YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10120
KARAR NO : 2014/2390
KARAR TARİHİ : 25.02.2014
MAHKEMESİ : Marmaris Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 28/01/2013
NUMARASI : 2012/109-2013/17
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 28.01.2013 günlü hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar N.. M.. Ş.. mirasçıları ve arkadaşları vekili Av. S.. Ö.. tarafından istenilmekle, tayin olunan 25.02.2014 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacılar vekili Av. S.. Ö.. geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;
K A R A R
Kadastro sırasında H.. Köyü 183 ada 5 parsel sayılı 1084,99 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliğiyle Mart 1990 tarih 4 sıra numaralı tapu kaydı ile M.. S..’a ait olduğu, ancak, Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/256 Esasına kayıtlı dosyada dava konusu olduğundan sözedilerek malik hanesi açık bırakılmak suretiyle, 183 ada 6 ve 14 parsel sayılı sırasıyla 410,11 m² ve 294,07 m² yüzölçümündeki taşınmazlar ise kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Y.. G.. adına tesbit edilmiştir.
Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/256 Esasına kayıtlı dava dosyasında; davacılar F.. T.. ve arkadaşları tarafından davalı M.. S.. aleyhine, Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.12.1975 tarihinde kesinleşen 18.11.1975 gün ve 153-215 sayılı kararı ile davalı M.. S.. adına tapuya kayıt edilen cilt 39, sayfa 13, sıra 7 numarada tescil edilmiş ise de, taşınmazın kendilerine ait Temmuz 1969 gün ve 63, 64 ve Şubat 1962 tarih 4 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığından mükerrer tapu niteliğinde olduğu iddiasıyla tapu kaydının iptali istemiyle dava açmışlar, H.. Y.. ve A.. Y.. 1994 yılında davacıların tutundukları tapudan pay satın aldıkları bu payın adlarına tescili istemiyle davaya katılmışlardır. 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.02.2009 gün ve 2009/80-40 sayılı A.. Ş.., H.. ve A.. Y..’ın davasının açılmamış sayılmasına, diğer davlarda görevsizliğe, dosyanın 3402 sayılı Kanunun 27. maddesi gereğince kadastro mahkemesine gönderilmesine ilişkin kararı 14.09.2010 tarihinde kesinleşerek, dava kadastro mahkemesine aktarılmıştır.
Davacı M.. S.., davalı Y.. G.. aleyhine açtığı davada, Mart 1990 tarih 11 nolu tapu ile 1680 m² yüzölçmündeki taşınmazı Y.. G..’den satın aldığı, bu taşınmazın 410,11 m² bölümünün 183 ada 6 parsel sayısı ile 294,07 m² bölümünün ise 183 ada 14 parsel sayısı ile Y.. G.. adına tesbit edildiği, ayrıca, 183 ada 5 sayılı parselin ise malik hanesi açık olarak tesbit edildiği, bu tesbitlerin iptali ile adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, M.. S..’ın çekişmeli 183 ada 6 ve 14 sayılı parsellerin fen bilirkişi krokisinde (D) ve (E) harfleri ile gösterilen kısma yönelik davasının reddine, (B) ve (C) harfleri ile gösterilen kısma yönelik davasının kabulüne, diğer davaların reddine, çekişmeli 183 ada 5 parselin M.. S.. adına tesciline, 183 ada 6 ve 14 sayılı parsellerin tesbitinin iptaline ve bu parsellerin (B) ve (C) harfleri ile gösterilen kısımların birleştirilerek 582,76 m2 olarak 183 ada 6 parsel sayısı ve tarla niteliğiyle M.. S.. adına tesciline, (D) ve (E) harfleri ile gösterilen kısımların birleştirilerek 121,42 m² olarak 183 ada 14 parsel olarak orman niteliğiyle Hazine adına tesciline ilişkin verilen karar, davacılar F.. T.. ve arkadaşları vekili Avukat Esin Yamaç, G.. Ş.. ve arkadaşları vekili Avukat E.. A.. G.. tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur. .
