Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/10254 E. 2014/393 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10254
KARAR NO : 2014/393
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

MAHKEMESİ : Zara Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 19/12/2012
NUMARASI : 2009/70-2012/82

Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı H.. Y.. vekili tarafından davalılar Hazine, Z..K.. Tüzel Kişiliği ile dahili davalılar İ.. K.. ve müşterekleri aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda, mahkemece, davalı Hazine ve Z.. K.. Tüzel Kişiliği yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, dahili davalılar aleyhine açılan davanın kabulü ile dahili davalılar adına oluşturulan tapu kaydının iptali ile 7701,50 m2 miktarındaki taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmesi üzerine hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 12/04/2009 gün ve 2009/6680-1737 sayılı ilâmıyla; “Çekişmeli taşınmaz hakkında Z.. K.. 130 ada 41 parsel numarası ve 9142,58 m² yüzölçümüyle kadastro tutanağı tutulduğu, görevli mahkemenin kadastro mahkemesi olduğu” gerekçesiyle bozulmuş, Asliye Hukuk Mahkemesince bozma ilâmına uyularak dosya kadastro mahkemesine devredilmiştir.
Kadastro mahkemesince, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, çekişmeli 130 ada 41 parsel sayılı taşınmazın davacı H.. Y.. adına tapuya kayıt ve tesciline, taşınmaz üzerindeki ahır ve bitişiğindeki evin M…Y.. taşınmaz üzerindeki diğer evinde İ..Y.a ait olduğunun beyanlar hanesine yazılmasına, Hazine ve Köye yönelik davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmıştır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazlar üzerinde davacı yararına zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğunun belirlendiği gerekçesiyle karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki, taşınmazın kadastro tutanağının malik hanesi açık olup, 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince hak sahibinin re’sen belirlenmesi gerekmesine ve çekişmeli taşınmaz sınırında orman bulunmasına rağmen, mahkemece çekişmeli taşınmazın öncesinin orman sayılan yerlerden olup olmadığı araştırılmamıştır.
Orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785, 5658 ve 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 sayılı Kanun, sadece hangi nitelikteki taşınmazların devlet ormanı sayılacağını göstermiş ve devlet ormanlarının kadastrosunun yapılmasını öngörmüştür. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince, aynı Kanunun 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tabi tutulmuş ve iadenin koşulları aynı Kanunda gösterilmiştir.Mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan, krokili, bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA 13/01/2014 günü oy birliğiyle karar verildi.