Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/435 E. 2013/3610 K. 01.04.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/435
KARAR NO : 2013/3610
KARAR TARİHİ : 01.04.2013

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi katılan Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında Bilgili Köyü, 106 ada 65, 67, 68, 71, 73, 75, 78 parsel sayılı sırasıyla 2604 m2, 9215 m2, 3002 m2, 5103 m2, 6854 m2, 4458 m2, 3602 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar, miras yoluyla gelen hakka, paylaşmaya ve zilyetliğe dayanılarak 65 parsel, …; 67 parsel, … ve …; 68 parsel, … ve …; 71 parsel, … ve …; 73 parsel, … mirasçıları … ve paydaşları adına, 75 ve 78 parseller … adına tespit edilmiştir.
Davacı …, taşınmazların köy orta malı olarak.. Köyü Tüzel Kişiliği adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın husumet yokluğundan reddine dava konusu taşınmazların tesbit gibi tesbit malikleri adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, davacı …’ın hükmü temyizi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 21.10.2002 tarih ve 2002/3464 – 5055 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “3402 sayılı Kanunun 16/B maddesi hükmünde genel nitelikteki harman yerleri ile kamu mallarından sayılan mera niteliğindeki taşınmazlar hakkında Köy Tüzel Kişiliğini temsilen köy muhtarı ve Hazine dava açabileceği gibi kişilerinde dava açmasında kanunî olanak bulunduğundan davanın esasına girilmesi gerektiği”ne değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra Hazine vekili, 01.04.2004 tarihli dilekçesiyle dava konusu taşınmazların Hazine adına tapuya tescili istemiyle davaya katılmıştır. Mahkemece, davanın reddine, dava konusu taşınmazların tesbit gibi tapuya tescillerine karar verilmiş, katılan Hazine vekilinin hükmü temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 19.01.2011 tarih ve 2010/13714 – 2011/323 sayılı kararı ile hüküm ikinci kez bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Hazine davaya katıldığı ve çekişmeli taşınmazların sınırında orman parselleri bulunduğu halde mahkemece taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadıkları yönünde araştırma yapılmadığı ve komşu köyden tanık dinlenmediği ve yöntemine uygun şekilde mera araştırması yapılmadığı belirtilerek usûlüne uygun orman, mera ve taşınmazların mera veya orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, zilyetlik araştırması yapılması gerektiği”ne değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davacı … tarafından açılan davanın reddine, davacı Hazinenin davasının ise kısmen kabulüne ve dava konusu Bilgili Köyü, 106 ada 65, 67, 68 ve 78 parsel sayılı taşınmazların kadastro tesbitlerinin iptali ile, 106 ada 65 ve 78 parsellerin tamamıyla, 106 ada 67, 68 ve 75 parsel sayılı taşınmazların ise 28.05.2012 havale tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen sırasıyla 6451,06 m²; 1829,24 m² ve 860,60 m² yüzölçümündeki bölümlerinin orman vasfıyla Hazine adına, 106 ada 71 ve 73 parsel sayılı taşınmazların tamamıyla 106 ada 68 ve 75 parsel sayılı taşınmazların krokide (B) ile gösterilen sırasıyla 198,58 m² ve 3690,61 m² yüzölçümündeki bölümlerinin hisseleri belirtilerek tesbit gibi tesbit malikleri ve mirasçıları adlarına tapuya kayıt ve tescillerine, 106 ada 67 parsel sayılı taşınmazın krokide (B) ile gösterilen 3160,81 m² yüzölçümündeki bölümünün ise, 3402 sayılı Kanunun 16/1-B maddesi gereğince yeni parsel sayısıyla mera vasfıyla sınırlandırılmasına ve mera siciline kaydına karar verilmiş, hüküm katılan Hazine vekili tarafından redde konu 106 ada 71 ve 73 parsel sayılı taşınmazların tamamı ile 106 ada 68 ve 75 parsel sayılı taşınmazların krokide (B) ile gösterilen bölümlerine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu, 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parseller orman alanı dışında bırakılmıştır.
