Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/10156 E. 2014/2637 K. 03.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10156
KARAR NO : 2014/2637
KARAR TARİHİ : 03.03.2014

MAHKEMESİ : Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/06/2013
NUMARASI : 2011/22 – 2013/375

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı Hazine, davalılar tarafından Karaisalı Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/194 E., 2005/104 K. sayılı dosyasında, tapusuz taşınmazın tescili istemi ile açılan davada davanın reddine karar verildiğini ileri sürerek, bu dosyadaki bilirkişi raporunda (L) harfi ile gösterilen 11911,03 m2’lik yerin, Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, teknik bilirkişi Mehmet Koç tarafından düzenlenen 03/05/2013 tarihli krokili raporda: Adana İli, Çukurova İlçesi, D.. Mahallesi, Doğusu: orman, Batısı: 257 ada 1 parsel, Kuzeyi: orman, Güneyi: orman ve 257 ada 2 parselle çevrili ve krokili raporda etrafı kırmızı kalemle boyalı bulunan ve (L) harfiyle gösterilen 11911.03 m2’lik yerin Hazine adına tapuya tesciline; Ziraat Yüksek Mühendisi Z… A..ın dosyaya sunulan 15/05/2013 tarihli raporunda belirtilen, 232 adet 10-50 yaş arası olduğu beyan edilen aşılı zeytin ağaçlarının Kadastro Kanununun 19/2 ve MK’nun 1008. maddesi uyarınca F.. N.. R.. A.., M.. G.., O.. G.., H.. G.., K.. G.., M.. G.. ve birleşen davadan dolayı M.. G.. adlarına muhdesat olarak tapunun beyanlar hanesine, şerh olarak yazılmasına karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından, tapunun beyanlar hanesine konulan muhdesat şerhine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 18.07.1998 tarihinde ilânı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi ise, 1954 yılında yapılmış ve sonuçları 15.01.1955 – 13.02.1955 tarihleri arasında ilân edilmiş ve kesinleşmiştir. Bu çalışmalarda taşınmaz taşlık ve çalılık olarak kadastro harici bırakılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına göre, mahkemece çekişmeli taşınmazın hangi nitelikle Hazine adına tapuya tescil edileceği konusunda karar verilmediği gibi, 3402 sayılı Kanunun 19/2. maddesi gereğince, ancak, kadastro sırasında, kadastro mahkemesi tarafından muhdesat şerhi yönünde karar verilebileceği halde, yetki aşımında bulunularak, davalılar lehine tapunun beyanlar hanesine muhdesat şerhi verilmesi de doğru değildir.
Davacı Hazine lehine tescil kararı verilmiş ise de; dava konusu taşınmazın bulunduğu Dörtler Köyündeki taşınmazlar hakkında açılan tescil dosyalarının temyiz incelemesinde bu taşınmazların tümümün 1954 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında bitişikteki orman alanları ile birlikte çalılık, fundalık ve dağlık olarak tesbit harici bırakıldığı, bu tarihten
