Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/10932 E. 2014/590 K. 16.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10932
KARAR NO : 2014/590
KARAR TARİHİ : 16.01.2014

MAHKEMESİ : Tavşanlı Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 14/05/2013
NUMARASI : 2012/67-2013/49

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı Orman Yönetimi, Tavşanlı Kadastro Mahkemesinde açmış olduğu davada K.. K.. içerisinde bulunan ve dava dilekçesine ekli krokide gösterilen yolların bir bölümünün kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığını ve halen orman vasfını koruduğunu, kadastro çalışmaları sırasında kesinleşen orman sınırlarına uyulmadığını ileri sürerek, tesbitin iptali ile orman niteliğinde Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne, 147 ada içerisinde yer alan ve fen bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 273.11 m2, (B) harfi ile gösterilen 725.07 m2 ve (C) harfi ile gösterilen 766.37 m2 yüzölçümündeki yolların orman niteliğinde Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, paftasında yol olarak gösterilen kısmın orman olarak Hazine adına tapuya tescili talebinden ibarettir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1978 yılında seri bazda orman kadastrosu ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde uygulamaları yapılmış; sonuçları 14/06/1979 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir.
Kadastro mahkemesi uyuşmazlığın çözümünde kendisini görevli görerek işin esası hakkında hüküm kurmuşsa da, çekişmeli yerin yörede 2005 yılında 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan genel kadastroda yol olarak tesbit dışı bırakılarak paftasına işlendiği, taşınmaz hakkında tesbit tutanağının düzenlenmediği anlaşılmaktadır. Yörede yapılan orman kadastrosu da tesbit tarihinden önce kesinleşmiş bulunduğundan, dava orman kadastrosuna itiraz davası olarak da değerlendirilemez. Mahkemece, 3402 sayılı Kanunun 26/4. maddesi ve H.G.K.’nun 28.11.2007 gün ve 20-909/891 sayılı kararında kabul edilen ilke gözönünde bulundurularak davaya bakma görevinin genel mahkemelere ait olduğu düşünülmemiştir. Görev konusu kamu düzeni ile ilgili olup, davanın her aşamasında mahkeme tarafından kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Davanın esasına girilmeksizin görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, esas hakkında hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bu aşamada diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına 16/01/2014 günü oy birliği ile karar verildi.