Dairece 22.05.2012 gün ve 2012/3982-7758 sayılı bozma kararında bozma kapsamın dışındaki yönlerin incelenmediği belirtilerek özetle; “…davacılardan N.. M.. Ş..’nin yargılama sırasında öldüğü anlaşıldığından, dava dilekçesi ve duruşma gününün adı geçenin tüm mirasçılarına yöntemince tebliğe edilerek, davacı sıfatıyla davayı takip etmeleri için kendilerine olanak tanınması ve bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması…” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan ve taraf teşkili sağlandıktan sonra, davacı M.. S..’ın 6 ve 14 parselin fenci bilirkişi raporunda (D) ve (E) harfleri ile gösterilen kısma yönelik davasının reddi, (B) ve (C) harfi ile gösterilen kısma yönelik davasının kabulü, diğer davacıların davalarının reddine, çekişmeli 183 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tarla vasfı ile davalı M.. S.. adına tespit ve tapuya tesciline, 183 ada 6 ve 14 sayılı parselin tesbitinin iptali ile, fen bilirkişi raporunda (B) ve (C) harfleri ile gösterilen kısımlarının birleştirilerek 582,76 m² olarak 183 ada 6 parsel numarası ile tarla vasfı ile davacı M.. S.. adına tespit ve tapuya tesciline, fen bilirkişi raporunda (D) ve (E) harfleri ile gösterilen kısımların birleştirilerek 121,42 m² yüzölçümü ve 183 ada 14 parsel sayısında orman vasfı ile tespit ve Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar Necip Mümtaz Şerefli mirasçıları ve arkadaşları vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması ve 1988 ilâ 1990 yılları arasında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu, 2896 ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulaması vardır.
Mahkemece, 183 ada 5 parsel sayılı taşınmaza ilişkin davacı gerçek kişilerin tapu kayıtlarının zilyetleri yararına hukukî kıymetini yitirdiği ve 183 ada 5 parsel ile 183 ada 6 ve 14 parsel sayılı taşınmazların (D) ve (E) bölümlerine ilişkin olarak davacı M.. S.. yararına eklemeli zilyetlik yolu ile zilyetlikle kazanım koşullarının oluştuğu kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki, davacılar, kadastro mahkemesine aktarılan davada; çekişmeli taşınmazın Temmuz 1969 tarih 63, 64 ve Şubat 1962 tarih 4 sıra sayılı tapuların kapsamında kaldığını ve 02.03.1990 tarih 7 sıra sayılı tapu kaydının mükerrer tapu kaydı olduğunu savunmuşlar, yargılama aşamasında başkaca delillere de dayanmalarına rağmen, dayanılan tapu kayıtları ve delilleri taşınmazlara denetime elverişli ve yeterli kanaat oluşturacak şekilde uygulanmamış, dava konusu 183 ada 6 ve 14 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi koşullarının bulunmadığı gözetilmemiştir.
Ayrıca, davanın tarafları arasında çözülmesi gereken konular, çekişmeli taşınmazın, cinsi, M.. V.. S.. Vakfı olan H.., E.. ve Gelibolu – S. Çiftlik tapuları kapsamında olup olmadığı, bu tapu kayıtları kapsamında ise, geldisi olan M… V.. S.. Vakfının mülk araziden tahsis edilen, sahih ve icareteynli vakıf olup olmadığı, Mart 1290 tarih 18, 19 ve 20 numaralı çiftlik tapularından paylaşım ve intikal yoluyla oluşan Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 numaralı tapularda malik olarak görülen H.. F.. kızı Habibe Hanım’ın kök tapu kaydı maliki H.. F.. (M.. F..i) Efendi’nin kızı olup olmadığı, tapu kayıtlarının doğru temele dayanıp dayanmadığı ve düzenli şekilde intikallerinin yapılıp yapılmadığı ve yine 1948 yılında ölen H.. F..i kızı Habibe Hanımın davacı kişilerin miras bırakanı olup olmadığı, tapu kayıtlarının sahih esasa dayanıp dayanmadığı, çekişmeli taşınmazın bilinen en eski tarihte kimin tarafından kullanıldığı, kimden kime kaldığı, kadastro mahkemesine aktarılan
