmaması halinde, taşınmazın öncesinin ne olduğu, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlayıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli,
3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunun ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümleri dikkate alınarak yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden Hukuk Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Kabule göre de, mahkemenin görevinin bilimsel yöntemlerle belirlenmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde taşınmazın değerini o yörede yaşayan insanların daha iyi bildikleri gerekçesiyle yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına öncelik verilerek görev tayini de usûl ve kanuna aykırıdır.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede, 22/03/2005 – 20/04/2005 tarihleri arasında ilân edilen orman ve arazi kadastrosu ile 2005 yılında başlanıp 2006 yılında bitirilen 6831 sayılı Kanunun değişik 2/B madde uygulaması vardır.
Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; teknik bilirkişilerin 31/10/2012 tarihli ek raporunda (A) harfi ile gösterilen bölümün, tarıma elverişli olduğu, ziraat yapıldığı ve davacı gerçek kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu anlaşıldığına göre, (A) harfi ile gösterilen bölüme yönelik davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 25/02/2014 günü oy birliği ile karar verildi.