YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3434
KARAR NO : 2013/5697
KARAR TARİHİ : 16.05.2013
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı …, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Çiftlik Köyü, Sarnıçyanı Mevkiinde 8000 m² civarında taşınmazın kadastro sırasında tespit dışı bırakıldığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece dava konusu taşınmazın orman içi açıklık niteliğinde olduğundan ve özel mülk olarak tescil edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1970 tarihinde yapılan ve kesinleşen Çiftlik – Çırpı serisi içinde kalan ormanların orman kadastrosu var. Arazi kadastrosu 1981 yılında yapılmış, çekişmeli yer tespit dışı bırakılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir. Şöyle ki; dava konusu taşınmazın Çiftlik Köyünde yapılarak 1981 yılında kesinleşen arazi kadastrosunda kadastro harici bırakıldığı, kadastro müdürlüğü yazısında 2007 tarihinde bitişikteki Çırpı Köyünde yapılan arazi kadastrosunda da Çiftlik Köyü tapulama sınırında kaldığından kadastro tespit tutanağı tanzim edilmediği bildirildiği, Çiftlik Köyünde orman kadastrosunun 1970 yılında yapıldığı ve taşınmazın orman kadastrosunda tahdit dışında, tahdit sınırına bitişik olduğu, tahdit tutanaklarında da köy toplu arazisi olarak tahdit dışı bırakıldıkları, köy toplu arazileri olarak bırakılan bu yerlere ilişkin gerçek kişiler tarafından birçok tescil davaları açıldığı ve bu taşınmazlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde orman içi açıklık olmadığı, memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman sayılmayan yer olarak gözüktüğü, ziraatçi bilirkişi raporuna görede taşınmazın zilyeklik ile kazanılacak yerlerden olduğu ve 20 yıla aşkın süredir tarım arazisi olarak zilyet ve tasarruf edildiğinin bildirildiği, mahalli bilirkişi ve tanık anlatımlarının zilyetlikleri doğruladığı, bu durumda, taşınmazın orman sayılmayan yer olduğu, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17 maddeleri ile Türk Medenî Kanunun 713. maddesinin koşullarının oluştuğu anlaşıldığından, davanın kabulü kararı verilmesi gerekirken, taşınmazın orman içi açıklığı olduğu bu nedenle zilyetlik ile kazanılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
Kabule görede, ret sebebi ortak olan davalı Hazine ve Orman Yönetimi yararına yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre ayrı ayrı vekâlet ücreti takdir edilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 16/05/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.