tescil davasında dayanılan zilyetliğin Medeni Kanunun yürürlüğünden 10 yıl önceye uzanıp uzanmadığı, Arazi Kanunnamesinin 20 ya da 78. madde hükümlerinin yürürlükte olup olmadığı ve somut olayda uygulanıp uygulanamayacağı; davacıların dayandığı tapu kayıtlarının Hisarönü (Hisarönü Çiftliği), Çamlı (Gelibolu çiftliği) ve Karaca (S.. Çifliği) Köylerinde yapılan kadastro işlemlerinde revizyon görüp görmediği, görmüş ise hangi parsellere revizyon gördüğü, hükmen uygulanmış ise hangi parsellere uygulandığı, harita, plan ya da krokisinin bulunup bulunmadığı, değişebilir sınırlar içerip içermediği, sınırları itibariyle ya da miktarı ile çekişmeli parseli kapsayıp kapsamadığı, kayıt fazlasının nereden kaynaklandığı, zilyetlik yoluyla edinilip edinilemeyeceği, zilyetlik yoluyla kazanma iddiasında bulunan kişiler için bu koşulların oluşup oluşmadığı, adlarına tescil kararı verilen kişilerin zilyetliklerinin kiracı sıfatıyla mı yoksa malik sıfatıyla mı olduğu, zilyetlerin, tapu malikleri ve maliki evvellerine kira ya da benzeri bir ödeme yapıp yapmadıkları, çiftlik tapu malikleri ile Hisarönü Köyü’nden 79 kişi arasında görülüp kesinleşen Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/333-51 sayılı kararının ve davacıların sunduğu diğer kararların, davanın tarafları için kesin hüküm niteliğinde bulunup bulunmadığı, çekişmeli taşınmazın bu kararların kapsamında kalıp kalmadığına ilişkin olduğu halde, mahkemece bu sayılan olgular ve taraflarca ileri sürülen deliller gerektiği şekilde irdelenmemiş, hangi delile niçin değer verildiği ya da niçin değer verilmediği, hangisinin diğerine üstün tutulduğu konusunda yeterli açıklama yapılmamış, iddia ve savunmada ileri sürülen hususlar cevaplanmamıştır.
3402 sayılı Kanunun 26 ve devamı maddelerinde kadastro mahkemesinin yargılama usûlü düzenlenmiştir. İstisnalar dışında, kadastro mahkemesi de, genel mahkemelerde olduğu gibi, tarafların iddiaları ve savunmaları ile bağlı olup, aynı yere ilişkin olsa bile, farklı dosyalarda sunulan delillere dayanılarak, hüküm kurulamaz. Başka deyişle, istisnalar dışında, kadastro mahkemesinde de, delillerin taraflarca sunulması ve dosyasının taraflarca oluşturulması ilkesi geçerlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ile dayanılan deliller, kesin ya da takdiri delil olmasına göre mahkemece tek tek değerlendirilmelidir.
Mahkemece, çiftlik tapu kaydına tutunan davacı gerçek kişilerin iddiaları ve sundukları deliller, dayandıkları tapu kayıtları yöntemince uygulanmamış, tapu kaydı uygulaması yönünden, Kadastro Mahkemesinin 05.04.2001 gün ve 1996/11-16 sayılı kararı kesin hüküm olarak kabul edilmiş ve bu dosyadaki tapu uygulamasına dayanılmışsa da, bu karar, o davanın tarafı olan tapu malikleri Necip Mümtaz Şerefli ve paydaşları yönünden Kadastro Kanunun 34. maddesi gereğince kesin hüküm oluştursa da, Kadastro Mahkemesinin sözü edilen 1996/11 E. sayılı dosyasında taraf olmayan Hazine ve bu dosyanın davacıları olan ve zilyetlikle edinme iddiasında bulunan gerçek kişiler yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı gözetilmemiştir.
Tapu kaydına dayanan davacıların tapuları hakkında verilen Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 22.11.1978 gün ve 1977/11819-13674 sayılı ve 16. Hukuk Dairesinin 24.04.2001 gün ve 2001/418-2033 sayılı kararlarında açıklandığı gibi, Medeni Kanunun 04 Nisan 1926 tarihinde yayınlanıp 04 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra 29 Mayıs 1926 tarihli ve 864 sayılı Tatbikat (Uygulama) Kanunu’nun 43. maddesinin “Kanunu Medeniye, Borçlar Kanunu ve bu Tatbikat Kanununa aykırı olan hükümler ile “mecelle mülgadır” hükmüyle, Mecelle ve Medeni Kanuna aykırı olan diğer eski mevzuat açıkça yürürlükten kaldırıldığı halde, 1274 (1858) tarihli Arazi Kanunu, kaldırılan bu kanunlar arasında sayılmamıştır.
