Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/6436 E. 2014/188 K. 07.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6436
KARAR NO : 2014/188
KARAR TARİHİ : 07.01.2014

MAHKEMESİ : Göle Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/01/2013
NUMARASI : 2009/147 – 2013/34
DAVACI : F.. S..

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve dahili davalı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R
Kadastro sırasında, G..İ.., Y.. K.. 114 ada 1 parsel sayılı taşınmaz orman olarak Hazine adına tesbit edilmiştir.
Davacı F.. S.., 12.07.2006 günlü dilekçesinde Sazın Üstü Mevkiindeki tarım arazisi olarak kullandığı taşınmazının adına yazılmadığı iddiası ile taşınmazının adına tescilini sulh hukuk mahkemesinden talep etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, 114 ada 1 parselin tapusunun iptaline, 12055 m2 kısmının davacı adına tesciline karar verilmiş, davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 20/01/2009 gün 2008/15369 E. – 2009/514 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararıında özetle; “Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; kanunî hasım durumunda olan Orman Yönetiminin de davaya dahili sağlanıp taraf teşkili dahi oluşturulmadığı gibi, iptal edilen kısmın davaya konu parselin hangi bölümüne denk geldiğinin dahi anlaşılamadığı, taşınmazın dört tarafının orman sayılan yer olduğu anlaşılmasına rağmen, alınan orman bilirkişi raporunda 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinin değerlendirilip tartışılmadığı, taşınmazın keşifte belirlenen değerine göre dava tarihi itibariyle sulh hukuk mahkemesinin görev sınırını geçtiği, görev hususu kamu düzeniyle ilgili olup, yargılamanın her aşamasında re’sen gözönünde bulundurulması gerektiği,
Bu sebeple; mahkemece görevsizliğe karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı olduğu gibi hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.” denilmiştir.
Sulh hukuk mahkemesince bozma kararına uyuduktan görevsizlik kararı verilmiştir. Asliye hukuk mahkemesince, davanın kısmen kabulüne, 114 ada 1 parselde kayıtlı taşınmaza ait krokide yeşil renk ile çizili (A) harfi ile gösterilen 12.055 m2 büyüklüğündeki kısmın tapu kaydının iptali ile yeni parsel numarası verilerek davacı adına tarla vasfı ile tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve dahili davalı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre 2006 yılında yapılan orman kadastrosu vardır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Eski tarihli memleket haritasının uygulanmasına dayalı keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarıyla, çekişmeli parselin dört taraf sınırlarının, itirazsız kesinleşmiş Devlet Ormanı ile çevrili orman içi açıklığı olduğu belirlenmiştir. 6831 sayılı Kanunun 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.6831 sayılı Kanun, madde: 17/1-2
Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 tarih ve 5192 sayılı Kanun ile değişik hali)
Kanun metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıkların kazanılamayacağı ilkesini içermektedir ve amacı orman bütünlüğünü korumaktır]
Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları]
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da  03.03.2005  gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır
Ayrıca; Bu tür yerler kanun gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına kanunî olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemez.
O halde; mahkemece, davanın reddine karar vermek gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlere göre, davalı Hazine ve dahili davalı Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 07/01/2014 günü oy birliği ile karar verildi.