YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2539
KARAR NO : 2014/4006
KARAR TARİHİ : 03.04.2014
MAHKEMESİ : Kangal Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/11/2012
NUMARASI : 2011/261-2012/291
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı D.. E.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Karagücük Köyü 116 ada 2 parsel sayılı 644548,73 m² yüzölçümündeki taşınmaz, yörede 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince yapılan orman sınırlandırılması sırasında orman vasfı ile Hazine adına tespit edilmiş ve tutanak 24.09.2008 – 23.10.2008 tarihleri arasında kısmî ilâna çıkarılmıştır.
Davacı gerçek kişi, tapu kaydı ve 1937 tarih 236 tahrir sayılı vergi kaydı ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğindeki taşınmazının orman sınırları içinde bırakıldığını, bu taşınmazının ormanla ilgisinin bulunmadığını, tespitin iptali ile adına tescili talebi ile kadastro mahkemesine dava açmıştır. Kadastro mahkemesi davanın süresinde açılmadığından görevsizlik kararı vererek dosyayı sulh hukuk mahkemesine göndermiş, sulh hukuk mahkemesi de H.U.M.K.’nun 8. maddesi gereğince görevsizlik kararı vererek dosyayı asliye hukuk mahkemesine göndermiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne ve harita bilirkişisi H….. Y….’ın 13.12.2010 tarihli raporuna ekli krokide sarı renkli 31119,883 m² yüzölçümlü bölümün ifrazı ile davacı gerçek kişi adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilerek, hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 20/06/2011 gün ve 2011/3793 E. – 7689 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Mahkemece; bilirkişi raporuna ekli krokide sarı renkle işaretli 31119,883 m²’lik kısmın kültür arazisi olduğu ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir: Şöyle ki; davalı yargılama sırasında 30.09.2009 tarihli dilekçe ekinde tapu kaydına dayanmıştır. Mahkemece davacının dayandığı tapu kaydının tercümesi yaptırılmamış, tüm geldi ve gitti kayıtları ile getirtilerek keşif sırasında mahallinde usûlüne uygun şekilde uygulanmamış, çekişmeli taşınmaza uyup uymadığı tespit edilmemiştir.
Mahkemece öncelikle dayanılan tapu kaydı tercüme ettirilmeli, tüm geldi ve gitti kayıtları ile birlikte getirtilmeli, kadastro sırasında revizyon görüp görmediği araştırılmalı, revizyon görmüş ise revizyon gördüğü kadastro parsellerine ait kadastro tespit tutanakları getirtilmeli ve bu tapu kaydına dayanılan ve çekişmeli taşınmaza komşu olan taşınmazlara ilişkin açılmış bulunan başkaca dava bulunup bulunmadığı araştırılarak varsa bu dava dosyaları tespit edildikten sonra önceki bilirkişiler dışında seçilecek bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte dayanılan tapu kaydı yerel bilirkişi eliyle mahallinde uygulanmalı, sınır denetimi yapılmalı, dayanılan tapu kaydının mahalline uyup uymadığı tespit edilerek tapu kaydı mahalline uyuyor ise tapu kaydının kapsadığı taşınmazları gösterir fennî bilirkişi tarafından düzenlenecek denetlemeye elverişli krokili rapor alınmalı, taşınmazın dosyada bulunan orman bilirkişi raporu ve rapora ekli memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki konumu dikkate alınarak tapu kaydının 4785 ve 5658 sayılı kanunlar kapsamında hukukî değerini yitirip yitirmediği araştırılmalı, tapu kaydının dava konusu taşınmaza uymadığı belirlendiği takdirde yörede 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca orman kadastro çalışmalarının yapıldığı, kadastro ekiplerince dava konusu taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği ve kamu malı niteliğini kazandığı, 3402 sayılı Kanunun 16/D maddesi hükmünde “Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları hükümlerine tâbi olduğu”nun belirtildiği, bu nedenle ormanlar hakkında özel kanun olan 6831 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği ve 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinde de orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra tapulu taşınmazlarda tapu sahiplerinin 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri hükmünün bulunduğu, bu ilkelerin H.G.K.’nun 08.06.2005 gün ve 2005/20-327-377 sayılı ve 28.06.2006 gün ve 2006/20-467-494 sayılı kararlarında da aynen benimsendiği de gözönüne bulundurulmalı ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.] denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın 6831 sayılı Orman Kanununun 11/1. maddesi gereğince reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman sınırlandırılması ile kadastro tespitine itiraza ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu, 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı olarak sınırlandırılmıştır. Orman kadastrosu işlemleri 24.09.2008 – 23.10.2008 tarihleri arasında kısmî ilana çıkartılarak bu süre içinde itiraz edilmeyen taşınmaz yönünden orman kadastro işlemi kesinleşmiştir.
Her ne kadar, mahkemece; Dairenin bozma kararına uyularak karar verilmiş ve bunun sonunda bozma kararı uyarınca yapılan tapu uygulaması neticesinde tapu kaydının dava konusu taşınmaza uymadığı, 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinde de orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra tapulu taşınmazlarda tapu sahiplerinin 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, somut olayda, mahkeme kararından sonra, Anayasa Mahkemesinin 22.05.2013 gün ve 2012/108 Esas – 2013/64 Karar sayılı kararı ile 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun, 5/11/2003 tarihli ve 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasının “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümleleri Anayasanın 13, 35 ve 36. maddelerine aykırı görülerek, iptal edilmiştir. Gerekçeli karar, 12.07.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmış ve iptal hükmü yayımdan itibaren 6 ay sonra (Yani, 13.01.2014 tarihi itibariyle) yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve mahkemenin ret karından sonra 26/2/2014 tarihli ve 6527 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 01/03/2014 tarihli ve 28928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve bu Kanunla, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinin somut davayı ilgilendiren birinci fıkrası, “Orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle otuz gün süre ile ilân edilir. Bu ilân ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren otuz gün içinde kadastro mahkemelerinde, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemelerde dava açabilirler. İlân süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar kesinleşir. Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” şeklinde değiştirilmiştir.
Getirilen bu yeni düzenlemeye göre, tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık süre içinde tapuya dayalı olsun veya olmasın kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açılabilecektir.
Eldeki dava 3402 sayılı Kadastro Kanununun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi uyarınca yapılan kadastro sonucu orman olarak tescil edilen taşınmaza karşı on yıllık süre içerisinde açılmış olup, kanundaki değişikliğin derdest davalarda da uygulanması gerektiğinden tapu kaydı koşulu aranmaksızın işin esasının incelenip sonucuna göre bir karar verilmesinin temini için temyiz isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle; davacının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/04/2014 günü oy birliği ile karar verildi.