Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/10911 E. 2014/4258 K. 08.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10911
KARAR NO : 2014/4258
KARAR TARİHİ : 08.04.2014

MAHKEMESİ : Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/06/2012
NUMARASI

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve asli müdahil vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği R..Köyü, Kütüklü Mevkiinde bulunan taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. M.. K.. ise taşınmazın kendi adına tescili istemiyle davaya müdahale talebinde bulunmuştur.
Mahkemece, müdahillik talebinde bulunan M.. K.. vekilinin 17.04.2012 tarihli ara kararındaki müdahallik talebinin reddine ilişkin ara kararına itirazının reddine, fen bilirkişisinin 24.06.2011 tarihli krokisinde pembe renkle gösterilen 5.637 m2’lik kısımla ilgili davacı vekilinin herhangi bir talebi olmadığından bu konuda herhangi bir karar verimesine yer olmadığına, fen bilirkişisinin 24.06.2011 tarihli krokisinde sarı renkle gösterilen Mersin İli, T…İlçesi, R…Köyü 5 paftada bulunan 8.012 m2’lik dava konusu yerin R… Köyünün en son parsel numarası verilmek kaydı ile davacı Ü.. G.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili ve asli müdahil vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1975 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 1994 yılında yapılarak dava tarihinde kesinleşen 2/B madde uygulması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1974 yılında yapılmış ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece, müdahillik talebinde bulunan M.. K.. vekilinin 17/04/2012 tarihli ara kararındaki müdahillik talebinin reddine ilişkin ara kararın itirazının reddine, 8012 m²’lik dava konusu yerin davacı Ü.. G.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş ise de, dava konusu taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığı ve Medenî Kanunun 713. maddesi gereğince tapuya tescili istendiği halde, Medenî Kanunun 713/3. maddesi gereğince davanın, ilgilisi Orman Yönetimine yaygınlaştırılmaması doğru olmadığı gibi, usûlünce orman araştırması ve zilyetlikle imar ve ihya koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği husuları da araştırılmamıştır.
Diğer taraftan, yargılamanın devamı sırasında, M.. K.. tarafından 03/11/2011 tarihinde dava konusu yerin kendisine ait olduğundan bahisle müdahale dilekçesi verildiği, 17/04/2012 tarihli celsede müdahillik talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Oysa ki; eldeki dava, davacı kişi tarafından açılan tescil davasıdır. Dava devam ederken 6100 sayılı HMK’nun 65. maddesi gereğince davaya müdahil olarak katılınabileceği öngörüldüğünden, müdahil M.. K..’ın usûlünce yaptığı müdahillik talebinin kabulüne karar verilip, delilleri toplanıp iddia ve talepleri doğrultusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, mahkemenin, müdahillik talebinin reddine karar vermesi doğru görülmemiştir.
Bu nedenle; mahkemece öncelikle, ilgisi yönünden davasını Orman Yönetimine yaygınlaştırması için davacıya olanak verilmeli, yaygınlaştırıldığı takdirde, Orman Yönetimi ve müdahilin delilleri sorulmalı ve toplanmalı ve eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı  ve fotogrametri yöntemiyle  kadastro çalışmalarına altlık olarak düzenlenen kadastro paftası ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde  görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat yüksek mühendisi (toprak bölümünden mezun) ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005  gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, eğimi, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli;  fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ölçeğinin kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeğinin de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de  içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte aynı haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yönteme göre yapılacak araştırma sonunda taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğunun saptanması halinde, davacı ve müdahil yararına 3402 sayılı Kanunun 14. ve 17. maddelerinde zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmalı; imar ve ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tesbiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı; parselin öncesinin ne olduğu, imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlanıp bittiği, zilyetliğin hangi tarihte başlayıp kimler tarafından ne biçimde sürdürüldüğü, davalı yerdeki  kullanımın ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların imar ve ihya ile zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı; imar – ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğu hususunda takdirî delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ve gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 – 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket   haritaları ve standart   topografik   fotogrametri  yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumu bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenerek denetlenmeli, taşınmaz ve çevresinin genel görünümünü gösterir dört taraftan çekilmiş fotoğraflar dosyaya konulmalı, taşınmazın üzerindeki zeytin ve meyve ağaçlarının aşı yaşları, dağılımları belirlenmeli, 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 tarihli  ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi  Kullanımı  Kanunu  ile değiştirilen  ikinci fıkrası hükümleri dikkate alınmak suretiyle yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları ve satın alınan kişiler yönünden aynı çalışma alanı içinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk  mahkemesi  yazı  işleri  müdürlüklerinden  ayrı  ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru  tarım  arazisi  olup  olmadığı  konusunda  (5403  sayılı  Kanunun  3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tesbit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınmalı, tüm kanıtlar toplanıp birlikte değerlendirilmeli; oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine ile müdahil M.. K..’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün  BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 08/04/2014 tarihinde oy birliği ile karar verildi.