YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10915
KARAR NO : 2014/2417
KARAR TARİHİ : 25.02.2014
MAHKEMESİ : Kumluca Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/12/2011
NUMARASI : 2010/573 – 2011/691
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı H.. H.. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, dava konusu .. Köyü 182 ada 7 parsel sayılı 1602,97 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliğinde davalılar adına tesbit ve tapuya tescil edilmiştir.
Davacı H.. H.., çekişmeli taşınmazın özel mülkiyete konu teşkil etmeyen, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu ileri sürerek, H.. H.. adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 182 ada 7 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaline, (A) harfi ile gösterilen 1380,91 m²’lik kısmın davalılar adına tapuya tesciline, (B) harfi ile gösterilen 222,06 m²’lik kısımın ham toprak vasfıyla H.. H.. adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı H.. H.. vekili tarafından taşınmazın (A) harfi ile gösterilen bölümüne yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, taşınmazın teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen kısmı yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu 182 ada 7 parsel, senetsizden tarla niteliği ile davalılar adına tesbit edilmiş, kesinleşmesi ile tapuya tescil edilmiştir. Mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve davalı tanıkları taşınmazın evvelinde H.. Y..’e ait iken ölümünden sonra İ.. Y..’in kullandığını, davalıların dayandığı tapu kaydının dava konusu taşınmaza uyduğunu, dava konusu taşınmazın uzun yıllardan beri tarım arazisi vasfında olduğunu bildirmiş olmasına rağmen, teknik bilirkişi raporunda davalıların dayanmış olduğu tapu kaydının sınırları itibari ile taşınmazı kapsamadığını, dosya içinde bulunan ziraat mühendisi bilirkişi raporunda (A) harfi ile belirtilen yerin kadimden beri çalılardan ve ağaçlardan temizlenmesi ile tarıma uygun hale getirildiğini bildirmiş, aynı raporda bulunan resimlerden taşınmazın çevresinde orman ağaçları bulunduğu tesbit edilmiş, bu durum taşınmazın kadastro öncesi niteliği hususunda duraksama oluşturmuştur.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 18. maddesinin birinci fıkrası “Yukarıdaki maddelerin hükümleri dışında kalan ve tescile tâbi bulunan taşınmaz mallar ile tarım alanına dönüştürülmesi veya ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerler H.. H.. adına tesbit olunur” hükmünü içermektedir. Bu hüküm uyarınca, şahıslar adına tescil şartları gerçekleşmeyen ve zilyetlikle iktisaba elverişli bulunan taşınmazların H.. H..nin özel mülkiyetinde olduğunun kabulü gerekli olup, TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerine dayalı olarak şahıslar tarafından açılan tescil davaları gibi H.. H.. tarafından şahıslar aleyhine Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davaları da kamusal yönü ağırlıklı olan davalar olduğundan hâkim tarafından her aşamada re’sen araştırma ve inceleme yapma olanağı mevcuttur. Bu itibarla, şahıslar lehine zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği, başka bir deyişle, dava konusu taşınmazın zilyetlikle edinilmeye elverişli olup olmadığının mahkemece usûlüne uygun şekilde araştırılması, taşınmazın özel mülkiyete tâbi olduğunun ve şahıslar lehine TMK’nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddelerindeki şartların varlığının tesbiti halinde davanın reddine karar verilmesi, aksi takdirde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18. maddesi gereğince şahıslar üzerindeki tapu kaydının iptali ile H.. H.. adına tescile karar verilmelidir. Hal böyle iken, uyuşmazlığın çözümü için hava fotoğraflarından yararlanılmadığı gibi, taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı araştırılmamış, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmuştur.
Bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastro tesbitinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için kadastro tesbit tarihinden geriye doğru 20 – 25 yıl öncesine ait (1977-1987 yılları arası) en az iki farklı tarihe ait stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla üç boyutlu olarak incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde, arazinin üç boyutlu görüleceği, taşınmazın sınırlarının belirlenebileceği ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tesbitinin yapılabileceği görülecektir. Ne var ki, yukarıda açıklandığı üzere mahkemece hava fotoğraflarından yararlanma yoluna gidilmemiştir.
Bu halde, mahkemece yapılacak iş: öncelikle, dava konusu taşınmaza komşu parsellere ait tapu kayıtları ile kadastro tutanakları ve varsa dayanak belgeleri tapu müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulmalı, yeniden yapılacak keşifte, yerel bilirkişi ve bildirilen tanık varsa bu tanıklar HMK’nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağrılmalı, aynı Kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar keşif yerinde dinlenmeli, dava konusu taşınmazın kadastro öncesi niteliği, tarımsal amaçlı zilyetliğin hangi tarihte başladığı, hususları ile kazanmayı sağlayan zilyetlik koşulları, komşu parsellere ait kayıtlar da gözönünde bulundurularak yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulmalı, beyanlar arasında çelişki bulunması hâlinde HMK’nun 261. maddesi gereğince giderilmesine çalışılmalı, aynı keşifte ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotogrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle tesbit tarihinden geriye doğru 20 – 25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği ve tarımsal amaçlı olarak ne zaman kullanılmaya başlandığının belirlenmesine çalışılmalı, keşfe iştirak edecek orman mühendisi bilirkişi yardımıyla taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı saptanmalı, HUMK’nun 366 ve HMK’nun 290/2. maddeleri uyarınca yakın plan ve panoramik fotoğraflar konunun uzmanı ve atanacak bilirkişi eliyle çektirilip mahkemece onaylandıktan sonra dosya arasına konulmalı, tanık ve yerel bilirkişi sözleri ilmî esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenerek toplanacak deliller sonucunda karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı H.. H.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA 25/02/2014 günü oy birliği ile karar verildi.