önce 1953 yılında çekilen hava fotoğrafından bütünlemesi yapılan 1957 tarihli memleket haritasında, çekişmeli taşınmaz ve etrafının 5-15 metre boyunda iğne yapraklı orman ağaçları ile kaplı olarak göründüğü gibi, taşınmazın bu nitelikte olduğu keşif sırasında hâkim gözlemi ile de belirlenip keşif tutanağına yazıldığı, bitişikteki ormanın bir parçası ve onun devamı olan yerlerin bir bölümünün memleket haritasında çalılık olarak görünmesinin bu yerlerin orman olmadığının kanıtı olamayacağı ve ormana bitişik çalılıkların ormandan ayrı düşünülemeyeceği, gerçeğin kendisi olan 1953 tarihli hava fotoğrafı karşısında 1954 yılında kadastro ekibinin çekişmeli taşınmazı ve bitişikteki 5-15 metre boyundaki orman ağaçları ile kaplı yerleri çalılık, dağlık olarak nitelendirmesine değer verilemeyeceği; 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinin orman içi açıklıkların kişiler adına tescilini yasakladığı, Karaisalı Asliye Hukuk Mahkemesince aynı yerde ve aynı konumdaki taşınmazların kişiler adına tesciline dair verilen kararları bu gerekçelerle bozan Daire kararına karşı, aynı mahkemenin verdiği 15.06.2006 gün 2005/241 – 546 sayılı, 22.05.2007 gün ve 2007/139-148 sayılı, 22.05.2007 gün 2007/132 – 149 ve 2007/133 – 152 ve 2007/136 – 147 sayılı direnme kararlarının, sırasıyla Hukuk Genel Kurulunun 27.12.2006 gün 2006/20 – 814 – 822, 23.01.2008 gün 2007/20 – 966 – 19, 28/05/2008 gün 2008/20 – 393 – 403, 2008/20 – 394 – 404 ve 2008/20 – 395 – 405 sayılı kararları ile Daire kararında belirtilen nedenlerle bozulduğu, dava dosyaları içindeki bilgi ve belgelerden dava konusu taşınmazların bulunduğu köydeki ormanlar dahil olmak üzere Karaisalı, Dörtler, K.., M.. P.. Ö.. Köylerindeki ormanları içine alan Kırıklı-Dörtler Muhafaza Ormanı haritasında gösterilen Doğusu: Seyhan Baraj Gölü, Batısı: S..-Ç.. Yolu, Kuzeyi: Makam S..- C.. Çiri T..- B..Dağı – Kaşobo – P.. Dağı – N.. K… Tepe – N.. Mahallesi – Ç.. Yolu, G.. S.. B.G.. – Ç.. Çayı ile çevrili saha içindeki ormanların “sürekli muhafaza ormanı olarak ayrıldığı” 13.08.1984 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Muhafaza Ormanlarının Ayrılması ve İdaresi Hakkında Yönetmeliğin “Sürekli Ayrılma” başlıklı 3. maddesi ile “Öncelik” başlıklı 4. maddesinde;
Sürekli Ayrılma:
Madde 3- Bir ormanın, maki ve fundalığın veya sahipli yerin sürekli olarak muhafaza ormanına ayrılabilmesi için bu alanların:
a) Çığ, arazi kayması ve erozyon nedeni ile bir afetin oluşması muhtemel yerlerde bulunması,
b) Yerleşim merkezlerinin çevre sağlığını olumlu yönde etkilemesi,
c) Kara ve demiryolları ile yerleşim yerlerini toz ve kum fırtınalarına karşı korunması,
d) Baraj, göl ve nehir yataklarının dolmasını engellemesi,
e) Yurt savunması için korunmasının zorunlu görülmesi,
f) Muhafaza ormanlarının tamamlanması için bunlara eklenmesi lazım gelen sahipli yerlerden olması, esas ve şarttır.
Öncelik:
Madde 4- Bir ormanın, maki ve fundalığın veya sahipli yerin sürekli olarak muhafaza ormanına ayrılabilmesi için 3. maddedeki şartlardan en az birinin mevcudiyeti yeterlidir. Bu şartlardan hepsini veya birkaçını bünyesinde toplayan yerler muhafaza ormanına ayrılmada öncelik kazanır.”
hükümleri yer almaktadır.
