Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/10437 E. 2014/2083 K. 18.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10437
KARAR NO : 2014/2083
KARAR TARİHİ : 18.02.2014

MAHKEMESİ : İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/06/2012
NUMARASI : 2009/80-2012/152

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine vekili ve A.. K.. S.. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği .. Köyü, .. Mevkiinde bulunan yaklaşık 12000 m2’lik taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, babasının sağlığında yaptığı rızai taksimde dava konusu taşınmazı kendisine verdiğini, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının müvekkili yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre davacı adına tescilini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulü ile 28/05/2010 havale tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde 4 numara ile bildirilen ve sarı renkle boyalı toplam 7.362,18 m²’lik kısmın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili ve davalı A.. K.. S.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1982 yılında 6831 sayılı Kanuna göre orman kadastrosu ve 1744 sayılı Kanuna göre 2. madde uygulama çalışmaları ile 2006 yılında 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uygulama çalışmaları yapılarak kesinleşmiştir. Genel arazi kadastrosu işlemi 1980 yılında yapılmış ve kesinleşmiştir. Çekişmeli taşınmaz orman olarak tesbit harici bırakılmıştır.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; davacı imar ve ihya ile zilyetlik iddiasına dayanarak dava açmış olduğundan, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve hukukî durumu öncesi itibariyle tam olarak araştırılmamış, eski ve yeni hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan elde edilmiş memleket haritaları ile topoğrafik fotogrametri yöntemiyle düzenlenmiş kadastro paftası örneği getirtilerek uygulanıp taşınmazın niteliği ile konumu ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı saptanmamış, dava konusu yerin 1980 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında orman olarak tapulama dışı bırakıldığı belirtilmesine rağmen, orijinal kadastro paftası ve çevre taşınmazlara ait kadastro tutanakları getirtilerek konumu denetlenmemiştir. Dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede yapılıp kesinleştiği anlaşılan orman kadastrosu ve 2. madde uygulaması ile daha sonra yapılıp kesinleşen 2/B madde çalışmasına ilişkin tüm tutanak ve haritalar getirtilip mahallinde tam olarak uygulanmadığından taşınmazın tahdit hattına göre konumu anlaşılamamaktadır. Dava konusu taşınmaza komşu tapulama harici bırakılan taşınmazlar için başkaca kişiler tarafından tescil davası açılıp açılmadığı hususu araştırılmamış, yine davalılardan A.. K.. S..’in taşınmazın kök muris B.. K..’ten kaldığı ve usûlünce bir taksim yapılmadığı yönündeki iddiaları karşısında taşınmazın kök muris Bestami’den kalıp kalmadığı, bütün mirasçıların katılımı ile mirasçılar arasında usûlüne uygun bir taksim yapılıp yapılmadığı, taşınmazdaki imar ve ihya olgusunun kim tarafından ne şekilde gerçekleştirildiği yerel bilirkişi ve tanıkların somut olaylara dayandıracakları beyanları ile belirlenmemiş, yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları soyut nitelikte gerekçesiz sözlerden ibarettir.
İmar ve ihya ile zilyetlik iddiasına dayanarak açılan tescil davalarında öncelikle, taşınmazın orman sayılan yer olup olmadığının belirlenmesi ve orman sayılmayan yer olması halinde zilyetlik koşullarının araştırılması gerekir.
Dosya içeriğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede daha önce orman tahdidi ve 2/B çalışmalarının yapıldığı anlaşılmaktadır. Tahdit yapılmışsa, kural olarak; bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit haritasının uygulanmasıyla çözümlenir. Ancak, bu sınırlandırmada 4785 sayılı Kanun hükümlerinin nazara alınmış olması halinde sağlıklı çözüme ulaştırır. Zira, 3116 sayılı Kanun sadece Devlet ormanlarını belirlemiş olup; bu kanuna göre, 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşup kesinleşen tahdit haritaları, sınır dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukukî durumunu saptamakta yetersiz kalır. Bu şekildeki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı kanunlara göre çözümlenmesi gerekir. 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince aynı Kanunun 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın devletleştirilmiştir. Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tâbi tutulmuş; iadenin koşulları aynı Kanunda gösterilmiştir.
