Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/10458 E. 2014/2539 K. 27.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10458
KARAR NO : 2014/2539
KARAR TARİHİ : 27.02.2014

MAHKEMESİ : Anamur Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 26/11/2012
NUMARASI : 2012/52-2012/41

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Yörede 2008 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında … Köyü 105 ada 470 parsel sayılı 1097,76 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, belgesiz zilyetliğe dayalı olarak tarla niteliğinde davalı adına tesbit edilmiştir.
Hazine, çekişmeli taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup davalı yararına zilyetlik koşullarının da bulunmadığını ileri sürerek, tesbitin iptali ile Hazine adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; kararın Hazine tarafından temyizi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 24/03/2011 gün ve 2010/ 3288- 2011/1841 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “ yerel bilirkişi yanında tesbit bilirkişilerinin tümünün taşınmaz başında dinlenmesi, komşu parsel tutanak ve dayanakları getirtilerek bilirkişi anlatımlarının denetlenmesi, üç tarım bilirkişiden rapor alınması, taşınmazın fotoğraflarının rapora eklenmesi, taşınmazın eylemli durumu, eğimi, toprak yapısının incelenmesi, mahkeme gözleminin tutanağa geçirilmesi, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde düzenlenen kısıtlamaların da araştırılarak sonucuna göre bir hüküm kurulması “ gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalının çekişmeli yerdeki zilyetliğini terk etmiş olduğu, ayrıca, amenajman planında bozuk kızılçam rumuzlu yerde kaldığı gerekçesi ile davanın kabulüne, tesbitin iptaliyle çekişmeli taşınmazın tarla niteliğinde Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itirazdan kaynaklanmaktadır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1946 yılında orman kadastrosu yapılmış; sonuçları 17/05/1947 tarihinde ilân edilerek 17/08/1947 tarihinde kesinleşmiştir.
Her ne kadar mahkemece davalının çekişmeli yerdeki zilyetliğini terk etmiş olduğu, ayrıca, amenajman planında bozuk k.. rumuzlu yerde kaldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmişse de mahkeme gerekçesi ve gözlemi ile dosya içeriği birbiriyle çelişmektedir.
Taşınmaz başında dinlenen üç yerel bilirkişi ile tanık taşınmazın önceden dede Mehmet’e ait iken, onun 30 yıl kadar önce ölümü ile davalının babası Çelebi’ye kaldığı, dedesi ve babası tarafından arpa- buğday ekilerek kullanıldığı, kadastro sırasında bu yerlerin paylaşılarak çekişmeli parselin davalı payına düştüğü, ancak, davalı tarafından ekilmediği, davalının fide diktiği, taşınmazın eskiden beri tarım arazisi niteliğinde olduğu; imar ve ihyaya ihtiyacı olmayan sulak bir arazi niteliği taşıdığı, bu nedenle ard arda birkaç yıl kullanılmadığında otlarla kaplandığından söz etmişlerdir.
Jeolog bilirkişi taşınmazın % 20- 25 eğimli olduğunu, kuzeydeki komşu taşınmaz ötesinde bir drenaj deresinin bulunduğunu, bu derenin kışın yağan yağmur sularını taşıdığını, çekişmeli parselin bu derenin yatağı ya da taşkın sahası ile bir ilgisinin bulunmadığını açıklamıştır.
Tarım bilirkişi parselin tarım alanı niteliğinde olup çevre taşınmazlarda da tarım yapılmadığı, arazi üzerinde emek ve mali giderler karşılanarak imar ve ihyasının yapıldığı, tarıma uygun hale getirildiği, sonra da günümüze kadar tarım teknikleri uygulanarak yetiştiricilik yapıldığı, entansif tarım teknikleri uygulanarak ekonomik düzeyde gelir getirecek düzeye getirildiği, halen işlenmiş, gelecek sezonda bitki yetiştirmeye hazır halde olduğu, meraya ilişkin bulguların bulunmadığı, eğim nedeniyle toprak yüzeyinin hafif kapalı olduğu görülmekle birlikte üzerinde korunga, çayır, üçgül, kılçıksız brom, çayır yumağı, gazal boynuzu gibi meraya özgü bitkiler ve kalıntıların olmadığı, bu nedenle mera özelliği taşımadığı, uzun yıllar tarımda kullanıldığı, çok az bir bölümünde büyük bir kayalığın mevcut olduğu, diğer bölümlerinin ise en az 35 yıldır kullanılan yerlerden olduğu, toprağının killi- tınlı yapıda, orta taşlı, 60- 90 cm derinlikte olduğu, üzerinde ayrıca 40 adet 1 yaşlı badem, 20 adet 2 yaşlı ceviz, 7 adet 1 yaşlı elma fidelerinin bulunduğnu bildirmiştir.
Bu bilirkişilerin raporları ile mahkeme gözlemi ve orman bilirkişi raporundan parsel üzerinde bunlar haricinde bir adet meşe, bir adet yabanî armut ile yer yer çalı formunda bitkilerin bulunduğu da anlaşılmaktadır. Ancak, bu bitkilerin yoğunluğu, ekonomik tarıma engel nitelik taşıyıp taşımadıkları ve eğer terk durumu söz konusu ise bunun iradi bir terk olup olmadığı ve süresi dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.
Bu nedenle, mahkemece yöreyi bilen olabildiğince yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler, tutanak bilirkişileri ve varsa taraf tanıkları, bir fen ve tarım uzmanı bilirkişi eşliğinde taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak yukarıda değinilen çelişkilerin giderilmesi, terk durumu varsa bunun iradi olup olmadığı ve süresinin ne olduğunun belirlenmesi ve oluşacak sonuca göre bir hüküm kurulması gereklidir. Eksik inceleme ve araştırma sonucunda kurulan hüküm usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 27/02/2014 günü oy birliği ile karar verildi.