Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/5458 E. 2013/11212 K. 05.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5458
KARAR NO : 2013/11212
KARAR TARİHİ : 05.12.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R
Davacı vekili, … Kasabası, ihdasen Hazine adına oluşturulan 4339 sayılı parselden ifrazen ayrılan 152 ada 10 parsel sayılı 299.99 m2 yüzölçümündeki davalı adına tapuda kayıtlı olan taşınmazın bir bölümünün orman olduğunu, daha önce hakemde açılan davada çekişmeli taşınmazın bir bölümünün orman niteliğinde olduğunun tesbitine karar verildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptalini ve orman olarak Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın (a) ile gösterilen 84.16 m2’lik bölümünün tapu kaydının iptaline ve orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline, rapor ve krokinin karara eklenmesine karar verilmiş, hüküm davacı … Yönetimi ve davalı … tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 28.02.2007 gün ve 2007/1320 – 2458 sayılı karar ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Davacı … Yönetiminin, önce davalı kuruma karşı açtığı davada çekişmeli taşınmazın resmî belgelerde orman niteliğinde olduğundan mülkiyetinin orman niteliği ile Hazine’ye ait olduğunun tesbitini istediği, uzman orman ve fennî bilirkişi marifeti ile yapılan incelemede çekişmeli taşınmazın kısmen ormanlık alanda kaldığı saptanarak … Asliye Hukuk Mahkemesinin 3553 sayılı Kanuna göre hakem sıfatıyla yapılan yargılama sonucu orman niteliğinde olduğu belirlenen bölümle ilgili olarak taşınmazın orman olarak Hazineye ait olduğunun tesbitine karar verildiği, tarafların itirazları red edilerek kararın kesinleştiği,çekişmeli taşınmazın içinde bulunduğu yerin, yörede 1972 yılında yapılan arazi kadastro çalışmasında tescil harici olarak bırakıldığı, daha sonra ihdasen 36.037,27 m2 yüzölçümünde 4339 parsel numarası ile Hazine adına tapu kaydı oluşturulduğu, 2001 yılında yapılan ifraz işlemi sonucu 4339 sayılı parselin sayfası kapatılarak ifraz parselleri oluşturulduğu, aynı yıl davalı … adına tapuya tescil edildiği,
3533 sayılı Mecburî Tahkim Kanununun 4. maddesinde katma bütçe ile idare edilen daireler, belediyeler, özel bütçe ile idare olunan ve sermayesinin tamamı devlet, belediye veya özel idarelere ait olan daire ve müesseselerden biriyle, genel bütçeye dahil dairelerden biri arasında çıkan uyuşmazlıkların o yerdeki yüksek dereceli hukuk mahkemesi başkanı veya hakimi tarafından çözümleneceğinin hükme bağlandığı, somut olayda, taraf olan kurumlar kanunda sözü edilen kurumlardan ise de 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren ve bu davada da uygulanması gereken 4916 sayılı Kanunun 24. maddesi ile değiştirilen 3533 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince “…taşınmazların aynına yönelik olan…” uyuşmazlıkların hakemde
görülemeyeceği hükümleri getirilmiş olduğundan, bu davanın hakemde görülme olanağı bulunmadığı, hakem sıfatı ile 14.10.2003 tarihinde karar verildiğinden karar tarihi itibarı ile bu nitelikteki bir uyuşmazlığın hakemde görülemeyeceği, hakemin yetki aşımı yolu ile verdiği kararlar temyize tabi ise de taraflar hakemde verilen kararı temyiz edilmediği, o halde, mahkemece, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1970-1972 yıllarında arazi kadastro çalışmalarının yapıldığı, ancak, bu güne kadar orman kadastro çalışmalarının yapılmamış olduğu anlaşıldığından, öncelikle çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ilişkin orijinal kadastro pafta örneği dosyaya getirtilmesi, çekişmeli taşınmazın hangi nedenle tescil harici bırakıldığı araştırıması, 1972 yılında yapılan arazi kadastro çalışmasında çamlık ve Devlet Ormanı olarak tescil harici bırakıldığının belirlenmesi halinde, yörede yapılan bir orman kadastro çalışması bulunmadığı da gözönüne alınarak, dava konusu olan taşınmazın öncesinin orman olduğu ve kadastro paftasında Devlet Ormanı olarak tescil harici bırakıldığı, yörede orman kadastro çalışması yapılmadığı, orman niteliğini koruduğu, bu hususun Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları ve HGK’nun 12.05.2004 tarih ve 8, 242, 292 sayılı kararı ile kabul edildiği gözönüne alınarak davacı … Yönetiminin tapu iptali ve tescil davasının kabulü yolunda hüküm kurulması, şayet, kadastro paftasında çekişmeli