Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/10742 E. 2014/2738 K. 04.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10742
KARAR NO : 2014/2738
KARAR TARİHİ : 04.03.2014

MAHKEMESİ : Ortaca (Kapatılan) Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 14/06/2013
NUMARASI : 2013/9-2013/28

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi ve davalılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin giderden reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı Orman Yönetimi, asliye hukuk mahkemesine verdiği 12.03.2003 tarihli dilekçesiyle; D.., A.. (B..-T..esi 124 ada 9 sayılı parselin 1941 yılı orman kadastro sınırları içinde bırakıldığını iddia ederek, davalılar adına olan tapu kaydının iptalini, orman niteliğiyle Hazine adına tescilini, davalıların elatmasının önlenmesini, üzerindeki bina ve muhdesatın kal’ini istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, çekişmeli parselle ilgili olarak 180 nolu Orman Kadastro Komisyonunca işlem yapıldığı, bu nedenle, eldeki tapu iptali tescil davasının orman kadastrosuna itiraz davasına dönüştüğü gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilerek, hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21/04/2011 gün ve 2011/1776 E. – 4878 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Yargılamanın devamı sırasında, çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede 180 nolu Orman Kadastro Komisyonunca aplikasyon ve 2/B uygulamasına başlandığı ve taşınmazın 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastro sınırları içinde kaldığı belirlenen fen bilirkişi krokisinde (A) harfi ile işaretli 620,24 m2 bölümünün 2/B uygulamasıyla P.LVII poligon olarak Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, işlemin dava sırasında 25.09.2009 tarihinde ilân edildiği anlaşılmaktadır. Davanın varlığı 2/B uygulamasının kesinleşmesini önler. Bu durumda; davanın, tapu iptali ve tescil ile elatmanın önlenmesi isteminin yanında, 2/B işlemine itiraza dönüştüğü ve 6831 sayılı Orman Kanununun geçici 11. maddesi hükmüne göre, uyuşmazlığın çözümünde Kadastro Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmeli, mahkemece tapu iptali ve tescil ile elatmanın önlenmesi davası elde tutularak, 2/B uygulamasına itiraz yönünden dosyanın ayrılarak, taşınmazın orman niteliğini yitirip yitirmediğinin saptanması bakımından kadastro mahkemesinin vereceği kesinleşen karar beklenmeli, ondan sonra doğacak sonuca göre karar verilmelidir.” şeklindedir.
Mahkemece bozma kararına uyularak görevsizlik kararı verilmesi üzerine, Kadastro Mahkemesince davanın kısmen kabulüne, 124 ada 9 parsel sayılı taşınmazın (A) (522.05 m2) harfi ve (B) (4042.87 m2) harfi ile işaretli toplam 4564.92 m2 bölümünün 3116 sayılı Kanun gereği 1944 yılında kesinleşen orman sınırı içinde kaldığı anlaşılmakla orman vasfı ile kullanıcısı olmaksızın Hazine adına tesbit ve tesciline, (C) (8694.32 m2) harfi ile işaretli bölümünün ise, orman sayılmayan yer olduğu anlaşılmakla tapu kaydının geçerliliğini korumasına karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman sınırlamasına itiraza ilişkindir.
Yörede 1952 yılında yapılan genel kadastroda, 149 parsel sayılı 13437 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, Mayıs 1937 tarih ve 20 sıra numaralı tapu kaydı ile Ş.. S.. adına tesbit edilmiş, 21.01.1957 tarihinde M… A..’a satılmış, 09.08.1991 tarihinde 2859 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan pafta yenileme çalışmasında 124 ada 9 parsel sayısı ve 13259,39 m2 yüzölçümüyle M… A.. adına; intikal taksim ve satışlar sonunda paylı olarak davalılar A.. A.. ve arkadaşları adına tescil edilmiştir.
Çekişmeli parselin bulunduğu yerde 1944 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu vardır. Daha sonra 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması 1989 yılında yapılmış ancak ilân edilmeden iptal edilmiştir. Daha sonra 25/09/2009 tarihinde ilân edilen ve dava nedeniyle kesinleşmeyen 2/B uygulaması vardır.
