Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/11125 E. 2014/2351 K. 24.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11125
KARAR NO : 2014/2351
KARAR TARİHİ : 24.02.2014

MAHKEMESİ : Tunceli Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 06/09/2013
NUMARASI : 2006/465 – 2013/29

Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ile davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında … Köyü 133 ada 1 parsel sayılı 5971,71 m² yüzölçümündeki taşınmaz, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunun yerlerden olup hali arazi niteliğinde olması nedeniyle hali arazi niteliğiyle davalı Hazine adına tesbit edilmiştir.
Davacılar, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın adlarına tescilini istemişlerdir. Yargılama sırasında Orman Yönetimi taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla davaya katılmıştır.
Mahkemece, davacıların davasının reddine, müdahil Orman Yönetiminin davasının, çekişmeli taşınmazın orman içi açıklığı niteliğinde olduğunun belirlenmiş olması nedeniyle kabulüne, dava konusu parselin orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar ile davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılmamıştır.
İncelenen dosya kapsamına ve toplanan delillere göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir. Şöyle ki;
Kural olarak; orman içi açıklıkları zilyetlikle iktisap edilemezler. Bunun istisnası tapu kaydının varlığının söz konusu olduğu hallerde orman içi açıklığından söz edilemez. Ayrıca çekişmeli taşınmazın hudutlarında devlet karayolu, tren yolu, nehir ve ırmak gibi orman ile taşınmaz arasında ayırıcı unsurun varlığı halinde ya da bir yönden kadastro parsellerine irtibatlı olması halinde veya çekişmeli taşınmazla birlikte komşu taşınmazların bir bütün olarak yüzölçümlerinin orman içi açıklığı konumunu aşacak ölçüde olması ve kadastro parsellerine ulaşacak biçimde haritasında yol olması hallerinde de artık orman içi açıklığından söz edilemez
Somut olayda; çekişmeli taşınmaz, doğusunda tapuda davalılar adına kayıtlı 132 ada 2 parsel sayılı tarla niteliğindeki taşınmaz ile güneyinde Tunceli – Erzincan Karayoluna sınır olup orman içi açıklık niteliğinde olduğu kabul edilemeyeceği gibi memleket haritası ve hava fotoğrafında da orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşılmakla katılan Orman Yönetiminin davasının reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi yerinde değildir.
Ayrıca, mahkemece çekişmeli taşınmazın niteliği konusunda alınan ziraat bilirkişi raporunda, taşınmaz üzerinde ekili ve dikili ürün bulunmadığı, kuzeyindeki meşeliğin terör nedeniyle uzun zaman bakımsız kaldığından dolayı oluştuğu ancak geçmiş dönemlerde bitkisel üretim amacıyla işlendiği kanaati bildirilmiş ise de keşifte dinlenen mahallî bilirkişi İbrahim Kur, dava konusu yerin ekilip biçildiğini hiç görmediğini, göründüğü şekilde bildi bileli boz olduğunu söylemiş olup ziraat bilirkişinin fennî verilere dayanmayan kişisel görüşüyle mahallî bilirkişi beyanı arasında çelişki bulunduğu gibi taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olup olmadığı, zilyetlik süre ve koşulları yönünden yapılan araştırmanın yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle; yeniden yapılacak keşifte, önceki bilirkişi dışında ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tespit tarihine kadar davacılar yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; üzerindeki zilyetliğin terk edilip edilmediği hususu araştırılmalı; bilirkişi ve tanık sözleri ile tespit tutanağının edinme sebebi sütununda yazılı beyanlar arasında aykırılık bulunması halinde tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla ve gerekirse yüzleşme yapılmak suretiyle aykırılığın giderilmesine çalışılmalı; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, murisler yönünden de aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tespit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar ile davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 24/02/2014 günü oy birliği ile karar verildi.