Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/778 E. 2012/6809 K. 08.05.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/778
KARAR NO : 2012/6809
KARAR TARİHİ : 08.05.2012

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve davacı gerçek kişi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında, Afyonkarahisar Merkez ….. köyü, … mahallesi mevkii 103 ada 9 parsel sayılı 7303,97 m² yüzölçümündeki taşınmaz, kerpiç ev ve bahçe, 103 ada 16 parsel sayılı 173,32 m² yüzölçümündeki taşınmaz, arsa niteliğiyle, 103 ada 101 parsel sayılı taşınmaz, 1673,63 m² yüzölçümünde bağ niteliğiyle, 229 ada 1 ve 230 ada 1 parsel sayılı sırasıyla 186,88 m² ve 500,49 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, …. ve …. zilyetliğindeyse de, Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 14.01.2000 gün ve 1040 sayılı kararı ile kabul edilen Kocatepe Tarihi Sit alanı içinde kaldığı ve kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği yoluyla edinilemeyecek yerlerden olduğundan söz edilerek, 229 ada 1 ve 230 ada 1 sayılı parsellerin …’nin zilyetliğinde olduğu beyanlara yazılarak Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı gerçek kişi, taşınmazların kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği nedeniyle adına tapuya tescilini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne ve çekişmeli parsellerin davalı Hazine adına olan kadastro tespitlerinin iptali ile davalı … adına tapuya tesciline karar verilmiş, mahkemece verilen bu ilk hüküm davalı Hazinenin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tarafından oy çokluğuyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 27.01.2011 tarih ve 2011/381-945 sayılı bozma kararında özetle, “Kültür Bakanlığı Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 14.01.2000 gün ve 1040 sayılı kararıyla; Afyon ve Kütahya illerin sınırlarında kalan ve 22.10.1981 gün ve 17492 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan, Bakanlar Kurulunun 31.08.1981 gün ve 8/3580 sayılı kararı gereğince, ekli haritada Dumlupınar ve Kocatepe Tanıtma Merkezlerinin 500 metrelik bantla bir birinde bağlanması ile oluşturulan Başkomutanlık tarihi Milli Parkının Dumlupınar kısmının, Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 03.04.1990 gün ve 1067 sayılı kararına uygun olarak, tarihi sit olarak tescil edildiği ancak, Kocatepe kısmının değerlendirilmediğine değinilerek, Başkomutanlık Milli Parkının Kütahya İli sınırlarında kalan Dumlupınar kısmının tescili ile ilgili, Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 03.04.1990 gün ve 1067 sayılı kararının geçerli olduğu ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını koruma Yüksek Kurulunun 19.04.1996 gün ve 421 sayılı kararına göre işlem yapılması uygun görülmüştür.
Mahkemece sit alanlarını belirleyen haritaların uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla çekişmeli parselin, Başkomutanlık Milli Parkı’nın Kocatepe bölümü için ilân edilen ve tescil edilen sit alanı içinde kaldığı ancak, davacı taraf yararına kadastro tespit gününden önce, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuşsa da, Hukuk Genel Kurulunun 09.11.1988 gün ve 1988/8-542 E., 893 K. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 05.05.2003 gün ve 2002/8569 E, 2003/3161 K., 12.07.2005 gün ve 2005/3703 E, 2005/5342 K. 7. Hukuk Dairesi 17.02.2004 gün ve 2003/3655 E, 2004/440 K, 1. Hukuk Dairesinin 02.07.2008 gün ve 2008/6404 E, 2008/8270 K sayılı kararlarında da değinildiği gibi, 2873 sayılı Milli Parklar Yasasının 15. maddesi ile bu kanun kapsamına giren yerlerin özel mülkiyete konu teşkil edecek biçimde tapuya tescili ve zilyetlikle yoluyla kazanılması olanağı yoktur. Açıklanan hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulü yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu” gereğine değinilmiştir.