taşınmazın bulunduğu yer çamlık veya orman niteliği ile tescil harici bırakılmamış ise, bu defa çekişmeli taşınmazın orman niteliğinde olup olmadığı hususunda resmi belgelere dayalı inceleme ve araştırma yapılması gerekeceğinden, mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman yüksek mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmesi; öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmesi; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınması]na değinilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak davaya konu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu nedeniyle davanın REDDİNE karar verilmiş, davacı … Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 06.04.2010 günlü 2010/452 – 4560 sayılı kararı ile ikinci kez bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: “Yapılan incelemede, daha önce hakem sıfatıyla asliye hukuk mahkemesinde görülen davanın kararına dayanak alınan uzman orman bilirkişi raporu ile, temyize konu davada mahkemece bozmadan sonra yapılan birinci keşifte uzmanlığına başvurulan orman bilirkişi tarafından yöntemine uygun biçimde yapıldığı anlaşılan inceleme ve araştırma sonucu dosyaya sunulan raporun uyumlu olduğu ve birbirini doğruladığı, rapora ekli eski tarihli memleket haritası örneğinde, zeytin ağacı rumuzlu alanların davaya konu taşınmazın konumuna göre batısında ve dereden sonra kesik noktalı çizgilerle ayrıldığı, noktalı çizgilerle ayrılan alan ile davaya konu parselin, her iki raporda da yeşil renkli alanda gösterilen (a) ile işaretli bölümünün de dahil olduğu alanın ve bu alanın batısındaki derenin arasındaki bölümün ise ibreli orman ağacı sembolleri ile gösterildiği gibi, ayrıca, davaya konu taşınmaza komşu 157 ada 1,156 ada 1,156 ada 3, 156 ada 4, 156 ada 5 ve 156 ada 6 parsel sayılı taşınmazların karara dayanak krokilerinde (a) ile işaretli bölümlerinin orman niteliği ile Hazine adına tesciline ilişkin Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararlarının Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin sırasıyla 2009/6935, 19859, 19861, 19862, 19863 ve 19860 Esas sayılı kararı ile onandığı, anılan kararlara dayanak alınan uzman orman bilirkişi raporuna ekli kroki ile temyize konu dava dosyasında birinci keşifte uzmanlığına başvurulan orman ve fen bilirkişi krokilerinin uyumlu ve benzer olduğu, buna göre davaya konu parselin (a) ile işaretli bölümünün orman sayılan yerlerden olduğunun anlaşıldığı, kaldı ki, çekişmeli taşınmazın
bulunduğu …Kasabasında 1972 yılında yapılan arazi kadastrosuna ilişkin paftada da çamlık olarak tespit harici bırakılmış olmasının dahi bu arazinin öncesi itibarıyla orman sayılan yerlerden olduğunu gösterdiği anlaşılmış olup, mahkemece, davaya konu taşınmazın krokide (a) ile gösterilen bölümünün tapu kaydının iptali ile orman niteliğinde Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek ve hiç gereği yokken davaya konu taşınmaz hakkında ikinci ve üçünü kez keşif yapılıp, somut duruma uygun düşmeyen bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olduğu”na değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kısmen kabulüne ve dava konusu Zeytinliova Beldesi 152 ada 10 nolu parselin 31.03.2008 günlü bilirkişi krokisinde (a) ile gösterilen 84,16 m²’lik kısmının tapusundaki arsa vasfının iptali ile bu bölümün orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman olduğu iddia edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılmamış, 1972 yılında yapılan arazi kadastro çalışması sırasında dava konusu yer taşlık olarak tescil harici bırakılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre davanın kısmen kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen “Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A maddesi ve 17. maddesi ile eklenen “Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri gereğince davalı aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de; bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hükmün 2., 3. ve 5. bentlerinin kaldırılarak, bunun yerine “6099 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A madde gereğince yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına” ibaresinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K.’nun 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 05.12.2013 günü oy birliğiyle karar verildi.