Medeni Kanunun yayınlandığı tarihten sonra ve fakat yürürlük tarihinden önce, kabul edilen 02.05.1926 tarih 837 sayılı Kanunla, Arazi Kanunnamesinin 68, 69, 70, 71, 74, 76, 84 ve 85. maddeleri yürürlükten kaldırıldığına göre, Arazi Kanunnamesi’nin diğer maddelerinin (özellikle Arazi Kanununun mera, yaylak ve kışlaklarla Medeni Kanuna aykırı olmayan diğer hükümlerinin) yürürlükte olduğunun kabul edilmesi gerektiği, nitekim 28 Şubat 1998 tarihinde yürürlüğe giren 4342 sayılı Mera Kanununun 36. maddesi ile Arazi Kanunnamesi’nin 97, 98, 99, 100, 101, 102 ve 105. maddelerinin yürürlükten kaldırılmış olması ve 27.01.1943 gün ve 5/7 sayılı ve yine 09.02.1944 gün ve 4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarında, 1274 (1858) tarihli Arazi Kanunnamesinin 45. maddesinin, Medenî Kanunun 658 ve 659. maddeleriyle zımnen yürürlükten kaldırıldığı, ancak, diğer maddelerinin halen yürürlükte olduğunun kabul edilmesi, yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 27.04.1949 gün ve 1948/7-1949/7 sayılı kararıyla da Arazi Kanunnamesinin 78. maddesi hükmüne değer verilmesi nedenleriyle, Arazi Kanunnamesinin Medeni Kanuna aykırı düşmeyen hükümlerinin, bu arada konuyla ilgili 20 ve 78. maddelerinin yürürlükte olduğunun kabulü ile somut olayda anılan kanun hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının araştırılıp tartışılması gerekmektedir.
Mahkemece, tapu kaydının çekişmeli parselleri kapsamadığı, bir an için kapsadığı kabul edilse bile, taşınmazların Medeni Kanunun yürürlüğünden önce tapu malikleri dışındaki kişiler tarafından 10 yıldan fazla süreyle zilyet edilmesi nedeniyle, Arazi Kanunnamesinin 20. ve 78. maddeleri gereğince tapu kaydına değer verilemeyeceği kabul edildiğine göre, dayanılan tapu kayıtlarının çekişmeli taşınmaza uyup uymadığı, başka bir anlatımla dava konusu taşınmazın davacılar ve katılan gerçek kişilere ait tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığı konusunda yapılan uygulamanın yetersiz olması bir yana, zilyetliğe dayanan davacı ve önceki zilyetlerin Medeni Kanunun yürürlüğe girdiği 1926 yılından önce zilyet olup olmadıkları, zilyetlikleri varsa ne zaman ve ne şekilde başladığı, zilyetliğin çekişmesiz, aralıksız, malik sıfatıyla devam edip etmediği konularındaki araştırma ve bu konuda toplanan deliller de hüküm kurmaya yeterli değildir. Çiftlik sahibi tapu kaydı maliklerinin dayandığı kesinleşmiş mahkeme kararları, komisyon kararları, vergi kayıtları, şer’i mahkeme ilâmları, kamulaştırma kararları, Orman Yönetiminin yaptığı incelemeler ve raporlar ile şer’iye defteri örnekleri, bir kısım köylülerin çiftlik arazilerini kira ve icar vererek kullandıklarına dair 1940 yılından sonra noterde verdikleri taahhütnameler ile diğer deliller karşısında, yerel bilirkişi ve tanık sözlerine ne şekilde değer verildiği, çekişmeli taşınmaza önce ya da şimdi zilyet olan gerçek kişiler ile bu deliller arasında bağlantı bulunup bulunmadığı, zilyetliğe esas sözleri hükme esas alınan yerel bilirkişi ve taraf tanıkları ile bir kısım tapu malikleri muteriz davacılar arasında aynı nitelikte davalar olup olmadığı araştırılmamış ve irdelenmemiştir.
