Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/9642 E. 2013/3164 K. 25.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/9642
KARAR NO : 2013/3164
KARAR TARİHİ : 25.03.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve katılan vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı … Kasabası, …. Mahallesi, …. Mevkiindeki yaklaşık 2 dönüm yüzölçümündeki taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, aynı taşınmaz hakkında mahkemenin 2001/342 – 2001/915 sayılı dosyasında açtığı tescil davasında tüm deliller toplandığı halde, yanlışlıkla takipsiz bırakıldığı için açılmamış sayılmasına karar verildiğini, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Yargılama sırasında …; dava konusu taşınmazda davacının tek hak sahibi olmadığı, davaya konu edilen yerin taşınmaza bitişik 256 parsel sayılı taşınmazın maliki Memiş’in mirasçılarına kaldığı ve davacıdan başka kendisinin de mirasçı olduğunu ileri sürerek davaya katılmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne ve mahkemenin 2001/342 – 2001/915 sayılı dosyasındaki fen bilirkişisi ….’ın 23.07.2002 tarihli raporda (A) harfi ile 1771,53 m² yüzölçümündeki taşınmazın, davacı ……. adına tesciline dair verilen karar, katılan … vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle;
Dairenin 25.11.2008 gün ve 2008/8505-16561 sayılı karar ile “…A) Katılan … vekilinin temyiz itirazları yönünden; mahkemece, kanunî hakkını kullanarak itiraz edenlerin (katılma isteminde bulunanların) iddialarını kanıtlayacak delillerini mahkemeye sunmalarına olanak vererek, yine böyle bir istek karşısında tescil davacısı ve kanunî hasım durumunda bulunan davalıların bu isteğe karşı görüşlerinin alındıktan sonra iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, katılanın delilleri toplanmadan yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir.
B) Hazine vekilinin temyiz itirazları yönünden ise; mahkemece, daha önce davacı tarafından eldeki davanın konusu taşınmaz hakkında açılan ve Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/342-915 sayılı kararıyla davanın açılmamış sayılmasına karar verilen tescil davasında yapılan yargılama sırasında toplanan deliller ve bilirkişi raporları ile yetinilerek hüküm kurulduğu, hükme dayanak yapılan bilirkişi raporlarının çekişmeli taşınmazın zilyetlik yoluyla kazanmaya elverişli taşınmaz olup olmadığını saptamakta yeterli olmadığı gibi, çekişmeli taşınmazın yakınındaki 1959 yılında yapılan ilk arazi kadastrosunda tapulaması yapılan parsellere ait tapulama tutanak örnekleri ile varsa dayanağı tapu ve vergi kayıtları ilk oluştuğu günden itibaren tüm gittileri ile birlikte getirtilmediği, M.K.’nın 713. maddesine dayanılarak açılan davalarda dava tarihinden tarihten 15 – 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritalarında dava konusu yer belirlendikten sonra, taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar-ihya ve zilyetliğin hangi tarihte başlanılıp tamamlandığı belirlenmeli, taşınmazın eski ve yeni niteliği konusunda jeoloji mühendisinden de ayrıntılı rapor alınmalı, keşif sırasında taşınmazı çeşitli yönlerinden hali hazır durumunu gösterir renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak dava dosyası içine konulmalı, davanın açıldığı tarihten önce ya da sonra Hazine yetkilileri tarafından hazırlanan idari tahkikat ve haksız işgal (ecrimisil) tutanakları varsa bu tutanaklar da yerine uygulanıp tutanaklarda ismi yazılı kişiler tanık sıfatıyla dinlenilmeli, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı usûlünce araştırılması…” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, taşınmazın evveliyatının yüksek eğimli çalılık olduğundan orman sayılan yerlerden olduğu ve 25.05.1989 yılında orman kadastrosu dışında bırakıldığı gerekçesiyle davacı ve katılanın davasının REDDİNE karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve katılan vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 6831 sayılı Kanuna göre yapılıp 27.04.1986 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu ile 3302 sayılı Kanuna göre yapılıp 25.05.1989 tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B çalışması bulunmaktadır.
Yörede 1959 yılında yapılıp kesinleşen genel arazi kadastrosu çalışmasında taşlık ve çalılık olması nedeniyle tescil harici bırakılmıştır. Dava tarihi ile genel arazi kadastrosu tarihi arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve çekişmeli taşınmazın (a2) ile gösterilen 46,25 m² bölümünün 526 parsel sayılı taşınmaz içinde tapu siciline tescilli olduğundan, bu bölüme ilişkin zilyetliğe dayalı olarak tescil davası açılamayacağı, (a1) ile gösterilen 2203,53 m² bölümünün ise, tapulama mahkemesinin kararı ile orman niteliğiyle tescil harici bırakıldığından, orman tahdidinin kesinleştiği tarihe kadar zilyetliğin davacı yararına hak oluşturmayacağı, orman tahdidi dışında bırakıldığı 24.05.1989 tarihinden sonra zilyetliğin başlayabileceği, ancak; bu halde de taşınmazın imar planına alındığı 12.01.1989 tarihinden sonra zilyetlikle kazanılması mümkün bulunmadığından, davacı yararına zilyetlikle kazanma şartlarının oluşmadığının anlaşılmasına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere ayrı ayrı yükletilmesine 25/03/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.

..