Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/9841 E. 2013/913 K. 07.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/9841
KARAR NO : 2013/913
KARAR TARİHİ : 07.02.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 2006 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında … İlçesi, … Köyünde yer alan 144 ada 2 parsel sayılı 115 hektar 1486.86 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, yayla olarak sınırlandırılıp özel siciline kaydedilmiştir. Davacı, taşınmazın bir bölümünün babası Mamo Bünül’e ait tarım alanı iken ölümü ile kendisine kaldığını ileri sürerek tesbitin iptali ve adına tescili istemi ile kadastro mahkemesinde dava açmıştır. Kadastro mahkemesince davanın askı ilân süresinden sonra açılmış olması nedeniyle görevsizlik kararı verilerek dava asliye hukuk mahkemesine aktarılmıştır. Asliye hukuk mahkemesi, kamu malı niteliğindeki yaylaların zilyetlik yoluyla kazanılmasının mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar vermiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, mera sicil kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmaksızın yaylaların zilyetlik yoluyla kazanılamayacağı gerekçesi ile hüküm kurulmuştur. Oysa, davacının iddiası, dava edilen taşınmaz bölümünün yayla olmadığı yolundadır. Tarafların delilleri toplanıp değerlendirilmeden hüküm kurulamaz.
Bu nedenle, mahkemece yapılacak iş; tarafların iddia ve savunmalarını alarak tüm delillerini toplamak ve bunları değerlendirildikten sonra işin esası hakkında bir hüküm kurmaktır. Taşınmazın yayla, orman, mera gibi zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olup olmadığı ve bu tür yerlerden değilse, davacı yararına kazandırıcı zaman aşımı koşullarının oluşup oluşmadığının tesbiti gereklidir.
Bu cümleden olarak; taşınmazın bulunduğu yörede dava tarihinden önce yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunup bulunmadığı araştırılmalı, kesinleşen orman kadastrosunun bulunmaması halinde, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir fen elemanı, yerel bilirkişi, tesbit bilirkişileri, varsa taraf tanıkları eşliğinde yapılacak inceleme ve keşifte, yukarıda değinilen belgeler çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Kesinleşen orman kadastrosunun bulunduğu belirlendiği takdirde ise kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmelidir.
Yapılacak bu uygulamalara göre taşınmazın yayla, orman, mera gibi yerlerden olmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu saptanırsa bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar (gerçek kişi) yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, (murisler) yönünden de ilgili tapu ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 03.07.2005 gün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Bundan ayrı; dosya arasında “ bu yerde orman kadastro çalışmalarına 14/09/2010 tarihinde başlanmış olduğu”nu bildiren bir orman işletme müdürlüğü yazısı olduğu görüldüğünden, bu husus tam olarak açıklığa kavuşturulup davanın devamı sırasında yapılan bir orman kadastrosunun bulunması halinde, davanın orman kadastrosuna itiraz davasına dönüşüp dönüşmediği üzerinde durulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 07/02/2013 günü oy birliği ile karar verildi.