Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/6074 E. 2013/7909 K. 12.09.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6074
KARAR NO : 2013/7909
KARAR TARİHİ : 12.09.2013

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Çekişmeli …. Köyü; 111 ada 5 sayılı parsel 16903,87 m2 miktarla ham toprak niteliğinde Hazine, 102 ada 1 sayılı parsel 1663 hektar 5825,12 m2 miktarla orman niteliğinde Hazine ve 121 ada 5 sayılı parsel 30 hektar 3216,27 m2 miktarla ham toprak niteliğinde Hazine adına tespit edilmişlerdir.
Davacı … 111 ada 5 ve 121 ada 5; … 102 ada 1; …. 121 ada 5; …, …, …, …, … ve … ise 102 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar içinde kendilerine ait tarım alanı niteliğinde bölümler olduğunu; Orman Yönetimi ise 121 ada 5 sayılı parselin bir bölümünün orman olmasına rağmen ham toprak olarak tespit edilmelerinin hatalı olduğunu ileri sürerek dava açmışlar, dava dosyaları birleştirilmiştir. …, 102 ada 1 parsel içinde kendisinin de yeri bulunduğu iddiası ile davaya katılmıştır.
Mahkemece; 111 ada 5 parsele yönelik davanın reddi ile bu parselin tarla niteliğiyle Hazine adına tesciline, 102 ada 1 parsele yönelik davaların reddi ile tespit gibi orman niteliğinde Hazine adına tesciline, 121 ada 5 parselin bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen bölümünün orman, (B) harfi ile gösterilen bölümünün tarla niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş; karar Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itirazdan kaynaklanmaktadır.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesine göre orman kadastrosu yapılmış; temyize konu davaların varlığı nedeniyle kesinleşmemiştir.
Mahkemece, delillerin değerlendirilmesinde hataya düşüldüğü gibi kurulan hüküm yerinde değildir. Şöyle ki;
Orman Yönetimi, Hazine adına ham toprak niteliğiyle tespit gören 121 ada 5 parsele yönelik dava açmıştır. Mahkemece bu parselin bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen bölümünün orman sayılan, (B) harfli bölümünün ise sayılmayan yerlerden olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Ancak, bilirkişi raporları, krokiler ve tüm dosya kapsamından temyize konu (B) harfli bölümün dört yönden ormanla çevrili olduğu ve 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi kapsamında orman içi açıklığı olarak değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık niteliğinde olduğu, gerek 26.05.1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesinde gerekse 25.06.1970 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 31.5.1970 tarih ve 531 sıra no’lu Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliğinin 33/3 ve 19.08.1974 günlü Resmî Gazetede yayınlanan 25.7.1974 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinin 40/A ve 30.05.1984 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 30/1 ve 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/1 ve 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26/a maddesinde “… 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaçcık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıkların orman olarak sınırlandırılacağı” öngörülmüştür.
6831 sayılı Kanunun 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 sayılı Kanun, madde: 17/1-2
Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 gün ve 5192 sayılı Kanun ile değişik hali).
Kanun metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal elkoyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR]. Bu tür yerlerin 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a. maddesi gereğince orman olarak sınırlandırılması gerekir.
Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar, özel mülke dönüşüp tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 ve gün 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün 1997/20-808/1039, 08.02.1999 gün 1999/7-22-43, 13.10.1999 gün 1999/8-689-822, 03.04.2002 gün 2002/8-230-261 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; orman içi açıklık ve boşluklar ile orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar, yasa gereği orman sayıldığı için, 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesinin (a) ve (j) bentleri gereğince Devlet Ormanı olarak sınırlandırılması öngörülmüştür. Bu tür yerler zilyetlik yolu ile kazanılamaz ve özel mülk olarak tescil edilemez.
Mahkemece değinilen yönler gözetilerek Orman Yönetiminin 121 ada 5 sayılı parselle ilgili davasının tümüyle kabulü gerekirken, dava konusu taşınmazın özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanın kısmen kabulü yolunda hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Kabule göre ise; gerçek kişiler tarafından davaya konu edilip, davanın reddine karar verilen 102 ada 1 parsel bölümleri ile ilgili olarak hüküm yerinde “ (A), (B) , (C) , (D) ve (E) harfi ile gösterilen yerlerin tespit gibi orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve TESCİLİNE,” şeklinde bölümler belirtilmek suretiyle ayrıca hüküm kurulması gerekli değildir. Davalar reddedildiğine göre 102 ada 1 sayılı parselin tespit gibi orman niteliğinde Hazine adına tescili şeklinde hüküm kurulması yeterlidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Orman Yönetiminin temyiz itirazların kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 12/09/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.