Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/7648 E. 2013/1100 K. 11.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/7648
KARAR NO : 2013/1100
KARAR TARİHİ : 11.02.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
2008 yılında yapılan kadastro sırasında … Köyü 103 ada 451 parsel sayılı 4305,50 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliği ile davalı adına tesbit ve tescil edilmiştir. Davacı …, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup taşlık, kayalık ve çalılık olduğunu, zilyetlik koşullarının oluşmadığını ileri sürerek, tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre orman sınırlandırması yapılmış, taşınmaz orman sınırları dışında bırakılmıştır.
Mahkemece, Hazinenin davası kabul edilerek taşınmazın orman olarak tesciline karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme yeterli değildir. 6831 sayılı Kanunun 1/j maddesinde “funda ve makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerlerin orman sayılmayacağı” hükmünün karşıt kavramından funda ve makiliklerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan yerlerin orman sayılacağı, 15/07/2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin “Vasıf Tayinine Esas Olacak Tanımlar” başlıklı 23. maddenin (o) bendinde maki ve funda türü ağaçların isimlerinin sayıldığı, aynı maddenin (p) bendinde “orman ve orman toprak muhafaza karakteri, üzerindeki bitki formasyonu ile taşkınları, şiddetli yağış sonrası oluşan zararlı akışları, toprak erozyonu, toprağın strüktür ve tekstürünün, bozulmasını önleyici, su verimini artırıcı etkisi bulunan ve eğimi yüzde on ikiden fazla olan yerlerdir.” şeklinde tanımlanmıştır. Hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda taşınmazın yüksek eğimli olması nedeniyle 6831 sayılı Kanunun 1/j maddesi gereğince orman sayılan yerlerden olduğu bildirilmiş ise de, rapora ekli münhanili memleket haritası ve topoğrafik haritadaki münhanilere göre belirlenen eğimin doğru olup olmadığı konusunda tereddüt oluşmuştur. Diğer taraftan, yönetmeliğin 23. maddesinin (p) bendinde, bir yerin toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle orman sayılması için salt eğiminin yüksek olması yeterli görülmemiştir. Yüksek eğimli olmasının yanında, ayrıca; üzerindeki bitki örtüsü nedeniyle taşkınları ve erozyonu önleyici ve su verimini artırıcı etkisinin bulunması halinde orman olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle, 6831 sayılı Kanunun 1/j maddesi ve orman kadastro yönetmeliğinin 23/p maddesine göre bir yerin toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle orman sayılabilmesi için o yerin, orman bilirkişilerce yukarıda belirtilen şekilde eğim, erozyonun ve taşkınların önlenmesi ve su veriminin arttırılması yönlerinden bütün olarak tartışılması ve bütün bu şartların birlikte değerlendirilmesi gerekir. Somut olayda, bu şekilde bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu nedenle;
Mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01/06/1988 gün ve 31/13 E.K.; 14/03/1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13/06/1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03/03/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, klizimetre ile taşınmazın eğimi doğru olarak belirlenmeli, 6831 sayılı Kanunun 1/j maddesi ve Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23.maddesi (p) bendinde “orman ve orman toprak muhafaza karakteri, üzerindeki bitki formasyonu ile taşkınları, şiddetli yağış sonrası oluşan zararlı akışları, toprak erozyonu, toprağın strüktür ve tekstürünün, bozulmasını önleyici, su verimini artırıcı etkisi bulunan ve eğimi yüzde on ikiden fazla olan yerlerdir.” şeklindeki düzenleme gözönünde bulundurularak, bir yerin toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle orman sayılabilmesi için; o yerin eğim, erozyonun ve taşkınların önlenmesi ve su veriminin arttırılması yönlerinden bütün olarak orman bilirkişi raporunda tartışılmalı ve bütün bu şartlar birlikte değerlendirilmelidir.
Ayrıca, yörede yapılan orman kadastrosunda taşınmazın tahdit dışında kaldığı ve davacı Hazinenin dava dilekçesi ve talebi taşınmazın vasfının belirlenmesinde gözönünde bulundurularak oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 11.02.2013 günü oy birliği ile karar verildi.