YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10737
KARAR NO : 2014/551
KARAR TARİHİ : 14.01.2014
MAHKEMESİ : Mustafakemalpaşa Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/12/2012
NUMARASI : 2010/377 – 2012/620
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, Hamidiye Köyü 66 ve 129 (429) parsel sayılı sırasıyla 351.350 m2 ve 1300 m2 yüzölçümündeki taşınmazlardan, 66 parsel mera niteliğiyle davalı köy adına tesbit edilip özel siciline kaydedilmiş, 129 parsel tarla niteliğiyle E.. D.. adına tesbit ve tescil edilmiştir.
Davacı Orman Yönetimi, taşınmazların orman olduğu iddiasıyla davalılar adına olan kayıtların iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 66 sayılı parselin, 08.05.2009 tarihli fen bilirkişisi rapor ve krokisinde (E) harfi ile gösterilen 338.334 m2’lik bölümünün tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline, (A), (B), (C) ve (D) kısımları ile 129 sayılı parsele açılan davanın reddine karar verilmiş; davacı Orman Yönetimi ile davalılar Hazine ve H…K..tarafından hüküm temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 17/03/2010 gün ve 2010/255 – 3415 sayılı kararı ile 66 parsel yönünden onanmış; 429 (yanlışlıkla 129) sayılı parsel yönünden bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ” Davacı Orman Yönetimi, 18.03.2007 tarihli dava dilekçesinde; 66 ve 129 sayılı parsellerin yörede 1944 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen tahdit sınırları içinde kaldığını belirterek, kayıtlarının iptali ve orman niteliği ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Ancak; 22.05.2007 tarihli oturumda davacı Orman Yönetimi vekili, davalarının, Hamidiye Köyü 66 ve 429 sayılı parsellere yönelik olduğu halde, dava dilekçesinde yanlışlıkla (429) yazılacağı yerde, 129 sayılı parselin dava edildiğini belirterek dava dilekçesindeki bu maddi hatayı düzeltmiştir. Mahkemece bu durum dikkate alınmadan, tüm araştırma ve incelemeler dava konusu edilmeyen 129 sayılı parselde yapılmış, bu parsel hakkında hüküm kurulmuş, asıl dava konusu edilen 429 sayılı parsel hakkında hiç bir araştırma ve inceleme yapılmamış ve bu parsel hakkında hüküm de kurulmamıştır. Bu nedenle, dava konusu olmadığı halde, mahkemece istem dışına çıkılarak 129 parsel hakkında hüküm kurulmuş olması hukuken yok hükmünde olup hükmün bozulması gerekmiştir.
O halde, mahkemece dava konusu edilen H.. K.. 429 sayılı parsele ait tapu kaydı getirtilmeli, tapu kaydı malikinin Hazine veya H… K.. T Kişiliği değilse ıslah ile davanın tarafının değiştirilemeyeceği dikkate alınarak bu parsele yönelik davanın husumet yönünden reddine karar verilmeli; 429 sayılı parselin maliki, davalı Hazine veya H… K.. T… Kişiliği ise, davanın esasına girilerek tarafların iddia ve savunması çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre hüküm kurulmalı ” denilmiştir.Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra 429 sayılı parselin tapu bilgileri getirtilmiş ve 429 sayılı parselin mera niteliği ile davalı köy adına tespit edilip özel siciline kaydedildiği anlaşılmış ve yapılan yargılama sonunda 429 sayılı parselin orman sayılmayan yer olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Mera Tahsis Komisyonu kararına itiraz ile kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1944 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan ve kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Arazi kadastrosu 1973 yılında yapılmış ve kesinleşmiştir.
Mahkemece, kesinleşen orman kadastro haritası uygulamasına dayalı araştırma ve inceleme sonucu çekişmeli taşınmazın orman kadastro sınırları dışında kaldığı belirlenerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; uzman bilirkişi raporundan, taşınmazın 1958 tarihli memleket haritasında çalılık rumuzlu yeşil alanda kaldığı anlaşılmaktadır.
Tahdit yapılmışsa; kural olarak, bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit haritasının uygulanmasıyla çözümlenir. Ancak, bu sınırlandırmada 4785 sayılı Kanun hükümlerinin nazara alınmış olması halinde sağlıklı çözüme ulaştırır. Zira, 3116 sayılı Kanun sadece Devlet ormanlarını belirlemiş olup; bu Kanuna göre, 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşup kesinleşen tahdit haritaları, sınır dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukukî durumunu saptamakta yetersiz kalır. Bu şekildeki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı kanunlara göre çözümlenmesi gerekir. 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince aynı Kanunun 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın devletleştirilmiş; devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tâbi tutulmuş; iadenin koşulları aynı Kanunda gösterilmiştir.
Somut olayda, orman bilirkişisi raporunda açıklandığı gibi, yörede 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre 1944 yılında yapılan orman tahdidi sırasında dava konusu taşınmaz kısmen tahdit dışında bırakılmışsa da, gerek Hukuk Genel Kurulunun gerekse Dairenin kararlılıkla uygulamasına göre, tahdidin yapıldığı tarihten sonra yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanun uyarınca Devletleştirilme kapsamında olup olmadığının da saptanması gerekir. Ayrıca, davacı Orman Yönetimi vekili dava dilekçesinde taşınmazın öncesinin de orman olduğunu iddia etmiştir. Buna göre, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede tahdit 1944 yılında yapıldığına ve dava dilekçesinde taşınmazın öncesinin de orman olduğu iddia edildiğine göre, uyuşmazlığın salt kesinleşmiş orman tahdit haritasının uygulanması suretiyle çözümlenmesinde isabet bulunmamaktadır.
O halde, mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları, komşu parsel tutanakları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir uzman orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli;taşınmazların üzerindeki ağaçların cinsi,sayısı,dağılımı ,kapalılık oranı belirlenmeli, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, klizimetre ile taşınmazın eğimi doğru olarak belirlenmeli, 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesi ve Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23. maddesi (p) bendinde “orman ve orman toprak muhafaza karakteri, üzerindeki bitki formasyonu ile taşkınları, şiddetli yağış sonrası oluşan zararlı akışları, toprak erozyonu, toprağın strüktür ve tekstürünün bozulmasını önleyici, su verimini artırıcı etkisi bulunan ve eğimi yüzde on ikiden fazla olan yerlerdir.” şeklindeki düzenleme nazara alınarak, bir yerin toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle orman sayılabilmesi için o yerin eğim, erozyonun ve taşkınların önlenmesi ve su veriminin arttırılması yönlerinden bütün olarak orman bilirkişi raporunda tartışılmalı ve bütün bu şartlar birlikte değerlendirilmelidir. Ayrıca, taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık olup olmadığı da nazara alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırmaya dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 14/01/2014 günü oy birliği ile karar verildi.