Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/6600 E. 2013/11536 K. 12.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6600
KARAR NO : 2013/11536
KARAR TARİHİ : 12.12.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı … Yönetimi, dava dilekçesi ile … Köyü, 114 ada 1 parsel sayılı 13702,39 m² yüzölçümündeki taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla, tapusunun iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, tapulama tutanaklarının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş olduğundan 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi gereğince davanın reddine karar verilmiş, davacı … Yönetimi tarafından hüküm temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 03/11/2011 tarihli ve 2011/12139 E. – 12468 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan günlü bozma kararında özetle; [Mahkemece, çekişmeli parselin kadastro tesbitinin askı suretiyle ilânını takiben 5841 sayılı Kanunun 2 inci maddesi ile değişik 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş ise de, 5841 sayılı Kanunun 2. maddesiyle 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen üçüncü tümcesinde yer alan “iddia ve taşınmazın niteliğine…” ibaresi Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 gün ve 2009/31-77 sayılı kararıyla iptal edilmiş olup, gerekçeli karar 23/07/2011 tarih ve 28003 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Gerek 766 sayılı Kanunun 31/2. maddesi ve gerekse 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında Hazine tarafından açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tâbi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve özel şahıslar ile Hazine arasında bir ayrım da içermemekte ise de, “Kamu Malı” savıyla açılacak davalarda 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı konusundaki Yargıtay kararları yerleşik içtihat halini almıştır (Örneğin: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19 E. 2002/97 K.; 09.06.2004 gün ve 2004/1-335 E. 2004/354 K.; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09.12.2006 gün ve 2006/4206 – 4268; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 11.03.2008 gün ve 2008/1911-3034; 20. Hukuk Dairesinin 03.04.2008 gün ve 2008/1564-5261 sayılı kararları). Açıklanan hususlar gözetilerek, mahkemece yargılamaya devam edilip, tarafların sav ve savunmaları ile delilleri sorulup oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı olduğu biçimde, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinin usûl ve kanuna aykırı olduğu]na değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı … Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Bölgede 1956 yılında yapılan arazi kadastrosu bulunmaktadır. Orman kadastrosu çalışması yapılmamıştır.
Çekişmeli taşınmazında içinde bulunduğu yerler 1956 yılında yapılan arazi kadastrosunda 462 ilâ 468 parsel numarası ile Mayıs 1945 tarihli 45 ilâ 151 nolu, ilk geldisi K.Evvel 329 tarihli 37 nolu olan tapu kaydı uygulanarak gerçek kişiler adına tesbit ve tescil edilmişler, 1963 ve 1997 yılları arasında yapılan ifrazlar sonucu dava konusu taşınmazlara ayrılmışlar, 1993 yılında davalı şirket tarafından satın alınmışlardır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve hükme esas alınan bilirkişi raporlarına göre çekişmeli taşınmazın doğal eğiminin % 26 olduğu, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada, tamamının çalılık vasfında ağaçcıklarla kaplı alanda görüldüğü, dava konusu yerin dayanak tapu kaydı kapsamında kaldığı, Devlet Ormanına bitişik olmadığı, etrafı orman sayılmayan kültür arazileriyle çevrili özel orman niteliğinde bulunduğu belirlenerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 12/12/2013 günü oy birliği ile karar verildi.