YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7336
KARAR NO : 2013/8755
KARAR TARİHİ : 03.10.2013
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … Yönetimi vekili ve davalı …. Pet. San. Ve Tic. A.Ş. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı … Yönetimi, dava dilekçesinde, …. Köyü 61 ada 5 nolu 25.790,00 m2 yüzölçümlü taşınmazın davalı adına tapuda kayıtlı olduğunu, taşınmazın kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığını iddia ederek, orman kadastro sınırları içerisinde kalan alanın tapusunun iptali ile orman niteliği ile Hazine adına tesciline ve davalının müdahalesinin men’ine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile krokide (A) harfi ile gösterilen 12.775 m²’lik alan ile ayrı bir parsel numarası verilmek suretiyle orman niteliği ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, davalının bu bölüme yönelik müdahalesinin men’ine karar verilmiş, hüküm davacı … Yönetimi vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman tahdidine dayalı tapu iptali ve tescil ile müdahalenin önlenmesi istemlerine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1947 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan ve kesinleşen orman kadastrosu, 1980 yılında 1744 sayılı Kanuna göre yapılan ve kesinleşen orman kadastrosu, aplikasyon ve 2. madde uygulaması ile 1987 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması vardır. Arazi kadastrosu 1963 yılında yapılıp kesinleşmiştir.
Mahkemece, kesinleşmiş orman kadastro haritası ve tapulama paftasının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu orman bilirkişisi …. tarafından düzenlenen raporda, çekişmeli 61 ada 5 sayılı parselin (A) bölümünün 1947 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde bırakıldığı, (C) ve (D) bölümlerinin ise 1975 yılında yapılan aplikasyon sırasında 2. madde uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarıldığı, (B) bölümünün ise 1947 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları dışında olduğu bildirilmişse de, 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastro çalışma tutanaklarının ve haritasının incelenmesinde; 3115 ve 3116 nolu orman sınır noktalarını birleştiren hat ile orman bilirkişi tarafından düzenlenen krokide gösterilen hat benzerlik göstermemektedir, bu hali ile raporun denetime elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.
O halde; öncelikle, çekişmeli taşınmazın yer aldığı orjinal arazi kadastro paftası, 1947 yılında ve 1987 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro işlemlerine ilişkin tüm tutanaklar ve haritalar (1980 yılında yapılan orman kadastro çalışmasına harita düzenlenmemiştir) getirtilip, önceki bilirkişiler dışında; bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi, bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, sağlıklı bir
biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 15-20 adet orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın ayrı ayrı tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; aplikasyon veya yeni bir orman sınırlamasıyla önceki orman sınırlarının daraltılamayacağı gözönünde bulundurulmalı, ilk orman kadastrosundaki ölçü teknikleri ile ve eski tarihli memleket haritasında bulunan sabit noktaların bulundukları yerler zeminde tespit edilip, orman sınır noktaları birer birer arazide bulunarak orman sınır noktalarının izledikleri tahdit hattı belirlenmeli, orman sınır noktalarının bazılarının zeminde bulunmaması halinde ise, nedeni üzerinde durularak yerlerinden sökülerek yok edilip edilmedikleri saptanmalı, zeminde bulunamayan noktaların yerleri, zeminde halen var olan ve en yakın sabit orman sınır noktaları esas alınarak ve bu noktalardan hareketle yine orman kadastro tutanaklarındaki açı ve mesafeler okunup ölçülerek birer birer arazide bulunup röperlenmeli, memleket haritası örneği üzerinde gösterilmelidir. 1947 yılı orman kadastro tutanak ve haritası zemine uygulandıktan sonra aynı yöntemle 1744 sayılı Karnun ya göre yapılan aplikasyon ve 2. madde uygulamasına ilişkin çalışma tutanak ve haritası uygulanmalı, memleket haritası üzerinde gösterilmeli, çelişki varsa nedenleri açıklattırılmalı, 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosu ve aynı yasanın 2/B Maddesinin Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “Orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, anlatılan yöntemle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde, yukarıda yazılı Yönetmelikler ile Teknik İzahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülmeli, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Aynı zamanda; Türk Medenî Kanununun 683. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı bulunan malik hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde yararlanma, kullanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Yine aynı hüküm uyarınca, haksız bir elatma varsa, anılan hüküm, malike her türlü haksız elatmanın önlenmesini isteme yetkisi de tanımıştır. Somut olayda, davanın açıldığı tarihte dava konusu taşınmaz davalı adına tapuda kayıtlıdır. Davalı, dava tarihinden önce taşınmaz üzerinde tapu kaydına dayanarak tasarruf ettiğinden, davalının dava konusu taşınmaza haksız bir elatmasından söz edilemeyeceğinden mahkemece, taşınmazın (A) harfi ile gösterilen 12.775 m²’lik bölümüne yönelik davalının müdahalesinin men’ine karar verilmiş olması da usûl ve kanuna aykırıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/10/2013 günü oy birliği ile karar verildi.