Oysa, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukukî Dinlenilme Hakkı” gereğince, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
O halde, mahkemece; aynı tapu kayıtlarına dayanılarak açılan bir çok davanın bulunduğu, bunlardan bir kısmının sonuçlandırılıp bir kısmının halen devam ettiği anlaşıldığından, halen görülmekte olan dava dosyalarının birleştirilmesi, yargılamayı geciktirip, para ve emek sarfına yol açacağı ve yıllardan beri devam eden davaları daha da karmaşık ve içinden çıkılamaz hale getireceği göz önünde bulundurularak; dava dosyaları birleştirilmeden, muteriz davacılar Necip Mümtaz Şerefli mirasçıları ve arkadaşlarının dayandığı delillerin eksiksiz olarak toplandığı aynı nitelikteki dava dosyalarından birisi kılavuz dosya seçilerek;
Tapu kayıtlarında geçen Hisarönü, Gelibolu (K..-S.., Ç..), K.. (Orhaniye), L.., G.. (İçmeler) köylerinin bulunabilecek en eski tarihli idari sınırlarına ait harita ve diğer belgeler, gerektiğinde eski kayıt ve defterler üzerinde inceleme ve araştırma yapabilecek nitelikte konunun uzmanı bilirkişiler tayin edilerek, Cemaziyelahir 1208, Zilhicce 1207 (9 Ocak 1794) Tarihli Mülkname, M.. V.. S.. Vakfıyesine ilişkin 21 Zilhicce 1209 (1795) tarih (12 Ramazan 1263 (1847)) tarih 477 sayılı Temessük, 25 Safer 1291 (1876) tarihli temessük, H.. Çiftliği Mart 1290 tarih D.9 V.18 Ö.. (E..) Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.19, Gelibolu ve S.. Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.20 sayılı tapu kayıtları ile bu sicillerden gelen Ağustos 1326 (1910) tarih ve 3 numaralı Ö.. (Ö..) Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 2 numaralı Gelibolu – Söğüt Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 4,
H.. Çiftliği tapu kayıtları ile bu kayıtların gittileri ve tedavülleri olan diğer tapu kayıtları ve bu kayıtların revizyonları yerel yönetim ve genel müdürlükten getirtilerek bir sıra dahilinde dosya arasına konulmalı,
Bu tapu kayıtlarının revizyon gördüğü ya da hükmen bu tapuların uyduğu belirlenen kadastro parselleri, gerekirse mahkemedeki tüm dosyalar ve tapu sicile devredilmiş tüm dosyalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle saptanmalı, bu parsellerin tesbit tutanakları, tesbitleri kesinleşmişse bu yolla oluşan tapu kayıtları, hükmen kesinleşenlerin bilirkişi raporları dosyaya eklenmeli,
Belirlenen revizyon parselleri ile aynı şekilde dava konusu edilen tüm parselleri bir arada gösteren pafta örnekleri getirtilmeli,Sözü edilen tapu kaydına dayanılarak halen Marmaris Asliye, Sulh ve Kadastro Mahkemelerinde devam eden davaların konusu ve kimler arasında görüldüğü, sonuçlanan davalar varsa bunların konusu ve neticesi hakkında tarafların hazırlayacağı dava listesi kendilerinden alınmalı, esas defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak aynı türden uyuşmazlıklar tutanak ile belgelenmeli,
Vakıf Taşınmazları ve Vakıf Hukuku Konusunda uzman bilirkişiler belirlenip, dosyadaki tarafların tutunduğu mülknameden başlanarak tüm kayıtlar ve belgeler incelettirilmeli, M.. V.. S.. Vakfının mülk araziden tahsis suretiyle edinilip edinilmediği, sahih vakıflardan olup olmadığı yönünde rapor düzenlettirilmeli, muteriz davacıların tapu kayıtlarının tesis ve tedavüllerinin nitelikleri ve mevzuat karşısındaki geçerlilikleri konuları üzerine değişik zamanlarda, üniversite öğretim üyelerinden 6100 sayılı H.M.K.’nun 293. maddesi hükmü uyarınca aldıkları bilimsel mütalaalar incelenmeli, gerekirse bu uzman kişiler H.M.K.’nun 293/2 maddesi uyarınca dinlenilmeli,
