Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/11064 E. 2014/5195 K. 06.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11064
KARAR NO : 2014/5195
KARAR TARİHİ : 06.05.2014

MAHKEMESİ : Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 31/01/2013
NUMARASI : 2009/228-2013/30

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı İ.. C.. 17.05.2002 günlü dilekçesiyle … Beldesi (Ç…..) ….. Mevkiinde bulunan sınırlarını bildirdiği 641 m2 ve 2451 m2 yüzölçümündeki iki parça taşınmazı eklemeli olarak, 40 yılı aşkın süredir malik sıfatıyla çekişmesiz ve aralıksız zilyet ettiğini, yararına kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu iddiasıyla adına tapuya kayıt ve tescilini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne ve 21.03.2005 tarihli fen bilirkişi krokisinde sarıya boyanarak (A) harfi ile gösterilen 641 m² ve (B) harfi ile gösterilen 2450 m² yüzölçümündeki taşınmazların davacı adına tapuya tesciline ilişkin verilen karar, davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26.03.2009 gün ve 2009/2240-5140 sayılı karari ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle “…imar – ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek, tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Yasasının 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar – ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, en eski tarihli hava fotoğrafı, memleket haritası ile dava ya da kadastro tesbit tarihinden 15 – 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritalarının incelenmesi sonucu kesin olarak belirlenmesi, taşınmazın eski ve yeni niteliği konusunda jeoloji mühendisinden de ayrıntılı rapor alınması, keşif sırasında taşınmazı çeşitli yönlerinden hali hazır durumunu gösterir renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak dava dosyası içine konulması, davanın açıldığı tarihten önce ya da sonra Hazine yetkilileri tarafından hazırlanan idari tahkikat ve haksız işgal (ecrimisil) tutanakları varsa bu tutanaklar da yerine uygulanıp tutanaklarda ismi yazılı kişilerin tanık sıfatıyla dinlenilmesi, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yeri kullandığı için D.. M… adına ecrimisil tahakkuk ettirilip ettirilmediği sorularak, ettirilmişse buna ilişkin belgelerin getirtilmesi, ….. Toprak Sanayi A.Ş. tarafından, beton santralı yapılmak üzere Hazineden taşlık ve çalılık 26500 m² alanın kiralanmak ya da satın alınmak istenmesi üzerine, Hazine tarafından bu yerin tescili yoluna girildiği, bu amaçla tesbit işlemi yapıldığı, üzerinde bulunan gecekondu sahipleri için işgalci olarak ecrimisil tahakkuk ettirildiği, gecekonduların yıkılma aşamasında olduğu aynı yöreye ilişkin dosyalarda, Milli Emlak Müdürlüğünce bildirildiğine göre, ilgili belge ve haritalar getirtilerek çekişmeli taşınmazın bu arazinin içinde olup olmadığının belirlenmesi, davacı İbrahim’in babası H.. C… Ç…. bulunan 1000 m² taşınmaz için ecrimisil ödediği anlaşılmakla birlikte, bu taşınmazın çekişmeli taşınmazlar ile ilgisi belirlenmediğinden, çekişmeli taşınmazların ecrimisil ödenen taşınmaz ile ilgisi saptanarak, ecrimisil ödenmişse, malik sıfatıyla zilyetlikten söz edilemeyeceğinin düşünülmesi…” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, dava konusu taşınmazın, orman kadastro tutanak ve haritalarına göre orman sınırı dışında olduğu, ancak, öncesinin çalılık niteliğindeki orman alanı olduğu ve 1953 yılında makiye tefrik edilen alanda kaldığından 30/04/2010 gün 2004/1 E.-2010/1 K. sayılı YİBK ve 27/01/2009 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5831 sayılı Kanunun 5. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanununa eklenen ek 10. madde gereğince maki tesbit komisyonlarınca tesbit edilen yerlerde tesbit tarihinden itibaren imar ve ihya ile zilyetlik yoluyla kazanılmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine ve fen bilirkişisi D.. A.. T.. tarafından düzenlenen 21.03.2005 tarihli krokili raporda sarı renkli ve (A) harfi ile göstearilen 641 m² ve (B) harfi ile gösterilen 2450 m² yüzölçümündeki taşınmazların M.K.’nun 713/6. maddesi uyarınca Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, arazi kadastrosunda tapulama harici bırakılmış taşınmazın, imar – ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, Medeni Kanunun 713 . maddesi gereğince tapuya tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 3116 sayılı Kanuna göre 1946 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidi bulunmaktadır. Daha sonra 1974 yılında yapılıp, 20.10.1975 tarihinde ilân edilerek kesinleşen 1744 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması, 1988 yılında yapılıp 14.02.1988 tarihinde ilân edilerek dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon, orman kadastrosu yapılmamış yerlerin kadastrosu ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması vardır.
