Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/10749 E. 2014/2461 K. 25.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10749
KARAR NO : 2014/2461
KARAR TARİHİ : 25.02.2014

MAHKEMESİ : Pütürge (Kapatılan) Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 07/05/2013
NUMARASI : 2009/65-2013/7

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Hazine ve dahili davalı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında, … Köyü 108 ada 2 parsel sayılı 1.185,31 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, senetsizden ve belgesizden orman niteliği ile Hazine adına tespit edilmiştir.
İtirazı kadastro komisyonunca reddedilen M.. O..; irsen intikal, paylaşım ve kazandırıcı zamanışımı zilyetliğine dayanarak 103 ada 2, 23 ve 108 ada 8 parsel sayılı taşınmazların adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır. Taşınmazlar başında yapılan keşif sonucu davacının 108 ada 8 parsel yerine 108 ada 2 parseli dava ettiği belirlenmiştir.
Mahkemece davanın reddine yönelik verilen karar, davacı M.. O.. tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26.11.2007 gün ve 2007/12827 E. – 15132 sayılı kararı ile kısmen onanmış ve kısmen bozulmuştur.
Hükmüne uyulan onama-bozma kararında özetle; “103 ada 2 ve 23 sayılı parsellere ilişkin husumetten ret hükmünün ONANMASINA, 108 ada 8 sayılı parselin dava edilmediği, 108 ada 2 sayılı parselin dava edildiği, ada numarasında yanlışlık yapıldığı, parselin ada numarasındaki hatanın maddi hata olduğu anlaşıldığından, bu durumda 108 ada 2 sayılı parselin tutanağının kesinleştiğinden söz edilemeyeceğine göre, tutanak aslının bulunduğu yerden getirtilerek işin esası hakkında karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak davanın kabulüne, dava konusu 108 ada 2 sayılı parselin kadastro tespitinin iptal edilerek tarla niteliği ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve dahili davalı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle dairece bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14/10/2009 gün ve 2009/12498 E. – 14823 K. sayılı bozma kararında özetle; “Mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulama hükme yeterli değildir. Şöyle ki; hükme dayanak yapılan orman bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında açık alanda gözüktüğü, orman sayılmayan yerlerden olduğu açıklanmış ise de rapora ekli aplikeli memleket haritasında çekişmeli taşınmazın bir bölümü yeşil renkli ormanlık alanda işaretlenmiştir. Bu durumda, orman bilirkişi raporu kendi içinde çelişik olup bu rapora dayanılarak karar verilemez. Diğer taraftan; davacı kişi, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine tutunarak dava açtığı halde, mahkemece, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerinde düzenlenen zilyetlik ve imar-ihya yoluyla taşınmaz edinme koşulları yeterince araştırılmamış, kadastro tespit tutanağının içeriği ile taşınmaz başında dinlenen yerel bilirkişi ve tanık anlatımları arasında çelişki oluştuğu halde kadastro tespit bilirkişileri 3402 sayılı Kanunun 30. maddesi uyarınca re’sen tanık sıfatıyla dinlenmemişlerdir.
Bu sebeplerle, mahkemece; eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında, yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunun tespiti halinde kişinin davasının reddine karar verilmelidir.
Dava konusu taşınmazın orman sayılmayan ve zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile iki orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir rapor alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli, 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümleri dikkate alınarak yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir” denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulüne, 108 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağının iptaline, tarla vasfıyla davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve dahili davalı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 5304 sayılı kanun hükümleri ile değişik 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 28/04/2006 – 29/05/2006 tarihleri arasında ilân edilen orman kadastrosu ve 21/07/2006 – 21/08/2006 tarihleri arasında ilân edilen arazi kadastrosu vardır.
Mahkemece verilen karar, usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; kadastro mahkemesinin görevi, kadastro tutanağının tanzimi tarihinden tutanağın kesinleşmesine kadar geçecek zaman içindeki itiraz ve davalar için söz konusudur. Başka bir anlatımla; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 26. maddesinin dördüncü fıkrasına göre, kadastro mahkemesinin yetkisi, kadastro tutanağının düzenlendiği günde başlar. Hakkında tutanak düzenlenmeyen veya düzenlenmiş olup kesinleşen taşınmazlarla ilgili iddiaların (davaların) genel mahkemede görülmesi gerekir. Tutanak kesinleştikten sonra kadastro mahkemesinin görevi sona erer. Mahkemelerin görevi, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi de zorunludur.
Somut olayda, çekişmeli taşınmazın kadastro tesbiti 28/04/2006 – 29/05/2006 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiş olup, orman olarak tapuda kayıtlıdır. Eldeki dava ise 14/08/2006 tarihinde açılmıştır. Bu durumda; eldeki dava, kısmî ilân sonucu kesinleşen orman sınırlarının ve tapu kaydının iptali mahiyetinde bir dava olup, mahkemece kadastro mahkemesinin görevi kapsamında kalmayan davada görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esası hakkında karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine ve dahili davalı Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 25/02/2014 günü oy birliği ile karar verildi.