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ait, en eski tarihlisinden en yeni tarihte düzenlenen memleket haritaları dahil, yöreye ait tüm memleket haritalarının orijinalinden renkli ve onaylı fotokopi örnekleri ile hava fotoğrafları ve amenajman planları, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yer ve mevki ismi, varsa yakın kadastro parsel numaraları yazılmak suretiyle, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerin 2863 sayılı Kanun hükümlerine göre doğal ya da kültürel sit alanı olup olmadığı sorulmalı, ilgili karar ve harita örnekleri getirtilerek dosyasına eklenmeli,
Tapu kayıtlarındaki sınırları ve memleket haritasındaki mevkileri bilecek ve bu davalar ile ilgisi olmayan, olabildiğince yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler tesbit edilmeli, gerektiğinde tapu kayıtlarının bilinmeyen sınırlarında yardımcı olacak ve zilyetlik konusunda bilgi verecek tanık isimleri taraflardan istenmeli, önceki keşiflere katılmamış üç orman yüksek mühendisi, üç harita mühendisi, üç jeolog bilirkişi ve üç ziraat uzmanı bilirkişinin ismi yöntemince belirlenmeli, bu bilirkişilere tarafların itirazları olursa değerlendirilerek, gerektiğinde onların yerine başkaları seçilmeli,
Çekişmeli 183 ada 5 parsele ilişkin 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi uyarınca araştırma yapılması gerektiğinden Hazine ve Orman Yönetimine husumet yaygınlaştırılmalı,
Bilahare kılavuz dosya üzerinden yapılacak keşifte; M.. V.. S.. Vakfiyesi ve 17 Rabiulevvel 1295 tarihli İcmali Hakani sureti: …Menteşe sancağında, Ula kazasında vaki bir tarafı Ç.. ve bir tarafı D.. C.. ve bir tarafı Karavasil Beli ve M.. Hu. müntehi olup işbu hudut ile mahdut mahal derununda H.. Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik, Ö.. Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik ve Gelibolu çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik sınırları ve ilk tesisi Mart 1290 tarih D.9, V.18 , aynı tarih Varak 19, aynı tarih Varak 20 sayılı tapu kayıtları tüm tesis ve tedavülleri ile, bu kayıtlardan önce oluşturulmuş ise, bu kayıtların, Ağustos 1326 tarihli tarihinde yapılan ifrazlara göre oluşan yeni sınırları itibariyle yerel bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanmalı, bu çiftlik sınırları için ayrıca oluşturulan çiftliğe ait tarla ve bina nitelikli tapu kayıtları varsa, onlar dahi uygulanmalı, uygulama sırasında, tutunulan Gelibolu maa S.. Çiftliği, H.. Çiftliği ve Ö..Çiftliği tapularında Mezar Gediği, Dikilitaş, Löngöz sınırlarının ortak sınır, Kırvasil (Orhaniye), G..(içmeler) sınırlarının köy ya da çiftlik sınırları olduğu, tapu kayıtlarının eşcar-ı müsmire ve gayr-ı eşcarı müsmireyi müştemil çiftlik kayıtları olup, bu sınırlar içinde Devlet Ormanları, dereler, taşlık ve kayalık niteliğindeki devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin bulunduğu, sınırlarının mevki ya da nokta sınırlar olduğu, bu sınırların çoğunluğunun devlet ormanı içinde kalması nedeniyle sabit kabul edilemeyeceğinden, 3402 sayılı Kanunun 20/C maddesi gereğince kayıt kapsamının yüzölçümüne değer verilerek saptanacağı, H.. Çiftliğine ait tapu kaydının aynı köy 1 ilâ 169 sayılı parselle uygulandığı, ancak bu parseller hakkında tapuya dayanmayan ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişiler tarafından itiraz edilip, birçok dava açıldığı, Gelibolu maa S.. Çiftliği tapusunun