Taşınmazların bulunduğu ….Köyde 1 ilâ 135 sayılı parsellerin kadastro çalışmaları 1963 yılında yapılıp, sonuçları 23.11.1963 ilâ 23.12.1963 tarihleri arasında ilân edilmiş, ikinci arazi çalışması 1976 ilâ 1980 yıllarında yapılıp, sonuçları 17.06.1980 tarihinde ilan edilmiş, dava konusu taşınmaz 1964 yılında yapılan çalışmada tapulama dışı bırakılmıştır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın makiye ayrılan sahada kaldığından 30.04.2010 tarih 2004/1-1 sayılı Y.İ.B.B.G.K. gereğince zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve incelemede, çekişmeli taşınmazın 1946 yılında yapılan orman tahdidi dışında bırakıldığı ve 1952 yılında makiye tefrik edilen alanda kaldığının belirlendiği, davanın özelliği nedeniyle maki tesbit komisyonlarının yaptıkları işlemlerin niteliğinin belirlenmesinin zorunlu olduğu, 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile 5653 sayılı Kanunla değişik 3116 sayılı Kanunun 1/e maddesi uyarınca kurulan maki tespit komisyonlarının kanunî ve yaptıkları işlemlerin de geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapulara değer verileceğinin kabul edildiği, gerek Hukuk Genel Kurulunun gerekse ilgili Yargıtay Dairelerinin kararlıkla sürdürdükleri içtihatlarına göre, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan her türlü kayıt ve belgelerin kanunî değerlerini yitirdiklerinin kabul edildiği, makiye ayrılan yerlerle özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapulardan başka tapulara değer verilemeyeceği (HGK’nun 27.02.2002/1-19 E.-97 K.), 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile maki tesbit komisyonunca makilik alan olarak belirlenen alanlarda özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapulara değer verileceğinin kabul edildiği ve İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde açıkça maki komisyonlarınca yapılan işlerin sadece nitelik belirleme olup, orman dışına çıkarma işlemi olmadığı, tahdidin kesinleşmesiyle orman olarak tapuya kayıt edilecek taşınmazın, makiye ayrılmakla tapusuz hale dönüşmeyeceğinin vurgulandığı, 30.04.2010 gün ve 2004/1- 2010/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında ise, 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp orman tahdidi içinde kaldığı kesinleşen, ancak, tapuya tescil edilmeyen yerlerde 5653 sayılı Kanun ile değişik 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre maki komisyonlarının yaptığı işlemlerin bir tesbit niteliği taşıdığının, teknik ve hukukî anlamda orman kadastro (tahdit) sınırı dışına çıkarma işlemi olmadığının, 27/01/2009 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5831 sayılı Kanunun 5. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanununa eklenen Ek 10. madde hükmünün maki tesbit komisyonlarınca 5653 sayılı Kanun uyarınca maki olarak tesbit edilen yerlere de uygulanması gerektiğinin ve bunun sonucu olarak bu yerlerin tesbit tarihinden itibaren imar ve ihya ile zilyetlik yoluyla kazanılmasına olanak bulunmadığının kabul edildiği vurgulandığından, orman tahdidi kapsamı dışında bulunan taşınmazlarda 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı ve 30.04.2010 gün ve 2004/1- 2010/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararları ve 5831 sayılı Kanunun 5. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanununa eklenen Ek 10. madde hükmünün uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
O halde; mahkemece, davanın esasına ilişkin karar verilmesi gerekirken 30.04.2010 gün ve 2004/1- 2010/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı ve 6831 sayılı Orman Kanuna 5831 sayılı Kanunun 5. maddesi ile eklenen ek 10. madde hükmünün yanlış yorumlanması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 06/05/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.