Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/10770 E. 2014/5482 K. 13.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10770
KARAR NO : 2014/5482
KARAR TARİHİ : 13.05.2014

MAHKEMESİ : Antalya Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 23/09/2013
NUMARASI : 2011/653-2013/424

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı R.. Ş.. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

… İlçesi, ….Köyünde 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunla eklenen ek 4 maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek amacıyla yapılan kadastro çalışmaları 03.03.2011 ilâ 04.04.2011 tarihleri arasında ilân edilmiştir.
Davacı gerçek kişi vekili, 29.03.2011 havale tarihli dilekçesi ile, 2302, 2303 ve 2304 OTS noktalarının etrafındaki 30000 m² yüzölçümlü taşınmazın davacı müvekkilinin 25 yıldır zilyetliğinde olduğu, bu taşınmazın bir kısmının 1945 yılında yapılan orman kadastrosunda orman olarak sınırlandırıldığı, daha sonra 5653 sayılı Kanuna göre makiye tefrik edildiği, bir kısmının 1980 yılında 1744 sayılı Kanun uyarınca, 1985 yılında 2896 sayılı Kanun uyarınca yapılan 2/B çalışmalarında Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı, orman sınırı dışına çıkarılan kısma ilişkin dava ve taleplerinin bulunmadığı, davalı taşınmazın 2/B’ye ayrılan saha dışında kalan ve etrafında bulunan yaklaşık 30000 m² miktarındaki taşınmazın orman sayılmayan yer olarak tespitinin gerektiği istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın tahdit içinde yer aldığı, orman sınırı dışına çıkartılmasına ilişkin zorlayıcı nitelikte dava açılmasının yasal dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, zilyetliğe dayalı tespit davası niteliğindedir.
Dava konusu taşınmazın bulunduğu …..Köyünde 3116 sayılı Kanuna göre 1946 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 1744 sayılı Kanuna göre 1980 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon, orman kadastrosu ve 2. madde uygulaması ile, 3302 sayılı Kanuna göre 1988 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması vardır.
3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunla eklenen ek-madde 4/1 uyarınca; “6831 sayılı Orman Kanununun 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı, 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen askı ilânı hariç diğer ilânlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edilir.”.
Kadastro mahkemesinin genel olarak görevi; 3402 sayılı Kanunun 25. maddesinde, zaman bakımından görev ve yetkisi ise aynı Kanunun 27. maddesinde düzenlenmiştir. 6292 sayılı Kanunun 6. maddesi nazara alınarak 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunla eklenen ek- madde 4 gereğince yapılan tesbitte, nitelik yitirdiği gerekçesiyle Hazine adına orman sınırı dışına çıkartılan taşınmazlarda, 31.12.2011 tarihinden önceki fiili kullanım durumlarının ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığının belirlenmesi amacıyla kadastro tesbiti yapılacak ve bu belirlemeler kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilecektir. Bu şekilde yapılan tesbitlere karşı askı ilân tarihleri arasında açılacak davalarda görevli mahkeme 3402 sayılı Kanunun 25 ve 27. maddeleri gereğince kadastro mahkemeleridir. Bu kapsam dışında kalan taleplerde ise, görevli mahkeme HMK’nun 2. maddesi uyarınca genel görevli asliye hukuk mahkemeleridir.
Somut olayda; davacı vekili, 29.03.2011 havale tarihli dilekçesinde; açıkça Hazine adına orman sınırı dışına çıkartılan taşınmaza ilişkin olarak 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunla eklenen ek-madde 4 uyarınca yapılan işleme karşı dava açmadıkları, davalarının, hâlen zilyetliklerinde bulunan ve orman tahdidi içinde kalan ve 5653 sayılı Kanun uyarınca yapılan çalışma sonucu makiye tefrik edilen taşınmaza ilişkin olarak orman sayılmayan yerlerden olduğunun tespiti istemine ilişkin olduğu açıklandığından, dava edilen taşınmaz hakkında kadastro tesbit tutanağı düzenlenmediği gibi orman sınırı dışına çıkartılan alan içinde de kalmadığı anlaşıldığından HMK.’nun 2. maddesi gereğince bu davada görevli mahkeme genel görevli asliye hukuk mahkemeleridir. Görev, kamu düzenine ilişkin olup istek olmasa bile re’sen gözetilmesi gerekir. Bu nedenle, mahkemece, eldeki dava yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usûl ve kanunlara aykırı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine gerek olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 13/05/2014 günü oy birliği ile karar verildi.