Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/5578 E. 2013/7222 K. 26.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5578
KARAR NO : 2013/7222
KARAR TARİHİ : 26.06.2013

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R
Kadastro sırasında T..öyü, 127 ada 32 parsel sayılı, 2.719.312,36 m2 yüzölçümlü taşınmaz, orman niteliği ile Hazine adına hükmen tescil edilmiştir.
Davacılar bu taşınmaz içinde murisleri E..A..’dan kendilerine intikal eden beş adet zilyetliklerinde bulunan tarlalarının kaldığını iddia ederek, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak bu bölümlerin adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 26.10.2011 tarihli krokide (C) harfi ile işaretli 1829,24 m2, (D) harfi ile işaretli 10456,93 m2 ve (E2) harfi ile işaretli 5729,10 m2’lik alanların tapu kaydının iptali ile kök muris E.. A.. mirasçıları adına tapuya tesciline, (B) harfi ile gösterilen bölüm orman sayılan yerlerden olduğundan davanın reddine, (E1) harfi ile gösterilen bölüm 127 ada 17 ve 100 parseller içinde kaldığı anlaşıldığından, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından (C), (D) ve (E2) harfi ile gösterilen bölümlere yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde, dava tarihinden önce orman kadastrosu bulunmamaktadır.
Mahkemece, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinme koşullarının davacı yararına gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; delillerin takdirinde yanılgıya düşülmüştür.
Şöyleki; incelenen dosya kapsamından, dava konusu taşınmazın krokide (D) harfi ile gösterilen kısmının, paftasına göre 127 ada 132 nolu orman parselinin ortasında kaldığı ve dört tarafının bu orman parseli ile çevrili olup, 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi kapsamında orman içi açıklığı olduğu anlaşılmaktadır.
6831 sayılı Kanunun ( dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan şekliyle) 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 sayılı Kanun, madde: 17/1-2
Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 gün ve 5192 sayılı Kanun ile değişik hali). Kanun metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal elkoyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR].
Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır.
Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır. [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; bu tür yerler kanun gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına kanunî olanak yoktur. Dolayısıyla, bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemez.
Hükme esas alınan ziraat bilirkişi raparuna göre ise, davacı adına tesciline karar verilen (C), (D) ve (E2) harfi ile gösterilen bölümlerin, son 20 yıldır hiç tarım arazisi olarak kullanılmadığı, hayvan otlatmakta kullanıldığı, mera özellikleri taşıyan otlak araziler olduğu bildirilmiş, mahalli bilirkişi ve tanıklar da arazilerin son 20 yıldır tarım arazisi olarak kullanılmadığını, otunun biçilerek kullanıldığını bildirmişlerdir. Bu durumda dava konusu taşınmazlarda, davacıların ekonomik amaca uygun zilyetlikleri bulunmadığından ve davacılar yararına zilyetlikle taşınmaz edinme koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Orman Yönetiminin ve Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 26.06.2013 günü oy birliği ile karar verildi.