Karşı oy yazısında ise, “Dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinden önce 2873 sayılı Milli Parklar Kanununun 3. maddesi gereğince Bakanlar Kurulu tarafından ilân edilen milli park alanında kalması nedeniyle Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 14.01.2000 gün ve 1040-1041 sayılı kararları ile Kocatepe Tarihi Sit Alanı olarak tescil edildiği, toplanan deliller ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Taraflar arasında bu konuda uyuşmazlık da bulunmamaktadır.
2873 sayılı Kanunun 15. maddesi gereğince milli park alanında kalan taşınmazların zilyetlikle kazanılması mümkün değil ise de, Kanunun 5. maddesinde milli park alanları içerisinde kalan gerçek ve tüzel kişilere ait taşınmazların kamulaştırılacağı öngörülmüştür.
Bu hükümden kanunun kazanılmış haklara dokunmadığı, yeni yasa ve düzenleyici kuralların geriye yürütülemeyeceği ve tamamlanmış hukukî durumları etkilemeyeceği, onlar üzerinde hukukî sonuç doğurmayacağı anlaşılmaktadır. Ayrıca; taşınmazlar 5663 sayılı Yasa ile değişik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 11. maddesi kapsamına giren yerlerden de değildir. Dosya içeriğinden taşınmazların milli park alanı olarak ilân edildiği tarihe kadar davacı yararına kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği yoluyla mülk edinme koşullarının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin kararı doğru olup onanması gerektiği görüşü” ifade edilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine ve Büyükkalecik kasabası, 103 ada 9, 16 ve 101; 229 ada 1 ve 230 ada 1 parsel sayılı taşınmazların tespit gibi tescillerine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi vekili tarafından esastan, davalı Hazine tarafından ise, katılma yoluyla yargılama sırasında Hazine tarafından yapılan 30,00.-TL. yargılama giderine ilişkin olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak davanın reddi yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, davanın reddine karar verildiğine göre, davalı Hazine tarafından yapılan masrafların davacı kişiye yükletilmesine karar verilmesi gerekirken, bu hususta hüküm kurulmamış olması doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hükme 6. bent olarak “6- Davalı Hazine tarafından yapılan 30,00.-TL. yargılama giderinin davacı gerçek kişiden alınarak Hazineye verilmesine” cümlesi eklenmesi suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi göndermesiyle H.Y.U.Y.’nın 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, Harçlar Yasasının değişik 13/j maddesi uyarınca harç alınmasına yer olmadığına 08/05/2012 günü oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinden önce 2873 sayılı Milli Parklar Kanununun 3. maddesi gereğince Bakanlar Kurulu tarafından ilân edilen milli park alanında kalması nedeniyle Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 14.01.2000 gün ve 1040-1041 sayılı kararları ile Kocatepe Tarihi Sit Alanı olarak tescil edildiği toplanan deliller ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Taraflar arasında bu konuda uyuşmazlık da bulunmamaktadır.

-3-
2012/778-6809

2873 sayılı Kanunun 15. maddesi gereğince milli park alanında kalan taşınmazların zilyetlikle kazanılması mümkün değil ise de, kanunun 5. maddesinde milli park alanları içerisinde kalan gerçek ve tüzel kişilere ait taşınmazların kamulaştırılacağı öngörülmüştür.
Bu hükümden kanunun kazanılmış haklara dokunmadığı, yeni yasa ve düzenleyici kuralların geriye yürütülemeyeceği ve tamamlanmış hukukî durumları etkilemeyeceği, onlar üzerinde hukukî sonuç doğurmayacağı anlaşılmaktadır. Ayrıca; taşınmazlar 5663 sayılı Yasa ile değişik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 11. maddesi kapsamına giren yerlerden de değildir. Dosya içeriğinden taşınmazların milli park alanı olarak ilân edildiği tarihe kadar davacı yararına kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği yoluyla mülk edinme koşullarının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan nedenlerle; yerel mahkemenin kararı hatalı olup, hükmün BOZULMASI görüşü ile çoğunluğun ONAMA kararına katılmıyorum.