YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3430
KARAR NO : 2013/5626
KARAR TARİHİ : 16.05.2013
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde; sınırlarını bildirdiği Çiftlik Köyünde bulunan iki parça taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu iddia ederek, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece, dava konusu taşınmazların orman içi açıklık niteliğinde olduğundan ve özel mülk olarak tescil edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1970 tarihinde yapılan ve kesinleşen Çiftlik – Çırpı Serisi içinde kalan ormanların orman kadastrosu bulunmaktadır. Arazi kadastrosu 1981 yılında yapılmış, çekişmeli yer tespit dışı bırakılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir. Şöyle ki; dava konusu taşınmazların Çiftlik Köyünde yapılarak 1981 yılında kesinleşen arazi kadastrosunda kadastro harici bırakıldığı, kadastro müdürlüğü yazısında 2007 tarihinde bitişikteki Çırpı Köyünde yapılan arazi kadastrosunda da Çiftlik Köyü tapulama sınırında kaldığından kadastro tesbit tutanağı tanzim edilmediğinin bildirildiği, Çiftlik Köyünde orman kadastrosunun 1970 yılında yapıldığı ve taşınmazların orman kadastrosunda tahdit dışında, tahdit sınırına bitişik olduğu, tahdit tutanaklarında da köy toplu arazisi olarak tahdit dışı bırakıldıkları, köy toplu arazileri olarak bırakılan bu yerlere ilişkin gerçek kişiler tarafından birçok tescil davaları açıldığı ve bu taşınmazlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde orman içi açıklık olmadığı, memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman sayılmayan yer olarak gözüktüğü, ziraatçi bilirkişi raporuna göre de taşınmazların zilyetlik ile kazanılacak yerlerden olduğu ve 20 yıla aşkın süredir tarım arazisi olarak zilyet ve tasarruf edildiğinin bildirildiği, mahalli bilirkişi ve tanık anlatımlarının zilyetlikleri doğruladığı, bu durumda, taşınmazların orman sayılmayan yer olduğu, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddeleri ve Türk Medenî Kanunun 713. maddesinin koşullarının oluştuğu anlaşıldığından, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, taşınmazların orman içi açıklığı olduğu bu nedenle zilyetlik ile kazanılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
Kabule göre de, ret sebebi ortak olan davalılar Hazine ve Orman Yönetimi yararına yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 16/05/2013 günü oy birliği ile karar verildi.