Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/3094 E. 2014/4131 K. 07.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3094
KARAR NO : 2014/4131
KARAR TARİHİ : 07.04.2014

MAHKEMESİ : Kiraz Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/12/2012
NUMARASI : 2011/130-2012/196

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı H.. K.., M… Köyünde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan çalışmalarda, …. ada 1 sayılı parselin orman niteliği ile sınırlandırılıp, Hazine adına tesbit tutanağı düzenlenerek, 30 günlük kısmî ilâna çıkartıldığını, bu orman parselinin içinde kalan ve ekli haritada gösterilen alanın kendi zilyetliğinde tarla olduğu halde, orman alanı içinde bırakıldığını ileri sürerek, bu alanın tarla niteliği ile adına tescili istemiyle dava açmıştır..
Mahkemece, açılan davanın kısmen kabulüne, dava konusu 101 ada 1 sayılı parselin krokide (A) harfi ile gösterilen 9428,80 m2’lik kısmının; birleşen dosyada ise krokide (A) harfi ile gösterilen 13747,34 m2’lik kısmının tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalı Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 19.04.2010 gün ve 2010/4470 – 5246 ve 2010/4475 – 5246 sayılı kararları ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararlarında özetle; “Dava, dava konusu taşınmaz hakkında düzenlenen tutanak kesinleştikten sonra açıldığından ve 3402 sayılı Kanunun 26 ve 27. maddeleri gereğince, askı ilân süresi içinde açılan davalara bakma görevi kadastro mahkemesine ait bulunduğundan, davanın genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerekir. Davalı taşınmazın tutanağının kesinleştiği gözönüne alınmadan davanın kadastro mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması usûl ve kanuna aykırıdır. Öte yandan kadastro mahkemelerinin tapu iptali konusunda karar verme yetkileri olmadığı gibi, Dairede aynı gün temyiz incelemesi yapılan ve bu dosyada dava edilen taşınmazın bitişiğinde yer alan taşınmaz hakkında, Kavak Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/4470 – 5246 sayılı kararının eksik inceleme nedeniyle bozulduğundan ve bu dosya ile aralarında hukuki ve fiili bağlantı bulunması nedeniyle birleştirilerek görülmesi ve dava konusu …. ada 1 sayılı parselin orman niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği ve taşınmazın kamu malı niteliğini kazandığı, 3402 sayılı Kanunun 16/D maddesi hükmünde “Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu yasada hüküm bulunmayan hallerde, özel kanun hükümlerine tabi olduğu”nun belirtildiği, bu nedenle ormanlar hakkında özel kanun olan 6831 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği ve 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinde de orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra tapulu taşınmazlarda tapu sahiplerinin 10 yıllık Hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri hükmünün bulunduğu, bu ilkelerin H.G.K.’nun 08.06.2005 gün 2005/20-327-377 sayılı ve 28.06.2006 gün 2006/20-467-494 sayılı kararlarında da aynen benimsendiği anlaşılmakla, davacı H.. K.. ve arkadaşlarının zilyetliğe dayanarak açtığı öncelikle davanın görülebilirlik koşulu olan hak düşürücü süre yönünden incelenmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, görevsizlik kararı verilerek, dosyalar Asliye Hukuk Mahkemesinde birleştirilmiş, mahkemece, hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davalılar Orman Yönetimi ve Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman ve arazi kadastrosuna itiraz, tapu iptali ve tescil niteliğindedir
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı içinde bırakılmış ve ….. ada 1 parsel tutanağı düzenlenerek 03.08.2006 – 01.09.2006 tarihleri arasında askı ilânına çıkarılmıştır. Temyize konu dava ise 18.09.2006 tarihinde açılmıştır.
Her ne kadar, mahkemece; Dairece verilen bozma kararına uyularak karar verilmiş ve bunun sonunda taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durum, başka bir değişle, Daire bozma kararı uyarınca taraflar lehine veya aleyhine olarak usûlî kazanılmış hak meydana gelmiş ise de, bozmaya uyulmasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması, yine uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi halleri, usûlî kazanılmış hakkın istisnaları olup, oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E., 2004/19 K.). Bu istisnaların bulunması halinde Daire bozma ilâmına uyulmuş olması nedeniyle tarafların leh ve aleyhine oluşan usûlî kazanılmış hak hukukça değer taşımaz.
Somut olayda, mahkeme kararından sonra, Anayasa Mahkemesinin 22.05.2013 tarih ve 2012/108 Esas – 2013/64 Karar sayılı kararı ile 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun, 5/11/2003 tarihli ve 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasının “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümleleri Anayasanın 13, 35 ve 36. maddelerine aykırı görülerek, iptal edilmiştir. Gerekçeli karar, 12.07.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmış ve iptal hükmü yayımdan itibaren 6 ay sonra (Yani 13.01.2014 tarihi itibariyle) yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve mahkemenin ret karından sonra 26/2/2014 tarihli ve 6527 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 01/03/2014 tarihli ve 28928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve bu Kanunla, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinin somut davayı ilgilendiren birinci fıkrası, “Orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle otuz gün süre ile ilân edilir. Bu ilân ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren otuz gün içinde kadastro mahkemelerinde, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemelerde dava açabilirler. İlân süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar kesinleşir. Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” şeklinde değiştirilmiştir.
Getirilen bu yeni düzenlemeye göre, tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık süre içerisinde tapuya dayalı olsun veya olmasın kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açılabilecektir.
Eldeki dava, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi uyarınca yapılan kadastro sonucu orman olarak tescil edilen taşınmaza karşı on yıllık süre içinde, zilyetliğe dayalı olarak açılmış olup, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinde 6527 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin, usûlî kazanılmış hakkın istisnalarından olup, derdest davalarda da uygulanması gerektiğinden, orman kadastrosuna itiraz davalarının 10 yıl içinde zilyetliğe dayalı olarak açılabileceği nazara alınarak tapu kaydı koşulu aranmaksızın işin esasının incelenip, sonucuna göre karar verilmesi için, yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle; davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 07/04/2014 günü oy birliği ile karar verildi.