Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/9480 E. 2013/2447 K. 11.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/9480
KARAR NO : 2013/2447
KARAR TARİHİ : 11.03.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine vekili ve davalı gerçek kişi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Akçatekir Beldesi Küçüktekir Mahallesi 158 ada 6 parsel sayılı 901,97 m² yüzölçümlü kargir ev ve arsası nitelikli taşınmaz davalı gerçek kişi adına tapu sicilinde kayıtlıdır.
Davacı Hazine 29.06.2004 tarihli dilekçe ile, çekişmeli taşınmazın yaylak niteliğinde bulunduğundan tapusunun iptali özel siciline tescili talebi ile dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulü ile tapu kaydının iptali ve yayla niteliğiyle özel siciline tesciline ilişkin verilen 31.10.2005 gün ve 2004/968 – 477 sayılı karar, davalı tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 21.02.2006 gün ve 2006/1083 – 1839 sayılı kararı ile “…orman mühendisi bilirkişinin taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı, bir kısmı orman ise, orman olan ve olmayan yeri belirleyerek infaza elverişli krokide göstermesi ve neticesine göre bir karar verilmesi…” gereğine değinilerek bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine dair verilen 06.12.2006 gün ve 2006/2455 – 4774 sayılı karar, davacı Hazine vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 29.04.2010 gün ve 2010/3742 – 4860 sayılı kararı ile “…konunun uzmanı orman bilirkişinin de katılımı ile yeniden keşif yapılarak taşınmazın orman sınırları içerisinde kalıp kalmadığı, bir kısmının orman sınırları içerisinde kaldığının belirlenmesi halinde de, infaza elverişli kroki ve rapor alınmalıdır…” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Davacı Orman Yönetimi ise 02.07.2010 günlü dilekçe ile, çekişmeli taşınmazın bir bölümünün, 1951 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosunda orman sınırı içinde kaldığını ileri sürerek, tapusunun iptali ile orman niteliğinde Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece ayrı ayrı açılan davalar birleştirildikten sonra Orman Yönetiminin açtığı davanın kabulü ile bilirkişilerin 09.09.2011 günlü raporlarına ekli krokide (B) ile gösterilen 553,97 m² işaretli bölümünün tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tesciline, aynı bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen 348 m² işaretli bölümüne ilişkin olarak 4342 sayılı Kanunun 5685 sayılı Kanunla değişik geçici 3. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca davacı Hazinenin davasından kanun gereğince vazgeçmiş sayılmasına, davacı Hazinenin (B) işaretli bölüme yayla iddiasıyla açtığı davanın ise reddine karar verilmiş, hüküm Hazine vekili ve davalı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçelerindeki açıklamalara göre davalar, tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Akçatekir Beldesinde 1951 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosunun bulunduğu, 1990 yılında 80 nolu Orman Kadastro Komisyonunun 3402 sayılı Kanun gereğince yapılacak çalışmalara esas olmak üzere aplikasyon ve 2/B madde uygulamalarına başladığı ve ilân edildikten sonra kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Yörede genel arazi kadastro çalışması 07.07.1993 tarihinde yapılmış, sonuçları 09.06.1994 ilâ 08.07.1994 tarihleri arasında ilân edilmiş, çekişmeli taşınmaz belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve 05.03.1981 tarihli harici satış senedi nedeniyle davalı adına tesbit ve tescil edilmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna ve uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırma sonucunda dava konusu taşınmazın (B) işaretli bölümünün orman tahdidi içinde kalan yerlerden olduğu, 5841 sayılı Kanunun 3. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanununa eklenen geçici 10 maddesindeki (Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.) hükmü, Anayasa Mahkemesinin 12/5/2011 gün ve 2009/31 – 77 sayılı kararı ile iptal edilmiş olup, gerekçeli kararın 23/07/2011 tarih ve 28003 sayılı Resmî Gazetede yayımlandığı, (B) bölümüne ilişkin olarak hak düşürücü sürenin bu nedenle ileri sürülemeyeceği, (A) işaretli bölümünün ise orman tahdidi dışında yaylak niteliğinde olduğu, bu bölümün 2001 yılında imar planı içerisine alındığı ve mera, yaylak, kışlak olarak kullanılmasının mümkün olmadığının anlaşıldığı, 4342 sayılı Kanuna 5178 sayılı Kanunun 5. maddesi, 5334 sayılı Kanunun 1. maddesi ile eklenen geçici 3. maddenin ikinci fıkrası hükmünce “gerçek ya da özel hukuk kişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan, taşınmazın emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydı ile vazgeçilir.” hükmüne uygun biçimde belirlenen rayiç bedelin davalı gerçek kişi tarafından depo edildiğinin anlaşılmasına göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, Devlet ormanı niteliği ile tesciline karar verilen (B) bölümü üzerine sınırlı veya ayni hak oluşturacak şekilde hiçbir şerh verilemeyeceğinden bu bölüm üzerindeki şerhlerin kaldırılmaması doğru değil ise de; bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu nedenle; hükmün “mahkememizin asıl dava dosyası yönünden” şeklinde adlandırılan bölümünün birinci bendinden sonra gelmek üzere yeni bir paragraf eklenerek “dava konusu taşınmazın (B) bölümü üzerindeki tüm şerhlerin kaldırılmasına” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla 1086 sayılı H.U.M.K.’nun 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde …’e iadesine 11/03/2013 günü oy birliği ile karar verildi.