Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/467 E. 2012/9587 K. 26.06.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/467
KARAR NO : 2012/9587
KARAR TARİHİ : 26.06.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : Hazine – …

Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 10/03/2011 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı … tarafından istenilmekle, tayin olunan 26/06/2012 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı … ile karşı taraftan Hazine vekili Av. Gülçin Türkucu geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:

K A R A R
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 13.07.2010 gün ve 2010/6611 – 10028 sayılı bozma kararında özetle: [Mahkemece bozma kararına uyularak hüküm kurulmuşsa da bozma kararı gereklerinin tam olarak yerine gelmediği, şöyle ki; hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kaldığı açıklanmışsa da, davanın çözümünde taşınmazın 1982 yılında yapılan kadastro sırasında hangi nitelikle tesbit harici bırakıldığı konusunun önem kazandığı, kadastro müdürlüğünce bu konuya net bir cevap verilmemekle birlikte, temyize konu dosyada 08.06.2006 tarihli orjinal pafta örneğinde ve hükme esas alınan 10.10.2007 tarihli krokide çekişmeli taşınmazın da içinde bulunduğu tapulama harici alanda ” … Devlet Ormanı” yazılı olduğu, yine çekişmeli taşınmaza güney yönden komşu olan ve kadastro mahkemesinin 1984/38-53 sayılı dosyasında orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilen 408 parselin hüküm dosyasında bulunan 27.05.1992 tarihli krokisinde çekişmeli taşınmazın bulunduğu kuzey yönün orman olarak gösterildiği, 3402 sayılı Kadastro Yasasının uygulanmaya başladığı 10/10/1987 tarihten önce 2613, 5602 ve 766 sayılı yasaların hükümlerine göre, kadastrosu yapılacağı ilân edilen ve önceden sınırları belirlenen çalışma alanları içerisindeki ormanların tesbit dışı bırakıldığı, bir diğer anlatımla, arazi kadastrosu ekipleri ormanların kadastrosunu yapmayıp, orman kadastrosu yapılıp kesinleşen ve tapuya tescil edilen ormanlara ait kayıtlar, o birliğin çalışma alanının tapu kütüğüne aktarıldığı, orman kadastrosu yapılmamışsa, arazi kadastrosunun yapılacağı bölgedeki, ormanların sınırlandırılmasının Orman İdaresinden istendiği, İdarenin orman sınırlarını belirlemesinden sonra arazi kadastro ekipleri bu sınırlamayı esas almak suretiyle, belirlenen orman sınırına girmeden arazi kadastro çalışmalarını yürüttükleri, bu uygulamanın 3402 sayılı Kadastro Yasasının yürürlüğe girdiği 10/10/1987 tarihine kadar sürdürüldüğü, 3402 sayılı Yasanın yürürlüğünden sonra ise, anılan Yasanın 4. maddesi gereğince işlem yapıldığı, her olaya olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan yasa hükümlerinin uygulanması gerektiği, bu nedenle; somut olayın 2613 sayılı Yasa hükümleri gereğince irdelemesi yapılıp uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesinin zorunlu olduğu, 1982 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında davaya konu taşınmazla birlikte bu taşınmazların bitişiğinde bulunan arazi bölümlerinin de tesbit dışı bırakıldığı, bir kısım arazi bölümünün ise tarım arazisi niteliğiyle hak sahipleri adına tesbit ve tescil edildikleri, 1988 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sırasında davaya konu taşınmazın da içerisinde yer aldığı arazinin orman tahdit hattı dışında
2012/467 – 9587
kaldığının, yapılan uygulama ile belirlendiği, ancak arazi kadastrosunun yapıldığı yıllardaki kadastro ekiplerinin ormanlarla ilgili yukarıda anlatılan çalışma yöntemleri gözönünde bulundurulduğunda, davaya konu taşınmazların yer aldığı arazi bölümünün orman olarak tesbit dışı bırakıldığının kabulü zorunlu olduğu, H.G.K.’nun 24/10/2001 gün ve 2001/8-964-751 sayılı ve 13/02/2002 gün ve 2002/8 – 183- 187 sayılı kararları ile kadastro (tapulama) komisyonlarınca orman sayılarak tesbit harici bırakılan yerlerin, yukarıda yazılı gerekçelerle orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar orman sayılacağından, sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceğinin kabul edildiği, bu nedenle çekişmeli taşınmazın orman sınırları dışında bırakıldığı tarihe kadar orman niteliğinde olduğu, öncesi orman olup bu niteliğini koruduğu sıradaki zilyetliğe değer verilemeyeceği, orman kadastrosunun kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı 08.03.2005 günü arasında 20 yıllık zilyedlikle mülk edinme süresinin dolmadığı, yine komşu 408 parsel hakkında 1984 yılında açılan dava sırasında düzenlenen krokide çekişmeli taşınmaz yönünün orman olarak gösterilmesi nedeniyle de 3402 sayılı Yasanın 14 ve 17. madde koşullarının oluşmadığı gözönünde bulundurularak, davacı gerçek kişinin davasının reddine karar verilmesi] gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda bu kez davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, genel kadastroda tapulama dışı bırakılan taşınmazın Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre tapuya tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu … köyünde orman kadastrosu 26.11.1988 tarihinde ilân edilip kesinleşmiş arazi kadastrosu ise, 1982 yılında yapılmış çekişmeli taşınmaz bu işlemde tapulama dışı bırakılmıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre taktir edilen 900,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak kendisini avukat ile temsil ettiren davalı Hazineye verilmesine 26/06/2012 gününde oybirliği ile karar verildi.