Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/10084 E. 2014/1459 K. 04.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10084
KARAR NO : 2014/1459
KARAR TARİHİ : 04.02.2014

MAHKEMESİ : Çorlu (Kapatılan) Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 10/12/2012
NUMARASI : 2005/26-2012/12

Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 10/12/2012 günlü hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacılardan S.. T.. ve M.. C.. tarafından istenilmekle, tayin olunan 04.02.2014 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden S.. T.., M.. C.. ve A.. S.. geldi, diğer taraftan Orman Yönetimi vekili Av. Ö.. S.. B.. geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;

K A R A R

Davacı A.. S.., 10.11.2005 havale tarihli dava dilekçesiyle, Y.. Beldesi 3262 parselde 3 nolu bağımsız bölüm ile 3263 parsel 1 ve 2 nolu bağımsız bölümlerin tapu ile adına tescilli olduğu,
Davacı S.. T.., 06.01.2006 havale tarihli dava dilekçesiyle, Y.. Beldesi 3.. parselde 1.. nolu bağımsız bölümün tapu ile adına tescilli olduğu,
Davacı M.. C.., 23.11.2005 havale tarihli dava dilekçesiyle, Y.. Beldesi 3.. parselde 6 ve 7 nolu bağımsız bölümlerin tapu ile adına tescilli olduğu,
Yörede 2005 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında, öncesi tamamen tarım alanı olan çekişmeli taşınmazların kadastro komisyonu tarafından orman sayılarak orman alanı içinde bırakıldığı iddiasıyla ayrı ayrı dava açarak orman kadastro komisyonu işleminin iptali ile taşınmazların orman sınırları dışına çıkarılmasını istemişler, mahkemece davaların arasında fiilÎ ve hukukî irtibat bulunduğu gerekçesiyle davalar birleştirilmiştir.
Davacılardan A.. S.. 27.11.2012 tarihli dilekçesi ve 10.12.2012 tarihli celsedeki beyanı ile 6292 sayılı Kanunun 7/1-a maddesi ve Anayasa Mahkemesi’nin 2011/77 karar sayılı kararı uyarınca tapu kayıtlarına konan 6831 sayılı Kanunun 2/A ve 2/B madde belirtmelerinin kaldırılması talebi ile dava dilekçesini ıslah etmiştir.
Mahkemece; Y.. Beldesinde 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulamasına konu saha bulunmadığı, davacının davasını tamamen ıslah ettiği, ıslah neticesinden oluşan yeni davada hukukî menfaatinin olmadığı gerekçesiyle 3.. parselde bulunan 3 nolu bağımsız bölüm ile 3.. parselde bulunan 1 ve 2 nolu bağımsız bölümde bulunan ev ve arsa vasıflı taşınmazların 2/B madde uygulama sahası içerisine alındığı iddiasıyla 6292 sayılı Kanunun 7. maddesi gereğince 2/A ve 2/B madde belirtmelerinin kaldırılması talebine yönelik davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacılar S.. T.. ve M.. C.. tarafından duruşma istemli, davacı A.. S.. tarafından duruşma istemsiz olarak temyiz edilmiştir.
Dava,6 aylık askı ilân süresi içinde açılan orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir.
Bölgede 12.07.2005 tarihinde altı aylık askî ilânına çıkarılarak kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamaları bulunmaktadır.
Mahkemece, davacı A.. S..’nin davasını tamamen ıslah ettiği, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uygulamasının olmadığından, davacının hukukî menfaatinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki; davacı A.. S..’nin ıslah dilekçesi üzerine dava, mahkemece nitelik yitirdiği gerekçesiyle Hazine adına orman sınırı dışına çıkartılan yerlere ilişkin olarak
uygulanması gereken 6292 sayılı Kanunun 7. maddesi uyarınca 2/A veya 2/B şerhlerinin silinmesi davası olarak kabul edilerek dava sonuçlanmıştır. Oysa, davacılar tarafından açılan dava, 6831 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca 6 aylık askî ilânı süresinde açılan orman tahdidine itiraz davası niteliğinde olduğu gibi, tapu kayıtlarında da 6831 sayılı Kanunun 2/A ve 2/B maddesi gereğince konulan belirtmelerde bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, davanın orman kadastrosuna itiraz olarak değerlendirilip araştırma yapılarak hüküm kurulması gerekir. Ayrıca, davacılar M.. C.. ve S.. T.. tarafından açılan davalar yönünden hüküm kurulmaması doğru değildir.
Bu nedenle, mahkemece, dava konusu taşınmazlar içindeki diğer bağımsız bölüm maliklerinin dava açıp açmadığı araştırılmalı, açmış ise aralarında bağlantı olduğundan birleştirilmeleri gerektiği düşünülmeli, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve O.. B.. (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli ve davalı taşınmazlara ilişkin olarak 6831 sayılı Kanunun 11. maddesi ile Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/j maddesinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda, orman kadastrosunun iptali davası açabilmek için bir taşınmazda hak sahibi olmanın yeterli görüldüğü, ayrıca, taşınmazdaki bütün hak sahiplerinin birlikte dava açmaları gerektiği yönünde kısıtlayıcı bir düzenlemenin getirilmediği, belirtilen Kanunî düzenlemeler ile müşterek menfaatlerin korunmasına yönelik davaların müşterek maliklerden biri tarafından açılabileceğine ilişkin 21.06.1944 gün ve 13/30 – 24 sayılı içtihadı birleştirme kararı birlikte yorumlandığında, müşterek maliklerin ayrı ayrı orman kadastrosunun iptali davası açabilecekleri gözönünde bulundurularak dava konusu taşınmazların tamamı yönünden oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişilerin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtay temyiz inceleme duruşmasında davacıların kendilerini vekil ile temsil ettirmemeleri nedeniyle vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 04/02/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.