Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/3846 E. 2012/8466 K. 05.06.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/3846
KARAR NO : 2012/8466
KARAR TARİHİ : 05.06.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R
Davacı Hazine vekili, tapuda davalı adına kayıtlı … köyü 374 parselin, 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığını ileri sürerek taşınmazın tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tescilini istemiş; davalı ve birleşen dosya davacısıda orman sınırlamasının iptali ve 2/B şerhinin kaldırılmasını istemiştir. Mahkemece, tapuda yazılı bir şerh bulunmadığından, her iki davanın da hukuki yarar yokluğundan reddine dair verilen karar, davacı Hazine ve gerçek kişi vekilleri tarafından temyiz edilmekle, Dairenin 10/02/2009 gün 2008/15312-1992 sayılı kararı ile “çekişmeli taşınmazın bir bölümünün 1945 yılında kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı ve kesinleşen 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman rejimi dışına çıkartıldığı belirlendiği halde, tapu kaydı üzerinde bu konuda şerh bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmişse de, delillerin takdirinde yanılgıya düşülmüştür. Öncesi orman olan ve 1945 yılında kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan taşınmazın yörede 1974 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında kadastro ekiplerince yanlışlıkla ve hataen tapuya bağlandığı anlaşılmaktadır. Genel arazi kadastrosunun yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 766 sayılı Yasanın 48. maddesi ile halen yürürlükte olan 3402 sayılı Yasanın 22/1. maddesi hükmüne göre “Evvelce tesbit, tescil veya sınırlama suretiyle kadastrosu veya tapulaması yapılmış olan yerler ikinci bir defa kadastroya tabi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır.”. O halde, 1945 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları içinde bulunan taşınmazın 1974 yılında yanlışlıkla yeniden kadastroya tâbi tutulması yok hükmündedir ve sahibine mülkiyet hakkı kazandıramaz. Oluşturulan tapu kaydı, yolsuz tescil niteliğindedir. Böyle bir tapu kaydını edinen kişi MY.nın 1023 maddesinden de yararlanamaz. Kaldı ki; öncesi orman olan taşınmazın özel mülk olarak tapuya tescil edilmesi, o taşınmazın aslında orman olma özelliğini de ortadan kaldırmaz ve Hazine ya da Orman Yönetimi, 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süreye bağlı kalmadan iptal ve tescil davası açabilir. İdarenin herhangi bir nedenle taşınmazın tapu kaydına bu yönde şerh koydurmamış olması, taşınmazın öncesinin orman olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu nedenle, mahkemece işin esasına girilerek her iki istem yönünden bir karar verilmesi gerekirken, davanın hukukî yarar yokluğundan reddedilmiş olması isabetsizdir.” gereğine değinilerek bozulmuştur. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davacı Hazinenin davasının 5841 sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 12. maddenin 3. fıkrasındaki hak düşürücü süre nedeniyle, birleşen dosya davacısı gerçek kişinin davasının ise hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle REDLERİNE karar vermiş, hüküm Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2012/3846-8466
Dava, 2/B madde uygulamasına dayalı tapu iptali tescil ve şerhin silinmesi istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1945 yılında 3116 sayılı Yasaya göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile 14.04.2004 tarihinde ilan edilip kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması ile 13.02.1974 tarihinde kesinleşen arazi kadastrosu vardır.
Mahkemece, çekişmeli parselin kadastro tesbitinin askı suretiyle ilanını takiben 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş ve çekişmeli parselin kadastro tesbitlerinin kesinleşmesinden sonra 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü süreler geçmişse de; 14/03/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Yasasının 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen “Bu hüküm, iddianın ve taşınmazın niteliği ile devlet yada diğer kamu tüzel kişilikleri olsa dahi, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” hükmü ve 5841 sayılı Yasanın 3. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Yasasına eklenen geçici 10. maddesindeki (Bu Kanunun 12′ nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.) hükmünün, Anayasa Mahkemesinin 12/5/2011 gün ve 2009/31-77 sayılı kararı ile İPTAL edildiği, gerekçeli iptal kararının 23 Temmuz 2011 tarihli ve 28003 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği, değinilen yönler gözetilerek, mahkemece yargılamaya devam edilip, işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Ayrıca, 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Yasa”, 26/04/2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe girmiş olduğundan dava konusu taşınmazın niteliğine ve durumuna göre, görülmekte olan davaya etkisinin değerlendirilmesi de gözönünde bulundurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı – birleşen dosya davalısı Hazine’nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 05/06/2012 tarihinde oy birliği ile karar verilmiştir.