Davaya konu taşınmazların da içinde bulunduğu yerlerin Sürekli Muhafaza Ormanı olarak ayrılmasına ilişkin 23.11.2001 günlü raporda,
“1) Seyhan Baraj Gölü kenarında ve Seyhan Barajının su toplama havzası içinde olması,
2) Halen Adana Büyükşehir Belediyesine yapılan içme suyu isale haltı projesinde yer alan ve inşaatı devam eden Doğu ve Batı su isale köprülerinin yapımı ile Büyükşehir Belediyesi mücavir alanına irtibatlandırılması nedeniyle ormana olan baskının azaltılması,
3) Seyhan Baraj Gölünün ve nehirin dolmasının engellenmesi,
4) Su korunma alanı olarak planlamaya konu edilen ve muhafaza ormanı içinde kalan ormanların çevre sağlığının iyileştirilmesine ve sürdürülebilirliğine daha etkin katkıda bulunması,
amacıyla 6831 sayılı Kanunun 23. maddesi gereğince Kırıklı – Dörtler Muhafaza Ormanı ismi ile Devamlı (Sürekli) Muhafaza Ormanı olarak ayrılmasının gerektiği” bildirilmiştir. 23.11.2001 günlü bu rapor, Orman Genel Müdürlüğünün 23.01.2002 günlü teklifi ile Bakanlık Makamına sunulmuş ve Orman Bakanlığının 31.02.2002 gün ve 1 sayılı “olur”u ile kabul edilerek, Devamlı (Sürekli) Muhafaza Ormanına ayırma olgusu kesinleşmiş ve yukarıda isimleri yazılı köyler ile komşu köylerin tümünde ilân edilmiştir. Muhafaza ormanına ayırmaya ilişkin 23.11.2001 günlü raporun 3/5.maddesinde “muhafaza ormanı içerisinde münferit ve dağınık halde bulunan ve muhafaza ormanı bütünlüğünü bozan, özel şahıs arazileri kamulaştırılmalı, Hazine arazileri ise ağaçlandırılmak üzere tahsisi talep edilmelidir” şeklinde bilimsel açıklamada bulunulmuştur. 6831 sayılı Kanunun 3, 4, 23 ve 25. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, Muhafaza Ormanları ile Milli Parklar aynı hukukî konumda olup, H.G.K.nun Milli Parklar konusunda oy birliği ile verdiği 09.11.1988 gün ve 1988/8-542-893 sayılı kararında açıklandığı gibi, “orman rejimine alınan bu tür yerler için sonradan tapu alınamayacağının” kabul edilmektedir. Milli Park ve Muhafaza Ormanı olarak ayrılma işleminin başlı başına orman rejimi ve ayırma olarak kabul edilmesi gerekmekte olup, tapuda kaydı bulunmayan taşınmazların kesinleşen orman sınırı dışında bırakılmış olmaları hâlinde dahi 20.05.1984 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Yapılacak Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B Maddesinin Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 38.; 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B maddesinin Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 31., 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 34. ve 20/11/2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin 23. maddeleri uyarınca; 6831 sayılı Orman Kanununun 1. maddesine göre orman sayılan yerlerdeki; yanan orman alanları, muhafaza ormanları, milli park alanları, tabiat parkları, tabiatı koruma alanları ile izin ve irtifak hakkı tesis edilen ormanlar, orman olarak kamulaştırılan ve orman rejimi içine alınan yerler, orman sayılan yerlerden olma özelliğini korurlar. Öte yandan, 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi ve Anayasanın 169. maddesi gereğince ormanların imar – ihya ve zilyetlik yoluyla iktisabı mümkün olmadığından, Hazine adına özel mülk olarak tescil edilmesi imkânı da bulunmamaktadır. O halde, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde orman bilirkişi ile yeniden yapılacak keşifte, dava konusu taşınmazın muhafaza ormanı niteliğinde olup olmadığı belirlenerek, taşınmazın hangi nitelikle Hazine adına tescil edileceği konusunda ve taşınmaz üzerindeki muhdesat konusunda beyanlar hanesine şerh verme yetkisi, ancak, kadastro sırasında, kadastro mahkemesine ait olduğu ve genel mahkemelerin bu konuda karar verme yetkisi bulunmadığından, muhdesat tesciline ilişkin talebin de redddine karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA 03/03/2014 günü oy birliği ile karar verildi.