Mahkemece, bozma kararına uyulmakla birlikte bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; asliye hukuk mahkemesince tapu iptali ve tescil davası elde tutularak, orman kadastrosuna (2/B uygulamasına) itiraz bakımından görevsizlik kararı verilmiş ve dosya kadastro mahkemesine aktarılmışsa da; kadastro mahkemesi 2/B ye itiraz yönünden hiçbir araştırma yapmamış, taşınmazın orman niteliğini yitirip yitirmediği, kendi haline bırakılması halinde tekrar ormana dönüşüp dönüşmeyeceği yönünden keşif yapmamış, yeniden rapor almamış, asliye hukuk mahkemesinde yapılan keşifler sonucu alınan ve renksiz fotokopi halinde olması nedeniyle denetleme imkanı dahi bulunmayan raporlara göre karar verilmiş, üstelik son rapora göre de değil, 20.05.2005 tarihli rapora göre hüküm kurulmuş, yargılama aşamasında davalılardan ölenler olduğu halde, mirasçıları davaya dahil edilmemiştir.
O halde; mahkemece öncelikle ölen davalılar bakımından mirasçıları davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlanmalı, daha sonra; bir fen, bir orman, bir ziraat bilirkişi marifetiyle yeniden yapılacak keşifte, hem 1944 yılında kesinleşen orman kadastro haritası, hem de dava sırasında 2009 yılında yapılan ve dava nedeniyle kesinleşmeyen 2/B haritası, yöreye ait en eski tarihli ve 1980’li yıllara ait memleket haritaları çekişmeli taşınmaz ve çevresine uygulanmalı, hangi bölümlerin orman kadastro sınırı içinde kaldığı, hangi bölümlerin Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı belirlenmeli, orman sınırı dışında kalan yer varsa, bu bölümde zaten 2/B uygulamasının da yapılamayacağı ve dava konusu olmayacağı düşünülmeli, 
6831 sayılı Kanunun geçici 2/B maddesinde bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerin orman rejimi dışına çıkartılacağı hükmünün bulunduğu, bundan doğal ve gerçek anlamda nitelik kaybının anlaşılması gerektiği, her isteyenin ormanlarda doğal olarak bulunan deliceleri aşılaması, bina ya da eklentiler inşa etmesi, erezyona sebep olacak biçimde araziyi teraslaması ya da orman bitkilerini kökleyip tarım yapmaya teşebbüs etmesi veya 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince hiçbir zaman kişiler adına tapuya tescil edilemeyecek ve özel mülk olamayacak orman içi açıklığı niteliğindeki yerlerde kanun maddesinde anlatılan bilim ve fen bakımından nitelik kaybı olmayıp, zorla ve ormanın tahribi sonucu niteliğinin kaybettirilmesi olacağı, kanunda tanımlanan (…bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetme…) kavramında bu tür olayların amaçlanmadığı, ormanların bilinçli şekilde niteliğinin kaybettirilmesi, tahribi ve yok edilmesinin Anayasanın 169 ve 170. maddelerine aykırı olduğu düşünülmeli,
6831 sayılı Kanunun 2/4. maddesinde sayılan yerlerde 2/B madde uygulamasının yapılamayacağı, yukarıda anlatılan eylemler sonucu ormanların yok edilmesinin ve baştan beri 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde anılan orman içi açıklık niteliğinde olan veya sonradan bu hale gelen yerlerin bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş kabul edilemeyeceği gözönünde bulundurularak, dava konusu taşınmazın orman bütünlüğünü bozmama, su ve toprak rejimine ve çevresindeki ekosistemlerin tüm öğeleriyle kendisini yenileyebilme gücüne zarar vermeme, ormancılık çalışmalarının etkinlik, verimlilik ve karlılık düzeylerini düşürmeme, taşınmaz üzerinden insan elinin çekilmesi ve olduğu gibi bırakılması halinde yeniden orman haline dönüşüp dönüşemeyeceği gibi koşullar birlikte değerlendirilip, dava konusu taşınmazın
hangi doğal olaylar ve eylemler sonucu bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybettiği ya da etmediği konusunda rapor alınmalı, bundan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Kabule göre de; orman kadastrosuna itiraz davasına bakmakla görevli mahkemenin sadece talebin kabulüne ya da reddine karar vermekle yetinmesi gerekirken, sicil oluşturma görevi bulunmadığı, asliye hukuk mahkemesinde bekleyen tapu iptali ve tescil davasında sicil oluşturulacağı halde, (A ve B) harfli bölümleri hakkında, üstelik yanlış gerekçe ile, “1944 yılı orman sınırı içinde kaldığı” gerekçesiyle orman niteliği ile Hazine adına tescile karar verilmiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; hükme yöneltilen tüm temyiz itirazlarının kabulü ile usûl ve kanuna uygun olmayan hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 04/03/2014 günü oy birliği ile karar verildi.