Ç.. köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere uygulandığı gözönünde bulundurularak, tapu kayıtları yerine uygulanmalı; bilinmeyen sınırlar konusunda tarafların gösterecekleri tanıklar dinlenmeli, yerel bilirkişi ve tanık sözleri, komşu parsel kayıtları ve eski tarihli memleket haritaları, köy isimleri ve sınırlarına ilişkin tüm kayıtlarla denetlenmeli, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından tarif edilen ve gösterilen sınırlardaki çelişkilerin yöntemince giderilmeli, revizyon parselleri ile Kırvasil (Orhaniye) ve G.. (İçmeler) Köyleri (ya da Çiftlikleri) ile memleket haritasında L.. köyü olarak işaretlenmiş bulunan sınırlar gözetilerek sabit sınırların nereler olabileceği değerlendirilerek kayıtlar 3402 sayılı Kanunun 20. ve 21. maddeleri hükmüne göre, sabit sınırlarla bağlantısı kesilmemek suretiyle, bu sınırlardan başlanarak, genel kadastroda revizyon gördüğü, çiftlik tapu sahipleri adına kesinleşen parseller de dikkate alınmak suretiyle uygulanarak, kayıtların yüzölçümüyle kapsadığı alanlar tereddüte yer bırakmayacak biçimde belirlenmeli, harita mühendisi bilirkişi ve fen bilirkişilere tapu kaydının sınırları itibariyle kapsadığı alanı ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını ayrı ayrı gösteren ayrı renkli kalemlerle işaretli müşterek imzalı kroki düzenlettirilmeli;
Daha sonra, dosyaya getirtilen en eski tarihli hava fotoğrafları, memleket haritaları, amenajman planları ve orman kadastro haritası ile kadastro paftası ve dayanılan tapu kayıtlarının sınırları ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını gösteren bilirkişi krokisi ve haritası, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yöntemince uygulanarak, tapu kaydının yüzölçümüyle kapsadığı alanlar içinde kalıp 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre devletleştirilen orman alanları belirlenmeli, yüzölçümüyle geçerli kapsamı dışında kalan orman alanlarının, 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre zaten devlet ormanı sayılması nedeniyle, devletleştirmeye ve iadeye konu edilemeyeceği gözetilmeli, devletleşen orman alanları var ise, bu alanlarının yüzölçümü, tapu kayıtlarının yüzölçümünden düşüldükten sonra, artan bölümün tarım alanları ve yerleşim alanları için hüküm ifade edeceği, başka deyişle birbirlerine sınır olduğu ve toplam 14000 dönüm yüzölçümünde olduğu anlaşılan bu üç tapu kaydının yüzölçümüyle kapsadıkları alan içinde kalan ormanların devletleştirme kapsamında olduğu göz önünde bulundurularak, devletleştirilen orman alanının yüzölçümü, tapu kaydı miktarından düşüldükten sonra, kalan miktarın bir bütün halinde çiftliğin tapu kaydı kapsamındaki diğer araziler olabileceği düşünülerek muteriz davacıların tapu kayıtlarının kapsamı belirlenmeli, orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, aynı yörede dava konusu edilen taşınmazların konumunu çevre taşınmazlarla birlikte bu harita ve fotoğraflar üzerinde bir arada gösterecekleri, çiftlik tapu kayıtlarının sınırlarını, yüzölçümü ile kapsadığı alanları ve devletleştirilen orman alanlarını, davacı M.. S..’ın dayandığı 02.03.1990 tarih 7 sıra sayılı tapu kaydı ile dayanağı tescil dava dosyası getirtilmek ve tescil krokisi dava konusu taşınmazlara uygulanmak suretiyle 3402 sayılı Kanunun 20/A maddesi uyarınca belirlenen kapsamını birlikte gösterir ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, kroki düzenlettirilmeli ve düzenlenen bu rapor ve krokiler aynı nitelikteki tüm dava dosyalarına konulmalıdır.
