Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/10299 E. 2014/2796 K. 04.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10299
KARAR NO : 2014/2796
KARAR TARİHİ : 04.03.2014

MAHKEMESİ : Çarşamba Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 14/05/2013
NUMARASI : 2012/105-2013/89

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve H.. G.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

10.04.2008 tarihinde yapılan kadastro sırasında T.. Köyü 210 ada 1 parsel sayılı 11828,33 m2 yüzölçümündeki taşınmazın, H.. G..’ün zilyetliğinde olduğu, taşınmaz hakkında kadastro mahkemesinde 2008/3 Esas sayılı dava dosyası bulunduğundan sözedilerek parselin cinsi ve malik hanesi boş bırakılmak suretiyle kadastro mahkemesine gönderilmiştir.
Davacı Orman Yönetimi, 25.02.2008 tarihli dilekçe ile; Hazineyi taraf göstererek dava dilekçesine ekli krokide işaretlenen taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunu belirterek, orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescillerine karar verilmesi istemiyle kadastro mahkemesinde 2008/3 Esas sayılı davayı açmıştır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın tutanak aslı, orman kadastrosuna itiraz dosyası ile birleştirilip taşınmazın zilyedi davaya dahil edildikten sonra 210 ada 1 parsel sayılı taşınmaza ilişkin dava ayrılarak yeni esasa kayıt edilmiş ve yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile, çekişmeli taşınmazın orman vasfı ile M.. H.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve davalı H.. G.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman kadastrosuna ve kadastro tesbitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesine göre yapılıp kesinleşmeyen orman kadastrosu vardır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın (A) harfi ile gösterilen kısmının memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman sayılan yerlerden olduğu, (B) harfi ile gösterilen kısmının ise dört yönden orman parselleri ile çevrili ve mevcut ormanın devamı niteliğinde olduğu, 6831 sayılı Kanunun 17. maddesi gereğince orman içi açıklık olarak değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle davanın kabulü ile çekişmeli taşınmazın orman vasfı ile M.. H.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmişse de, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki; hükme esas alınan orman bilirkişisinin 03.07.2010 tarihli raporunda taşınmazın (B) harfi ile gösterilen kısmının eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafında orman sayılmayan yerler içinde açıklık alanda kaldığı, ancak üç tarafının ormanlık alan ile çevrili, mevcut ormanın devamı niteliğinde orman bütünlüğünü bozduğu, 6831 sayılı Kanunun 17. maddesi gereğince orman içi açıklık olarak değerlendirilmesi gerektiğine değinilmişse de taşınmaza komşu olan taşınmazlara ait kadastro tutanaklarının örnekleri dosya kapsamına alınmamıştır. Bu sebeple; komşu taşınmazların parsel numaraları belirlenip kadastro tutanaklarının kesinleşip kesinleşmediği mahkemece araştırılmalı, taşınmazın (B) harfi ile gösterilen kısmının orman içi açıklık olup olmadığı komşu taşınmazlar ve bilirkişi raporları doğrultusunda yeniden değerlendirilmeli ve oluşan sonuca göre karar verilmelidir.
Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, yöreye ait en eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planında çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; 6831 sayılı Kanunun 17. maddesi kapsamında komşu parsellerle birlikte değerlendirme yapılıp taşınmazın orman içi açıklık olup olmadığı konusu açıklığa kavuşturulmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli,
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyedlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyedlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyedliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişi yararına zilyedlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanununn 14. maddesi uyarınca, davalı yanında, murisler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekili ve davalı H.. G..’ün temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 04/03/2014 günü oy birliği ile karar verildi.