Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/10290 E. 2014/3369 K. 21.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10290
KARAR NO : 2014/3369
KARAR TARİHİ : 21.03.2014

MAHKEMESİ : Kastamonu Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 05/09/2013
NUMARASI : 2013/117-2013/43

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi müdahil davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, …. Köyü 109 ada 21 parsel sayılı 18.661,41 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı S.. Ç.. adına tesbit edilmiştir.
Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmış, Orman Yönetimi ise müdahil olarak davaya katılmıştır.
Mahkemece, davanın reddine ve dava konusu parselin tespit gibi davalılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, davacı ve müdahil davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine, hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 05/06/2008 gün ve 2008/4636 E. – 8297 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; uzman orman bilirkişi kurulu düzenledikleri raporda çekişmeli taşınmazın üzerinde 14 yıldan beri kullanılmadığından meşe sürgünleri ile çamların bulunduğunu yüksek eğimli olması nedeni ile toprağın aşınarak verimsizleştiğini, resmi belgelerde ise açık alanda kaldığını, kesinleşen orman kadastro çalışmasında ise orman sınırları dışında kaldığı ve orman sayılmayan yerlerden olduğunu, ek rapor da ise, küçük bir alanın memleket haritasında yeşil alanda kaldığını; ancak, hava fotoğrafında bu bölüm üzerinde de orman bitki örtüsünün bulunmadığını, memleket haritasının hatalı düzenlendiği açıklanmış ve taşınmazın resmi belgelerdeki konumunu işaretlemişlerdir. Öncelikle, Hazine davacı olduğuna göre tesbit tarihine kadar 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı ile zilyetlik koşullarının davalı gerçek kişi yararına oluştuğunun ispatlanması gerekmektedir. Oysa, uzman orman bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın 14 yıldan beri kullanılmadığı için üzerinde meşe ve çam ağaçlarının oluştuğu açıklanmaktadır. Mahkemece, kesinleşen orman kadastro çalışmasına göre uzman bilirkişilerce yapılan uygulama esas alınmış, bu husus üzerinde durulmamıştır. Ayrıca, çekişmeli taşınmazların öncesinin orman niteliğinin ve hukuki durumunun belirlenmesi ve eğiminin doğru olarak hesaplanması için belediyede bulunan halihazır harita ve münhanili haritalar ile varsa topografya haritaları bulundukları yerden getirtilerek uzman bilirkişi marifetiyle uygulanmadığı da gözlenmiştir.
Bu nedenlerle, çekişmeli taşınmazın öncesinin orman niteliğinin ve hukukî durumunun belirlenmesi ve eğiminin doğru olarak hesaplanması için, yöreye ait bulunabilecek en eski memleket haritası, amenajman planı, hava fotoğrafı ile belediyede bulunan halihazır harita ve münhanili haritalar ile varsa topografya haritaları, çekişmeli taşınmazın içinde bulunduğu F30-C-18-B-3-C numaralı fotogrametri yöntemi ile düzenlenen haritanın aslı ile
1980’li yıllardan sonraki aktüel durumunu gösteren memleket haritası ve hava fotoğrafları bulundukları yerden getirtilerek üç orman, bir ziraat ve bir harita mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden keşif yapılarak, anılan belgeler, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; çekişmeli taşınmaza komşu kadastro parsellerine ait kadastro tespit tutanaklarının dayanakları uygulanmalı, 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, orman araştırması sonucunda daya konu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu saptandığı takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması, gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, murisler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra; davanın kabulüne, 109 ada 21 parsel sayılı taşınmazın tespitinin iptali ile tarla vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm, müdahil davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde; 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 17/07/1990 tarihinde ilân edilen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması ile 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 06/01/2006 – 06/02/2006 tarihleri arasında ilân edilen arazi kadastrosu vardır.
Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; HMK’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinde, hükümde bulunması gereken hususlar düzenlenmiştir. HMK’nun m.297/1-c fıkrasında “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebepleri.” ve ikinci fıkrasında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemeleri bulunmaktadır. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak, kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukukî nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine kanun yollarına başvurulduğunda da HUMK’nun 428. maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usûl ve kanuna uygun olup olmadığı denetlenebilir.
Mahkeme kararında, müdahil Orman Yönetimi’nin iddialarının açıklanmadığı ve talebine ilişkin olarak da bir karar verilmediği anlaşılmakta olup bu durum HMK’nın açıklanan m.297/1-c ve ikinci fıkralarına açıkça aykırılık teşkil etmekte olup müdahil Orman Yönetiminin talebinin gerekçeli kararda açıklanmamış ve talebine ilişkin olarak da bir karar verilmemiş olması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; müdahil Orman Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 21/03/2014 günü oy birliği ile karar verildi. Başkan