Yukarıda anlatılan şekilde yapılacak uygulama ve değerlendirme sonucunda, dava konusu taşınmazın muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı içinde kaldığı belirlendiği takdirde; Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.11.1975 tarih 1975/253-215 sayılı kararı ile tescil edilen tapu kaydına ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme iddiasında bulunan davacı gerçek kişi taraf ile tapu kaydına tutunan muteriz davacı tarafların tanıkları ve yerel bilirkişiler taşınmaz başında dinlenip, zilyetliğin kiracı yada malik sıfatıyla olup olmadığı, Medeni Kanunun yürürlüğünden en az 10 yıl öncesine dayanan zilyetlik olup olmadığı, varsa zilyetliğin başlangıcının ne şekilde hatırlandığı veya kendilerine bu bilgilerin ne şekilde aktarıldığı sorulup, somut olaylara dayalı yeterli ve kesin yanıtlar alınmalı, bir birinin tekrarı niteliğindeki soyut sözlerle yetinilmemeli, tarafların dayandıkları deliller ile özellikle Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/333 E., 1994/51 K., ve Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/104 E. 1961/25 K. Sayılı kararları ile 1189/103 Esas sayılı dava dosyası krokileri yerine uygulanmalı, Çiftlik ve tapu sahipleri tarafından sunulan kiralamaya ilişkin 1940 yılından sonra noterde düzenlenen taahhüt senetleri kendilerine okunarak, bu belgelerde söz edilen kişi ve taşınmazlar ile çekişmeli taşınmazın ve taşınmaza zilyet olanın ilgisinin olup olmadığı hususundaki bilgileri sorulmalı, bu deliller karşısında bazı dosyalarda davacı, bazılarında davalı durumunda olan köylülerin zilyetliğinin asli zilyetlik olup olmadığı değerlendirilmeli, Türkiye genelinde 1936-1937 yıllarında arazi ve bina vergi yazımı yapıldığından Hisarönü, Gelibolu (Karacasöğüt, Çamlı), Orhaniye, G.. (İ..) Köyleri’nde bu yıllarda vergiye kayıt edilen arazi yada bina olup olmadığı Özel İdare Müdürlüğünden sorularak varsa getirtilip yerine uygulanmalı, bu köyde, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanan gerçek kişiler, bunların bayi yada murislerinin, o yıllara ait hiç vergi kaydı yoksa bunun nedeni araştırılmalı, 1926 yılından önce asli zilyet olan kişilerin 1936-1938 yıllarında sahip oldukları yerleri vergiye kayıt ettirmemiş olmalarının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, köylülerin vergi kayıtları olmayıp, çiftlik sahiplerinin vergi kayıtları olması halinde bu durumun köylülerin Hisarönü Köyü arazilerine o yıllarda aslî zilyet olmadıklarının karinesi sayılıp sayılmayacağı tartışılıp değerlendirilmeli, muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamında kalması ve tapuların sahih ve geçerli olduğunun kabul edilmesi halinde, belgesizden mahkeme hükmü ile oluşan davacının dayandığı 02.03.1990 tarih 7 sıra sayılı tapu kaydının mükerrer tapu olup olmadığı değerlendirilmeli ve sonucuna göre karar verilirken muteriz davacıların kadastro mahkemesine aktarılan davasının 183 ada 5 parsel ile birlikte dava konusu 183 ada 6 ve 14 sayılı parsellerin davacı M.. S..’ın dayandığı tapu kaydı kapsamında kalan bölümlerine ilişkin olduğu gözetilerek karar verilmelidir.
Eğer dava konusu taşınmazın muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı dışında kaldığı belirlendiği veya tapu kayıtlarının zilyedi yararına hukuki kıymetini kaybettiği kabul edildiği takdirde ise, davacı M.. S..’ın dayandığı 02.03.1990 tarih 7 sıra sayılı tapu kaydının 3402 sayılı Kanunun 20/A maddesi uyarınca belirlenen kapsamına göre, davacı M.. S..’ın 183 ada 6 ve 14 sayılı parsele ilişkin açtığı davada kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine değil, dayanak gösterdiği tapu kaydı kapsamında kaldığı iddiasına dayandığından ve davada Hazine veya Orman Yönetimi tarafından orman iddiasıyla açılmış bir dava veya usulünce bir katılım bulunmadığı, re’sen araştırmayı gerektirir 3402 sayılı Kanunun 30/2 maddesi koşullarının da 183 ada 6 ve 14 sayılı parsele ilişkin olmadığı, hâkimin davada taleple bağlı olarak davayı sonuçlandırması gerektiğinden yukarıda anlatılan şekilde yapılacak dayanak tapu kaydının kapsam belirlemesi dışında kalan taşınmaz bölümüne ilişkin olarak kadastro tesbitindeki gibi karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Kabule göre de; dava konusu taşınmazların 183 ada 5, 6 ve 14 parsel sayılı taşınmazlar olduğu halde, hüküm fıkrasının 1 fıkrasının (C) bendinde dava konusu olmayan 317 ada 26 sayılı parsel hakkında da ifraz, tevhit ve tescil kararı verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar N.. M.. Ş.. mirasçıları ve arkadaşları vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtay temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması nedeniyle 1.100.-TL vekâlet ücretinin davacı M.. S..’dan alınarak davacılar Necip M.. Ş.. mirasçıları ve arkadaşlarına verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 25/02/2014 günü oy birliği ile karar verildi.