Mahkemece, öncelikle taşınmazın bulunduğu bölgede yapılıp kesinleşen orman kadastrosu 2. madde uygulaması ve 2/B madde uygulamasına ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilân tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneğinin, dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tesbit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, dava konusu taşınmaza komşu tapulama harici bırakılan taşınmazlar için başkaca kişiler tarafından tescil davası açılıp açılmadığı Hazineden sorularak dava açılmış ise dava dosyaları, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile Medenî Kanunun 713. maddesine dayanılarak açılan davalarda dava tarihinden, kadastro tesbitine itiraz davalarında ise tesbit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 – 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita ve kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile bir orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar, ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan BÖHHBÜY (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınmalı, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olması veya kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalması ya da orman ve arazi kadastrosunun yapılıp kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçmesi o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından bu şekilde yapılacak inceleme sonucu dava konusu yerin;
1) Orman sayılan veya orman rejimine girmiş (15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliği madde 26) yerlerden ya da 3402 sayılı Kanunun 16. maddesinde belirtilen özel mülkiyete tâbi olmayacak, kamu mallarından olduğunun belirlenmesi (3402 sayılı Kanununun 16. maddenin (A), (B), (C) ve (D) bentleri kapsamında kalan yerler),
2) Kamu hizmetine tahsis edilmiş olduğunun anlaşılması (3402 sayılı Kanunun 17/1. maddesi gereğince orman yetiştirilmek üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilen arazi ya da başka bir amaçla kamu hizmetine tahsis edilen arazi, imar ve ihya ile zilyetlik yoluyla kazanılamaz. H.G.K.’nun 03.06.1998 gün 1998/8-347-394 ve 12.12.2001 gün 2001/20-118-1156 S.K.),
3) İl, İlçe ve kasabaların nazım veya uygulamalı imar planlarının kapsadığı alanlarda kaldığının saptanması (3402 sayılı Kanunun 17/2. md. H.G.K. 25.04.2001 gün 2001/20-390-396 S.K.),
4) Tescil davalarında, davanın açıldığı; kadastro tesbitine itiraz davalarında ise kadastro tesbit tutanağının düzenlendiği tarihten 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritaları veya fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilmeyen yerlerden olduğunun anlaşılması,
5) Kadastro tesbit ve tescil harici bırakma işleminin kesinleştiği tarihten tescil davasının açıldığı tarihe kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin geçmemiş olması (H.G.K.’nun 22/03/1995 gün ve 1994/8 – 873 -216 ve 19/02/1997 gün ve 1996/8 – 768 – 100 ve 24/09/1997 gün ve 1997/20 – 372 – 718 ve 18/02/1998 gün ve 1998/8-15-129 sayılı kararları),
6) O yerde orman kadastrosu kesinleşmiş olsun olmasın, taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2. ve Orman Kadastrosunun Uygulaması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddeleri kapsamında orman içi açıklık konumunda bulunması (H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20 – 830 – 1034 ve 17.12.1997 gün ve 1997/20 – 808 – 1039 ve 22.10.2003 gün ve 2003/20 – 665 – 614 ve 11.10.2004 gün ve 2004/7 – 531 – 582 sayılı kararları ile orman içi açıklıkların zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir.),
7) Dava konusu taşınmazın veya yakın çevresinin arazi kadastro ekiplerince kadastro paftası üzerinde orman nitelemesi yapılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (H.G.K.’nun 21.01.2004 gün ve 2004/8 – 15 – 7 ve 12.05.2004 gün ve 2004/8 – 242 – 292 ve 12/03/2008 gün ve 2008/20-214-241 sayılı kararları),
8) Kadastro (Tapulama) Komisyonu tarafından orman sayılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (H.G.K.’nun, 24.10.2001 gün ve 2001/8 – 964 – 751 ve 13.02.2002 gün ve 2002/8 – 183 – 187 sayılı kararları),
9) 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26. maddesinin ikinci fırkasında yazılı,
a) 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş orman,
b) 3116 sayılı Kanunun geçici 1. maddesine göre kamulaştırılmış orman,
c) 6831 sayılı Kanunun 3. maddesine göre orman rejimine alınmış yer,
d) Aynı Kanunun 13. maddesinin (B) bendine göre orman olarak ağaçlandırılan veya ağaçlandırılacak yer,
e) Aynı Kanunun 24. maddesine göre kamulaştırılan ya da diğer suretle orman yetiştirmek üzere kamulaştırılan yer,
f) Devlet Ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yer,
g) Herhangi bir nedenle orman sınırı dışında kalmış orman,
h) Maliye Bakanlığınca orman olarak tahsis edilmiş yerlerden ağaçlandırılmış ya da ağaçlandırılmak üzere planlanmış saha,
ı) Orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alan olduğunun belirlenmesi halinde, bu tür yerlerin herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olmasının bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmayacağı gözönünde bulundurulmalıdır.
Yukarıda yazılı koşulların somut olayda bulunmaması halinde, taşınmazın öncesinin ne olduğu, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlayıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olupolmadığı, maddî olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli,
Somut olayın özelliği gözönünde bulundurularak ayrıca;
a) Keşif sırasında taşınmazı çeşitli yönlerinden hali hazır durumunu gösterir renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak dava dosyası içine konulmalı,
b) Davanın açıldığı tarihten önce ya da sonra Hazine yetkilileri tarafından hazırlanan idari tahkikat ve haksız işgal (ecrimisil) tutanakları varsa bu tutanaklar da yerine uygulanıp tutanaklarda ismi yazılı kişiler tanık sıfatıyla dinlenilmeli,
3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden aynı çalışma alanı içinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğünden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tesbit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınmalı, davalılardan A.. K.. S..’in taşınmazın kök muris B.. K..’ten kaldığı ve usûlünce bir taksim yapılmadığı yönündeki iddiaları karşısında taşınmazın kök muris Bestami’den kalıp kalmadığı, bütün mirasçıların katılımı ile mirasçılar arasında usûlüne uygun bir taksim yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar Hazine ve A.. K.. S.. vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/02/2014 günü oy birliği ile karar verildi.