Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/10275 E. 2014/2481 K. 27.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10275
KARAR NO : 2014/2481
KARAR TARİHİ : 27.02.2014

MAHKEMESİ : Solhan Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 03/07/2013
NUMARASI : 2006/106 – 2013/81

Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ve birleşen dosya davacıları gerçek kişiler tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında … Köyü, 259 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18 ve 19 parsel sayılı sırasıyla 5209,66 m², 838,81 m², 697,25 m², 394,64 m², 531,37 m², 302,10 m², 436,67 m², 1630,02 m², 1266,80 m², 8350,68 m², 4132,82 m², 3448,77 m², 48,65 m², 179,51 m², 7004,03 m², 4191,11 m², 454,47 m² 254,60 m² ve 396,82 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle arsa, bahçe, çayır niteliği ile davacılar ve davalı gerçek kişiler adına paylı olarak, 259 ada 16 ve 19 nolu parseller ise ham toprak niteliğiyle davalı Hazine adına tesbit edilmişlerdir.
Davacılar M.. A.. ve arkadaşları, dava konusu yerlerin davalılar M.. P.. ve arkadaşları tarafından yarıcı olarak kullanıldıkları halde, onlara da haksız olarak pay verildiğini; birleşen dosya davacıları M.. P.. ve arkadaşları ise, taşınmazların kendilerine ait olduğunu ve davacıların kullanımları bulunmadığını ileri sürerek, sadece kendi adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır. Hazine; çekişmeli parsellerin orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla davaya katılmıştır.
Mahkemece; davacı ve birleşen dosya davacılarının davalarının reddine, taşınmazların kadastro tesbitlerinin iptali ile orman niteliğiyle katılan Hazine adına tapuya tescillerine karar verilmiş, hüküm davacılar ve birleşen dosya davacıları gerçek kişiler tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Bölgede 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik hükümlerine göre yapılan orman kadastrosu bulunmaktadır.
Mahkemece; dava konusu taşınmazların 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince orman içi açıklık niteliğinde oldukları gerekçesiyle katılan Hazinenin davasının kabulüne karar verilmiş ise de mahkemenin hükmü yerinde değildir. Şöyle ki; hükme esas alının raporlara göre çekişmeli taşınmazların eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada açık renkli alanda görüldükleri, % 3-8 eğimli köy içi yerleşim alanı oldukları, çok uzun yıllardır çayırlık olarak kullanıldıkları, içlerinde ev ve 35-40 yaşlarında ceviz ağaçları bulunduğu, eski tarihli memleket haritasında kuzeylerinde yol görüldüğü ve güneylerinde kuru derenin olduğu, amenajman haritasında ziraat alanında yer aldıkları anlaşılmakla orman bilirkişinin topraklarının orman toprağı olduğu ve çekişmeli parsellerin konumuna göre 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince orman içi açıklığı niteliğinde bulundukları şeklindeki değerlendirmeleri doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle mahkemece gerçek kişilerin zilyetlik iddiaları yönünden araştırma yapılmadan yazılı gerekçelerle tüm taşınmazların orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescillerine hükmedilmiş olması usûl ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
Bu nedenle mahkemece öncelikle çevre taşınmazlara ait kadastro tutanakları ve ekleri, varsa dayanak tapu ve vergi kayıtları getirtilip, önceki bilirkişiler dışında seçilecek bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadıkları belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; davacı ve birleşen dosya davacılarının iddiaları yönünden varsa zilyetlik tanıkları, yerel bilirkişiler ve tutanak bilirkişileri taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tespit tarihine kadar (gerçek kişiler) yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, (murisler) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3.7.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri dikkate alınarak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, önceki raporlar ve toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Kabule göre de; dava konusu olan ve Hazinenin katılımının bulunduğu 259 ada 12 nolu parsel hakkında hüküm kurulmamış olması da doğru değildir.
SONUÇ;Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar ve birleşen dosya davacıları gerçek kişilerin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 27.02.2014 günü oy birliği ile karar verildi.