Mahkemece, temyize konu 106 ada 71 ve 73 parsel sayılı taşınmazların tamamıyla 106 ada 68 ve 75 parsel sayılı taşınmazların krokide (B) ile gösterilen sırasıyla 198,58 m² ve 3690,61 m² yüzölçümündeki bölümleri üzerinde davalı gerçek kişiler yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu kabul edilerek, Hazinenin bu taşınmaz ve taşınmaza bölümleri yönünden davasının reddine karar verilmiş ise de, verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; dava konusu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olması bu yerlerin davalı kişiler adına tescili için yeterli sebep değildir. Bir yerin kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilebilmesi için o taşınmaz üzerinde aralıksız, çekişmesiz ve ekonomik amaca uygun bir biçimde malik sıfatıyla zilyetliğinin sürdürülmesi ve 20 yıllık kazanma süresinin dolmuş bulunması gerekir. Ev yapmak, yılın sadece belli bir mevsiminde harman yeri veya yaylak olarak hayvanları otlatmak için kullanmak gibi hususların, ekonomik amaca uygun zilyetlik olarak değerlendirilmesi düşünülemez. 21.06.2007 tarihinde yapılan keşifte görev alan ziraatçı bilirkişi Abdullah Kıraç, 28.06.2007 tarihli raporunda: “Parseller üzerinde keşif tarihi itibari ile herhangi bir tarımsal faaliyet ve işlemeli tarıma dayalı bir faaliyet tesbit etmediğini, zaten yerel bilirkişiler beyanlarında da bu parsellerin uzun süredir ekilmediğini söylediklerini, parsellerin özelliklerini gözönüne aldığımda; toprak yapısı ve özelliği itibari ile kullanımda ciddi sınırlılığı bulunan, sürekli tarıma elverişli olmayan 4. sınıf tarım arazisi özelliğinde” olduklarını beyan etmiştir. 02.05.2012 tarihinde yapılan keşifte görev alan ziraatçı bilirkişi 23.05.2012 havale tarihli raporunda: “davaya konu 65, 67, 68, 71, 73, 75 ve 78 nolu parseller aynı yörede birbirine yakın parseller olduğunu, söz konusu yerler yalnız yaz ayları müddetince küçükbaş ve büyükbaş hayvan otlatılmak suretiyle değerlendirildiği, üzerindeki bitki örtüsünün Koyun yumağı, Kır kekiği, çayır otu, papatya, üçgül gibi bitkilerinden oluştuğu, uzun yıllardan beridir işlemeli tarım yapmak suretiyle değerlendirilmediği, yalnız hayvan otlatmak amacıyla değerlendirildiğini, bu bitkilerin varlığı bu alanların çok eskiden beri otlatma alanı ve hayvanlara yem temini amacıyla kullanılan kültür alanlarından olduğunu gösterdiğini” beyan etmiştir. Yine, 21.06.2007 tarihli keşifte görev alan yerel bilirkişi Halil Punar beyanında: “Son 15-20 yıldır buraların (dava konusu yerlerin) ekilip biçilmediğini” ifade etmiştir.
Yukarıda ziraatçı ve yerel bilirkişi beyanlarında belirtildiği üzere, redde ve temyize konu taşınmazların davalı gerçek kişiler tarafından uzun yıllardır kullanılmadığı anlaşılmaktadır. Bu şekilde tezahür eden bir zilyetliğin, ekonomik amaca uygun, iktisap sağlayıcı nitelikte bir zilyetlik olduğundan söz edilemez ve kabul edilemez.
O halde, temyize konu taşınmazlar üzerinde davalı gerçek kişilerin ekonomik amaca uygun olarak iktisap sağlayan süreye ulaşan zilyetliklerinin bulunmadığı, taşınmazlar üzerindeki tasarruf şeklinin de ekonomik amaca uygun olmadığı ziraatçı ve yerel bilirkişi sözlerinden anlaşılmış olduğuna göre, değinilen bu yönler gözetilerek Hazinenin davasının 106 ada 71 ve 73 parsel sayılı taşınmazların tamamıyla 106 ada 68 ve 75 parsel sayılı taşınmazların krokide (B) ile gösterilen sırasıyla 198,58 m² ve 3690,61 m² yüzölçümündeki bölümleri yönünden de kabulüne karar vermek gerekirken, maddi olay, hukukî niteleme ve delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, katılan davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 01/04/2013 günü oy birliği ile karar verildi.