Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/7409 E. 2014/595 K. 16.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7409
KARAR NO : 2014/595
KARAR TARİHİ : 16.01.2014

MAHKEMESİ : Milas Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 26/06/2013
NUMARASI : 2012/17-2013/12

Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında K. K.. 107 ada 17 parsel sayılı 1096.69 m² yüzölçümündeki taşınmaz, zeytinlik niteliğiyle, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak davalı adına tespit edilmiştir.
Orman Yönetimi, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, çekişmeli taşınmazın (A) harfi ile gösterilen 58.10 m²’lik bölümünün orman niteliği ile Hazine, (B) harfi ile gösterilen 1038.59 m²’lik bölümünün tesbit gibi davalı adına tesciline karar verilmiş; Orman Yönetimi tarafından hükmün temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 08/12/2011 tarihli ve 2011/13333 E. – 14324 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: “Yörede ilk orman kadastrosunun seri usulle ve hava fotoğrafı yöntemiyle yapıldığı, orman kadastrosu hangi yöntemle yapılmışsa mahkemece uyuşmazlığın çözümünde de o yöntemin uygulanması gerektiği halde, bu yönde inceleme yapılmadığı, Dairenin iade kararı üzerine yapılan uygulamada mahkemece orman olduğuna karar verilen bölüm haricinde HV1 olarak gösterilen bir bölümün daha kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığının belirlendiği” açıklandıktan sonra “yeniden keşif yapılarak yörede ilk kez 1965 yılında yapılan orman kadastrosunda kullanılan, orman sınır nokta ve hatlarının işlenmiş olduğu hava fotoğrafının uygulanıp esas alınarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiği” hükmüne yer verilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, çekişmeli taşınmazın tesbit gibi davalı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tebpitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1965 yılında seri bazında ve hava fotoğrafı yöntemiyle orman kadastrosu yapılmış ve sonuçları 23/11/1965 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir. Daha sonra 2005 yılında yapılıp, 18/04/2008 tarihinde ilân edilerek kesinleşen 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulaması vardır.
Mahkemece ilk kez kurulan hükümde çekişmeli taşınmazın bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 58.10 m²’lik bölümünün kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı kabul edilerek bu bölümün davalı adına olan tapusunun iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tescili yolunda kurulan hüküm yalnızca Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiş ve yönetimin istemi üzerine bozulmuştur. Bu durum karşısında 58.10 m²’lik yerin orman sayılan yerlerden olma olgusu kesinleşmiştir. Mahkemenin temyize konu kararında ise yönetimin davasının reddine karar verilerek kazanılmış hak ilkesi ihlal edilmiştir. Sözü edilen yön gözetilerek evvelce verilen kararda esas alınan rapor gereğince hüküm kurulması gerekirken, kazanılmış hak ilkesini ihlal eder biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 16/01/2014 günü oy çokluğu ile karar verildi.
Kadastro sırasında, Muğla İli, Milas İlçesi, K.. K..K… Mevkii 107 ada 17 parsel sayılı 1096,69 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davalı adına tespit edilmiş, davacı Orman Yönetimi, taşınmazın orman sınırları içinde kaldığı ve orman niteliğinde olduğu iddiası ile dava açmıştır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne ve dava konusu parselin (A) ile işaretli 58,10 m2’lik kısmının orman vasfı ile Hazine, (B) harfi ile gösterilen 1038,59 m2’lik kısmın tespit gibi davalı adına tesciline dair verdiği karar, davacı Orman Yönetiminin temyizi üzerine 20. Hukuk Dairesinin 08.12.2011 gün ve 2011/13333 – 14324 sayılı kararıyla “Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olmadığı; bilirkişi raporlarının da çeliştiğinden bahisle yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması” gereğine değinilerek bozulmuştur,
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra yapılan keşif ve bilirkişi incelemesinde, hava fotoğrafları üzerine kadastral bilgilerin bilgisayar ortamında netcad programı ile çalıştırılması neticesi yapılan hesaplamalarda dava konusu taşınmazın tamamının kesinleşmiş orman sınırları dışında orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlendiğinden davacı Orman İdaresinin davasının reddi ile davalı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir. Kadastro mahkemesi hâkimi doğru sicil oluşturmakla yükümlüdür.
Yerel mahkeminin ilk kararı, kesinleşmiş tahdit uygulamasına ilişkin teknik bilirkişilerin krokilerinin çelişkili olduğu ve eksik araştırma yapıldığı gerekçesiyle bozulmuştur. Bozmaya uyulan mahkemece eleştirilen hususlar dikkate alınarak yeni bir bilirkişi incelemesi sonucu tespit edilen sınırlara göre hüküm kurulmuştur. Bozma öncesi teknik uygulamanın doğru yapıldığı zannıyla kararı temyiz etmeyen davalı aleyhine Orman Yönetimi lehine taşınmazın 58,10 m2 yüzölçümündeki kısmın orman olgusunun kesinleştiği ve usulü kazanılmış hak oluştuğu yorumuna gidilmesi hakkaniyete aykırıdır. Maddi hatanın usulü kazanılmış hakkın istisnasını oluşturma kuralı burada da uygulanmalıdır. Zira, 1. Bozma öncesi bilirkişiler orman tahdidinin sınırlarını uygulamada maddi hata yapmışlar; bozma sonrası ise davacının özel mülkü olan yerin miktarı doğru olarak tespit olunmuş ve buna göre hüküm kurulmuştur.Öte yandan, kanaatimce orman tahdit haritalarının uygulanması kamu düzenine ilişkindir. Doğru sicil oluşturmakla yükümlü kadastro hâkiminin bilirkişi hatasına dayalı verilen ve dairemizce de hatalı olduğu belirlenen ilk kararının sırf davalı kişilerce temyiz edilmediği gerekçesiyle kazanılmış hak oluşturacağı yönündeki çoğunluğun bozma gerekçesine iştirak edemiyorum.
Açıklanan nedenlerle usul ve yasaya uygun olarak verilen kararın ONANMASI gerektiği kanaatinde olduğumdan, hükmün BOZULMASI şeklindeki sayın çoğunluğun düşüncesine katılmıyorum.