Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/10633 E. 2014/7934 K. 22.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10633
KARAR NO : 2014/7934
KARAR TARİHİ : 22.09.2014

MAHKEMESİ : Refahiye(Kapatılan) Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 11/10/2012
NUMARASI : 2008/222-2012/39

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Ç. Köyü Muhtarlığı ve davalı T. Köyü Muhtarlığı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı Ç. Köyü Tüzel Kişiliği vekili 12.04.2006 havale tarihli dilekçe ile; sınırlarını bildirdiği meranın kadimden beri Ç. köylüleri tarafından kullanıldığı halde, davalı köyün K. mezrasında oturan köylülerce, kendilerine ait olduğu iddiasıyla Ç. köylülerinin kullanımının engellendiğinden, elatmanın önlenmesini istemiş, 30.07.2007 havale tarihli dilekçe ile de, davalı köyün sahiplenmek suretiyle köyler arasında nizaya sebebiyet verdiği, çekişmeli taşınmazın ormanlık alanda bulunduğu için, köylünün istifadesi amacıyla verilecek kesim teskeresinden hak elde etme durumu bulunduğundan, öncelikle elatmanın önlenmesi, aksi takdirde iki köy arasındaki muazaranın giderilmesi şeklinde talep sonucunu ıslah etmiştir.
D.. K.. 15.11.2007 havale tarihli dilekçe ile, iki köy arasındaki davaya, harcını yatırmak suretiyle asli müdahil sıfatı ile katılmıştır.
Yargılama sırasında Ç.Köyü’nde 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre genel arazi kadastro çalışmaları başlamış ve sonuçları 26.02.2008 ilâ 26.03.2008 tarihleri arasında ilan edilmiştir.
Kadastro Müdürlüğünce davaya konu taşınmazın 148216,49 m² yüzölçümü ile senetsizden orman niteliğiyle Hazine adına tesbit edilen 112 ada 2 parsel sayılı taşınmaz olduğu bildirildiğinden, Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 20.05.2008 gün 2006/22-48 sayılı karar ile, dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilerek dosya görevli ve yetki kadastro mahkemesine aktarılmıştır.
Mahkemece, çekişmeli 112 ada 2 parsel sayılı taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tesbit ve tesciline, davacı Ç.Köyü ile davalı T. Köyü arasındaki sınırın fen bilirkişiler İ.A.ve A. Y. tarafından düzenlenen 05.10.2012 havale tarihli rapor ve eki krokilerinde kırmızı renkte belirttikleri kadastro çalışma alanı sınırına göre belirlenmesine karar verilmiş, hüküm davacı Ç.Köyü vekili ve davalı T.Köyü temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine ve orman sınırlamasına itiraza ilişkindir.
Yörede, 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi uyarınca yapılıp 06.11.2007 ilâ 05.12.2007 tarihleri arasında ilan edilen orman sınırlaması vardır.
Mahkemece, dava kadastro çalışma alanı sınırı tesbiti olarak kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de, varılan sonuç ve davanın nitelendirmesi dosya kapsamına uygun değildir. Şöyle ki, 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca kadastro teknisyenlerince tespit edilen sınıra yedi gün içerisinde kadastro müdürlüğü nezdinde itiraz edilebilir. Kadastro müdürü, bu itirazı inceleyerek yedi gün içerisinde karara bağlar. İlgililer hazırsa tefhim, değilse derhal tebliğ edilen bu karara karşı yedi gün içerisinde kadastro mahkemesine itiraz edilebilir. Bu itiraz, duruşmasız ve gerektiğinde mahallinde inceleme yapılarak, onbeş gün içinde kesin karara bağlanır. Ç. köyünde yapılan kadastro çalışma sınırına ilişkin olarak Ç. köyü Muhtarlığınca, T. ile aralarında olan çalışma sınırına yapılan itiraz, Kadastro Müdürlüğünce 26.09.2005 gün 2005/19 sayılı karar ile çalışma sınırı belirlenmiş ve taraflarca itiraz edilmediğinden kesinleşmiştir. Hal böyle olunca, mahkece kabul edildiği şekilde, taraflar arasında kadastro çalışma alanı sınırına itiraz bulunmamaktadır. Ayrıca 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca belirlenen çalışma alanı sınırı, idari sınır sayılmaz.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, iki köy arasındaki mera niteliğinde taşınmaz bulunup bulunmadığı ve varsa bu meraya ilişkin olarak elatmanın önlenmesi ile, orman niteliğindeki taşınmazda verilecek kesim izni nedeniyle oluşan ormandan yararlanma hakkına ilişkin muarazanın giderilmesi davasıdır. Davanın belirlenen bu niteliğine göre, ıslah sonucu değiştirilen talebe göre, davalı köyün sahiplenmek suretiyle köyler arasında nizaya sebebiyet verdiği iddiasına ilişkin olarak mülkiyet iddiasında bulunulduğundan, bu iddiaya yönelik olarak açılan dava elde tutulmalı, ormandan yararlanma hakkına ilişkin muarazanın giderilmesi davası ise yenilik doğrucu bir dava olduğundan ve kadastro mahkemesinin görevi dışında bulunduğundan, dosyadan tefrik edilerek genel mahkemeler görevli olduğundan, görevsizlik kararı verilmelidir.
Elde tutulacak mülkiyet iddiasına yönelik olarak görülecek davada ise, davaya konu elatıldığı belirtilen taşınmazın neresi olduğu, hangi kadastro parseli içinde kaldığı hususu belirlenmemiş, bu hususta tanık ve yerel bilirkişilerin beyanları olaylara dayalı olarak alınmamış, dava konusu taşınmazın nerede kaldığı hususu gerek hükme esas alınan bilirkişi raporunda gerekse de Dairemizce yapılan iade sonucu alınan ek raporda da denetime elverişli olarak gösterilmediği gibi, iki rapor arasında çelişki oluşmuştur. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz.
Bu nedenle, yörede kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığı ve davanın aynı zamanda orman sınırlamasına itiraz niteliğinde bulunduğu ile dava konusu taşınmazın kadastro tesbitinin 3402 sayılı kanunun 5 ve 27. maddeleri uyarınca dava olduğu nazara alınarak aynı Kanunun 30/2 maddesi uyarınca re’sen malik tesbitinin yapılması gerektiğinden, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle
yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli ve dava konusu taşınmazın hangi parselde kaldığı ile orman sayılan yerlerden olup olmadığı kesin olarak belirlenmelidir.
Yukarıda yapılacak araştırma sonucunda, dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığının tesbiti halinde, Ç. Köyü’nde 20.05.2005 tarihinde mera tahsis çalışmaları yapıldığı anlaşıldığından, bu çalışmaya ilişkin olarak mera tesbit haritası ilgili yerden getirtilmeli, tahsis çalışmalarının askıya çıkarılıp çıkarılmadığı araştırılmalı, komşu köylerden seçilecek mahalli bilirkişler ile taraflarca gösterilecek tanıklar dinlenmek suretiyle çekişmeli taşınmazın veya taşınmaz bölümünün kadim mera olup olmadığı belirlenmeli, ziraatçı bilirkişiden bu yönde rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Ç.Köyü Muhtarlığı ve davalı T. Köyü Muhtarlığının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 22/09/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.