Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/5749 E. 2013/8059 K. 17.09.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5749
KARAR NO : 2013/8059
KARAR TARİHİ : 17.09.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı 06.10.2004 günlü dilekçesinde, …Köyü 212 ada 17 parselin 1/4 hisse sahibi olduğunu, taşınmazın 1999 yılında yapılan orman sınırı içine alındığı, bu yerlerin orman sayılmayan yer olduğu iddiası ile orman tahdidinin ve bu yer için oluşturulan 212 ada 45 parselin tapusunun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, 212 ada 17 parselde 1/4 hisse sahibi …’ın talebi gibi, orman sınırlandırmasının ve 212 ada 45 parsel sayılı taşınmazın bu kısmının iptaline, mülkiyetin davacıya ait olduğunun tespitine ve orman sınırı dışına çıkarılmasına karar verilmiş; hükmün davalılar Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2008/12461 – 16549 sayılı kararı ile özetle: “incelenen dosya kapsamına, toplanan delillere göre, yazılı olduğu gibi hüküm kurulması yerinde değildir. Şöyle ki; dava, tapuya dayalı olarak 10 yıllık süre içinde açılan orman tahdidinin iptali ile birlikte orman tapusunun iptali istemine ilişkin olup, her ne kadar mahkemece dava konusu 212 ada 17 parsel kapsamının orman sayılmayan yer olduğu kabul edilerek müşterek mülkiyete tabi ve 1/4 hisse sahibi olan davacının talebi kabul edilip 1/4 hisse itibariyle orman sınırlandırmasının ve bu bölüme denk gelen 212 ada 45 parsel sayılı orman tapusunun iptaline karar verilmişse de, aynı taşınmazın hisseli olarak hem kişiler adına, hem de orman olarak Hazine adına kayıtlı olması sonucunu doğuracağından karar bu hali ile infaza elverişli olmadığı gibi tapu sicil tekniğine de uyun değildir. Bu nedenle; davanın esasının incelenebilmesi için, öncelikle tapu kaydında malik olarak görünen ve davada taraf olmayan diğer tapu maliklerinin ek dava açmaları sağlanarak bu dosya ile birleştirilmek suretiyle davaya katılımlarının sağlanması gerekir” denilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra verilen kesin süre içinde diğer tapu maliklerinin ek dava açmaları sağlanmadığı için davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Dairece ikince defa bozulmuştur.
Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21/02/2012 gün ve 2011/5328-2403 sayılı bozma kararında özetle: [Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince davacı dışındaki diğer paydaşların davaya katılmaması veya ayrı bir dava açmamaları nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, esasen uyulan bozma kararının bu yöne ilişkin bölümü maddî hataya dayalı olduğundan, davanın reddine ilişkin karar dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davalı 212 ada 17 sayılı parsel, paylı mülkiyet hükümlerine tabi olup tapu kaydında 1/4 payı davacı … adına kayıtlıdır. Yörede 1999 yılında yapılan orman tahdidi sınırları içine alınmış, orman
kadastrosu kesinleştikten sonra çevredeki diğer parsellerle birlikte … Devlet Ormanı adı altında 212 ada 45 parsel numarası ile mükerrer olarak tapuya tescil edilmiştir. Tapu müdürlüğü, 212 ada 17 sayılı parselin tapu kaydı iptal edilmediğinden halen geçerli olduğunu bildirmiştir. Davacı, 06.10.2004 günlü dilekçesinde, davalı taşınmazın orman sınırları içine alınması işleminin iptalini talep edilmiştir. Esasen dava, 6831 sayılı Kanunun 11. maddesi gereğince 10 yıllık süre içinde tapu kaydına tutunarak açılan orman kadastrosunun iptali davasıdır. Dava dilekçesinde, orman parselinin tapu kaydının iptaline ilişkin bir ibare ve talep bulunmamaktadır. Bu nedenle; bozma kararlarının; “Somut olayda iptal ve tescil talebi de bulunduğu ve uyuşmazlığın sadece müşterek menfaatin korunmasına yönelik olduğu düşünülemeyeceğinden diğer tapu maliklerinin de davada yer alması gerekir. Bu nedenle; davanın esasının incelenebilmesi için, öncelikle tapu kaydında malik olarak görünen ve davada taraf olmayan diğer tapu maliklerinin ek dava açmaları sağlanarak bu dosya ile birleştirilmek suretiyle davaya katılımlarının sağlanması gerekir.” bölümü, maddî hataya dayalı olup, mahkemenin bozmaya uyması ile usulü müktesep hak doğmaz. Zira bozma kararı, “Tapu iptali ve tescil talebi” temeline dayandırılmıştır. Oysa ki, yukarıda belirtildiği gibi dava, orman kadastrosunun iptali istemiyle açılmış olup tapu iptali ve tescile yönelik bir dava ve talep bulunmamaktadır. Müşterek mülkiye tabi taşınmazlarda maliklerin her biri ayrı yarı orman kadastrosuna itiraz davası açabileceklerine ve yapılan araştırma ile varılan sonuca göre taşınmazın öncesinin orman olmadığı belirlendiğine göre, sadece orman kadastrosunun iptaline karar vermek ile yetinilmelidir.] denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 04/05/1999 tarihinde ilân edilip 04/11/1999 tarihinde kesinleşen orman kadastrosunun dava konusu parsel yönünden iptaline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 10 yıllık süre içinde tapuya dayalı olarak açılan orman tahdidinin iptali istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 04.05.1999 tarihinde ilân edilip 04.11.1999 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu vardır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının Orman Yönetimine yükletilmesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 17/09/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.